jhs ⌖ dérive

408 72 64
                                    

• Dérive;
To drift unplanned, led only by the landscape.

-

"Jimin?"

"Efendim?"

"Ben içecek bir şeyler alacağım. Geri dönerim."

Ve öylece, Jung Hoseok, dev hoparlörlerden ellerini uzatarak kendisine sarılan müziğin basına eşlik eden kalp atışlarıyla bedenlerin arasında gözden kaybolmuştu.

Geniş bir masa vardı karşısında. Üzerinde üst üste istiflenmiş plastik bardaklar, hemen yanında parti ilerledikçe tüm düzenini kaybedecek olan içki şişeleri... Hoseok meraklı gözlerini bir süre gezdirdi şişelerin arasında, sonunda kavunlu votkanın üzerinde sabitlenmişti parlak irisleri. O ince parmaklarıyla şişede masum masum duran zehrin damarlarında gezmesine can atarken gözü kendisinden biraz uzakta olan kızlara takıldı.

Şehvet, onun zayıf noktasıydı. Ağzına kadar dolu plastik bardağı tutan ellerini hemen masanın öbür tarafındaki kızın boğazında hayal etti. Şimdiye kadar bir çok insana sunmuştu vücudunu, ancak hiçbiriyle bir olmamıştı. Neydi onu bu denli yalnız kılan? Dudakları dip dibe, vücutları üst üste olsa bile yakın olamazdı kimseyle. Aşk yaşamaktan daha çok yaptığı bir şey varsa o da mutlu olmaktan korkmaktı. Çünkü mutluluk, kendisine bahşedildiği gibi kendisinden çalınan bir şeydi. O da bunu biliyordu.

O halde ne gerek vardı mutlu olmaya, sonunda kaybolacaksa? İçip içip, ucuz bir insan gibi kendini başka vücutlarda, tenlerde ve günahlarda bulmaktı ona asla zarar vermeyecek olan.

Biliyordu, eğer umutla dolarsa kalbi, eğer her şeyin iyi gittiğini düşünürse, hayat ona aksini kanıtlayacaktı. Eunha'nın kendisini terk etmesi de hayatın kendisine attığı bir tokat değil miydi?

Genç kadına ait zihnindeki en ufak hatıra bile deli ediyordu delikanlıyı. İçkisinden bir yudum daha alarak etrafına bakındı. Kızın burada olacağını biliyordu. Niyeti onunla konuşmak ya da onunla tekrar bir araya gelmek değildi. Sadece onu görmek istiyordu. Sadece onun yüzünü görebilmek, ve sonsuza dek unutmamak...

Loş ışıklarla aydınlatılmış olan odanın en karanlık kısmına çekilmişti Hoseok. Jimin'i uzaktan seyrediyordu şimdi. Her zaman aynı şey olurdu. Jimin ve Hoseok, Eunha'nın bulunduğu bir mekana giderlerdi. Jimin, Hoseok'un uzaklaşmasını bekler, daha sonra arkadaşının güvende olduğundan emin olmak için ona mesaj atar, eğer ki bir sorun çıkarsa Eunha'nın mekanı terk etmesini sağlardı.

Her defasında, Hoseok her şeyin farkında olmasına rağmen sadece sessiz kalmayı seçerdi. Çünkü aralarındaki ilişki ne kadar sahte olursa olsun, Jimin, gerçekten sevilmeye layık bir insandı. Yanı sıra, Hoseok, Jimin'e minnettardı. Bir nevi onu acısından kurtarıyor, kızı kendisinden uzak tutuyordu.

İşte, oradaydı.

Hemen orada, kendisinden sadece beş altı metre uzakta... Ayağa fırlayıp ona sarılmak ne kadar basit olurdu. Yüzünü onun boynuna gömmek, onun tenini hatırlamak, dudaklarıyla ona selam vermek...

Ancak Hoseok sadece seyretti. Bu onu öldürse de...

Hep düşünür dururdu, 'Ben bir sahil olabilirdim, ve sen de dalgalar ile sahile vuran bir deniz kabuğu... Birbirimizi karşılar, sever, ve seyrederdik. Ama hayır, ben sadece özensizce yapılmış kumdan bir kaleyim, sen ise kocaman bir dalgasın. Her göründüğünde beni yıkıyorsun.'

Endişeli bir tavırla etrafa bakınan, bu gürültüde bile duyulmaktan korkuyormuşcasına fısıldayarak konuşan iki arkadaşı izledi. Eunha görüş alanından çıktıktan sonra Hoseok ruhunun yere çarpıp kırıldığını hissetti, sonra da dikkati dağıldı.

WITNESS | 방탄Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin