~AURORA - Running With The Wolves
••••••
Acıyı taşıyan omuzlara bir tek kendimin sahip olduğunu düşünürdüm. Meğer herkesin kendi konum ve durumuna göre biçimlendirdiği acıları varmış. Peki ya benim acılarım durumumdan büyükse. O zaman çıkışı olmayan bir labirente atılmış hissi tüm bedenimi etkisi altına alıyordu. Ben de bu ucunu kaçırdığım bilinmezlik ipi ile uğraşamayacağım kanısına varmaktan başka bir şey yapamıyordum.
Bulunduğum ortamın çok soğuk olması dışında her zaman sıcak olan ellerimi ilaç kutuma yöneltmiş, doktorun verdiği ama benim asla sevemeyeceğim ilaçtan bir kapsül çıkartıyordum. Sonunda kapsülü çıkartınca fanyasın üstüne koyduğum su bardağını da elime alıp, ilacımı içtim. Kafamı geriye yatırıp yüzümü buruşturmama engel olamamıştım çünkü ilacın tadı yine iğrençti. Bardağı sertçe fanyansa bırakıp salona çıktım.
Adımlarım benden bağımsız bir şekilde iki gündür sadece ona verdiğim odadan, su içmek ve ihtiyacını karşılamak için çıkan kızın yanına gidiyordu. Kapıya yaklaştıkça o gece aklıma hızla hücum ediyordu.
Zihnimi istila eden birkaç soru olsa dahi dilimin bu cümleleri oluşturmasına asla izin vermemiştim. Elimi temkinli ve kararsız bir şekilde kaldırıp kapıya hafiften vurdum. Ses gelmemişti. Zorlamaya bir niyetim olmadığından kendi odama sıraladım adımlarımı.
Düşüncelerimle boğuşmak bir spor dalı olmuştu benim için. Her olaya dâhil olan farklı farklı yorumlar birikiyordu aklımda. Bazen kendime şaşırıyordum ama bendim işte. Sıradan meraklı tarafımla, pek bir önemi olmayan ben.
Olması gereken gibi ilerleyen hayatımın alt üst olması belki de benim kaderimdi ama neden en mutlu zaman dilimimde olması gerekti? Sert bir soluk daha verdim odamın atmosferine.
Yavaş ve uyuşuk adımlarım küçücük odamdaki en sevdiğim yere ulaştırıyordu beni. Armut pufa oturduktan sonra kafamı özlem dolu bakışlarımla teleskobuma çevirmiştim. Gözlerimin dolmasını nasıl engellerdim ki, o teleskop benim biricik babamdan, çok sevdiğim annemden bir anı, geçmişi asla tozlu raflara koymayacağımın temellisiydi. O benim tek gerçeğimdi. Parmaklarım sızlamaya başlamıştı, özlemişti o teleskopla yıldızlarımız izlemeyi. Babamla birlikte keşfedip annemle isimlerini koyduğumuz yıldızlarımızı.
Dizlerimi kendime çekip avuç içlerimi ayak bileklerimle birleştirdim. Kafamı dizlerime yasladığımda sallanmaya başlamıştım bile. Belki birkaç saniye belki iki üç saat, zaman tarafından oyun dışı edildiğim bir bölüm boyunca sallandım o şekilde. Daha sonra beynime hücum eden kafein eksikliğiyle çoktan mutfağın sınırları içerisindeydim. Elimi ısıtıcıya ulaştırıp çalıştırırken bir yandan da kahveyi hangi dolaba tıkıştırdığımı düşünüyordum.
Aklıma gelince en alt raftan kahveyi çıkartmıştım bile. Kupamın nerede olabileceğini düşünürken birkaç tıkırtı gelmişti salondan. Pür dikkat sese odaklanırken kapı sesi fikirlerimi doğrulamıştı. Dikkatli bir şekilde nereye gideceğini düşünürken silkelenip kendime geldim, ona daha geçen gece evi istediği gibi kullanabileceğini söylemiştim şimdi yaptığım saçmalık oluyordu.
Kupamı bulunca su kaynamaya başlamıştı bile. Birkaç saniye sonra ısıtıcıdan ses yükselmeye başlamıştı. Sakin ve uyuşuk bir şekilde kupama suyu eklerken mutfak kapısının biraz daha aralanma sesi kulaklarıma misafir olmuştu. Kafamı o tarafa çevirdim. Üstünü değiştirmesi için bıraktığım kıyafetlerden geçirmişti soluk bedenine. Yaraları sandığımdan biraz daha hızlı toparlanıyordu sanırım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILDIZ
Teen FictionOn yaşlarında bir kız düşünün; hayalleri yıkılmış, hayatın en kötü darbesini minik bedenine yemiş olan. Ruhu, nasıl ayakta kalabilirdi ki. Aile, o yaşlarda ki minik bedenin içine sığamayan ruhu için, en önemli birim değil midir? En azından onun iç...