Aşk Treni

1.3K 23 10
                                    

Gökyüzünde kaç yıldız vardı? Niye bu kadar güzellerdi? 

Genç kadının yanındaki küçük kızın düşündükleriydi bunlar. Masumiyetini kim suçlayabilirdi?

"Anne, gökyüzünde kaç yıldız var?" dedi küçük kız. Kızıl dalgalı saçlarını gözünün önünden hafifçe itti ve iri yeşil gözleriyle annesine baktı. Kadın tepki vermedi. Her zamanki  gibi. En az küçük kız kadar güzeldi.  Kızıl saçları kısa kesilmişti ve giydiği hoş elbise gecenin rüzgarında dalgalanıyordu.

Çocuk cevabını alamadı. Hiç alamazdı. Ama her zaman denerdi. Umudunu kim suçlayabilirdi ki?

   Yavaşça bir yokuş çıkıyorlardı. Ayaklarının altındaki yaprakların sesi çocuğu büyülemişti. Sonbaharı seviyordu.

    Annesi küçük kızı elinden tutup yokuşu çıkarıyordu. Bunu yapmalıydı. Elinden başka bir şey gelmiyordu. Yapacaktı.

Yaklaşık bir dakika kadar yokuşu çıktılar.  Yol boyuca ne zaman  bir köpek havlasa ya da bir baykuş ötse çocuk yerinde zıplıyordu.

Annesi kızının yüzüne daha doğru düzgün bakamamış tek kelime edememişti. Yapamazdı. Yaparsa ağlardı. Kızının hafızasında ağlayan zayıf bir kadın olarak kalamazdı. Tabi iki buçuk yaşındaki çocuğu büyüyünce onu hatırlarsa. 

Yol bitmek üzereyken etrafta renkli ışıklar belirdi.  Dönme dolabın melodisi kulaklarına gelince küçük kız zıplamaya başladı.

"Bence buraya gelmek için biraz  geç kaldık anne. Ama bana pamuk helva alırmısın? Kokusu tam buraya kadar geliyor.Daha önce hiç pamuk helva yedinmi? Ben yemedim. Daha önce almadın. Ama olsun şimdi alırsın. Rengi yeşil olsun. Bilirsin bana en çok yeşil yakışır."

    Küçük kızlar neden hep böyle masumdular?

Hâlâ neler olduğunu anlamıyormuydu?

Küçük kızına imrenerek baktı. Gözlerine. İlk defa. Parlıyorlardı.

Kendisi en son ne zaman bu kadar masum olmuştu?

  "Çok güzelsin bebeğim. "

Bu annesinin ona "yemeğini bitir"  "banyo zamanı" gibi kelimeler dışında söylediği ilk kelimeydi. Küçük kız gülümsedi.

Genç kadın lunaparkta ki girişi kalp şeklinde olan ve kuğu biçiminde bir kayığın üzerinde yüzdüğü bir kanalın yanına geldi.

Bilet gişesinde siyah saçlı genç bir adam otuyordu. Elinde ki paraları saymakla meşguldü. Kafasını kaldırdı.

"Aşk treni kapa... Med! " 

Kadını gördüğüne şaşırmıştı. Onu en son ne zaman görmüştü. Bilmiyordu ama bin yıl geçmiş olabilirdi.

Kadın , genç ve yakışıklı  adamı kolundan kaptığı gibi gişenin arkasına götürdü. Küçük kız eğildi ve kanaldaki suya dokundu. Kirliydi.

Aşk trenide neydi?

"Olmaz!" diye bağırdı adam.

"Mecbursun." dedi kadın.

Küçük kız annesinin adama "Ona pamuk şeker al" dediğini duydu.

   Kadın hızlı adımlarla uzaklaşırken kız peşinden koştu. Ama tanımadığı bu kötü kokulu adam onu yakaladı.  

Küçük kız  bugün ilk defa pamuk şeker yiyecekti. İlk defa annesi ona iltifat etmişti.  İlk kez gözlerine bakmıştı. Ve ilk kez terk edilmişti.

Kadın uzaklaşırken gözlerini sildi.  " Beni unutma bebeğim." dedi usulca. Ama küçük bebeği onu duyamazdı . Kimse duyamazdı. Sadece yıldızlar duyardı.

Ama küçük kız unutacaktı. Küçükler hep unuturdu. Onları kim suçlayabilirdi ki?

O gün kız pembe pamuk helva yedi. Yiyemedi. O kadar çok ağladıki pamuk helva ellerine yapıştı.

  Genç adam ona yaklaştı ve onu kucağına aldı. Bir tarafı bu küçük meleği seviyor diğer tarafı tiksiniyordu.  Beyaz boyaları yüzülen kuğu kayığı işaret etti.

"Buna Aşk Treni derler." dedi.  Küçük kız onu umursamadı. Elleri berbat haldeydi. Yapış yapıştı. Adam kanaldaki su ile kızın ellerini yıkadı.

"Ben ilk kez burada aşık oldum." dedi adam.

Küçük kız duymuyordu. Zaten adamda ona anlatmıyordu. Küçük kızda ona bakmıyordu .

İkisininde ilgilendikleri sadece yıldızlar dı.

Aşk Treni(ARA VERİLDİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin