Perdelerini yavaşça aralarken parlak güneşin ışıkları gözünü aldığından, elini gözüne siper etti. Güneş sanki onu kör etmek istercesine parlarken kuşlar şarkılarını söylemeye başlamıştı bile. Yerden tavana kadar uzanan penceresinin önünden çekilerek bütün bir duvarı kaplayan dolabıma yaklaştı genç prens. Kapakları açarak bu özel gün için giyeceği fırfırlı, fuşya rengi gömleğini ve pantolonunu hazırladı. Yasemin, lilyum, orkide ve gül gibi bir çok çiçekten oluşmuş kokuların bulunduğu aynasının önünde, küçük minder tarzı bir yastığın üzerinde duran tacına baktı genç. Onu takmayı hiç sevmemişti, bu yönüyle babasını andırıyordu o. Babası da tacını asla takmazdı. Kaşındırdığını söyleyip bir kenara fırlatırdı. Justin de öyle. Annesinin baskısını umursamayarak o tacı inadına takmıyordu, takmayacaktı da.
Babasının aksine, annesi fazla otoriter bir yapıya sahipti. Saatinde yemek yenilmesinden, uyumlu giyinilmesinden, doğru kokuların sürülmesinden ve diğer krallıklardan gelen misafirlerine karşı tam bir prens ve prenses gibi davranılmasından bahsederdi evlatlarına. Justin'in kız kardeşi, Juliana tam annesinin istediği gibi bir evlat olsa da Justin onun kurallarına asla uymazdı. Babası onu destekleyen tek kişiydi hayatında. Sürekli onu yanına alır, kenarları çiçeklerle dolu olan yolda yürüyüşe çıkardı. Yürümekten çok ona hayat dersi vermekti amacı. Hayatı tanımasını istiyordu oğlunun. Yanlış yaptığında bundan utanmamasını, yanlışlarının üzerine giderek onlardan ders çıkarmasını tembihliyordu. Hislerinden korkmamasını çünkü hislerinin onu asla yanıltmayacağını söylüyordu. Zamanı geldiğinde aklını, zamanı geldiğinde ipleri hislerinin eline vermesini bilirdi genç prens, babasından öğrenmişti.
Ve babasına erkeklerin ilgi alanı olduğunu söylediğinde babasından beklediği tepki onu evlatlıktan reddederek bu krallıktan sürmesiydi ama öyle olmadı, babası onun omzunu sıvazlayarak aşkın cinsiyeti olmadığını, çünkü aşkın her şekilde ve her yerde yaşanabileceğini söylemişti. Justin inanmayıp şaşırsa da ona hoşlandığı birisi olup olmadığını bile sormuştu. Justin'in aklında henüz birisi yoktu, acele etmeyi de istemiyordu. Bir yandan bunları düşünerek bir yandan da gömleğinin yakalarını düzeltti. Bileklerindeki düğmeleri ilikledi, aynaya son bir bakış atarak üzerinde kokuların bulunduğu aynasının önünde durdu. Dün gece odasına gizlice soktuğu yemişlerden bir kaç tanesini ağzına atarak kahvaltısını yapmış oldu böylelikle. Kokularına göz attıktan sonra Lilyum'u eline alarak sağ bileğine damlattı, bileklerini birbirine sürdürdükten sonra boynuna da sürerek özel yemek için hazırlığını bitirdi. Açıkçası, özel bir yemek değildi. Annesinin zorunlu tuttuğu sıradan bir aile yemeğinden ibaret olsa da özel bir hazırlık dönerdi sarayın içinde. Aşçılar en özel yemekleri yapardı, en özel yemek tabakları vitrinlerden çıkardı, en özel içecekler ikram edilirdi. Tabii, bunların hepsi Justin için saçmalıktı. Kapısının tıklanmasıyla dikkatini oraya verdi ;
'Gelebilir miyim, evlat?' Babasının kibar sesini duyduğunda gülümseyerek kapıyı açmak için harekete geçti. Kapıyı açmasıyla babasının belime sarılması aynı anda gerçekleşmişti. 'Birileri beni çok özlemiş sanırım, ha?' Babası kahkaha attığında Justin de kıkırdadı. 'Evet özledim, 1 hafta tek başıma annemle aynı sarayda yalnız kalmak ne kadar kötü bilemezsin.' Ondan ayrılarak suratına bakmaya başladı genç. 'Inan bana, biliyorum. Sen dünyaya gelmeden önce bir sene boyunca çektim onu ben.' Justin kahkaha attığında merdivenlerin olduğu taraftan gelen ses tüylerin diken diken olmasına sebep olmuştu.
'Justin, burada neler oluyor?' Kendilerine doğru yaklaşan annesi, babasının önünde hafifçe eğilerek saygı gereği yapılan selamını verdi. 'Lordum, sizi bu şekilde habersiz beklemiyordum?' Annesi babasına bakıp hafif bir tebessümle sorusunu yöneltti. 'Justin'e sürpriz yapmak istedim, hepsi bu.' Babası ona geri gülümsediğinde, annesi ona cevap verecekken lafını böldü. 'Ve bana artık adımla seslenirsen aramızdaki bu gerginliği daha kolay yok edebiliriz Audreyana.' Babası ona göz kırptıktan sonra annesi Justin'e döndü. 'Peki senin sarayın ortasında bu şekilde kahkaha attığını sorabilir miyim, oğlum? Sesin en alt kattan bile duyuluyor. Seni bu konuda uyarm-'