BÖLÜM 16- YARDIM

168 11 6
                                    

Sesle irkilerek hızla arkamızı döndüğümüzde bize tebessüm eden bir denizle karşılaştık. Ne zamandır diinliyordu kim bilir? Hala yüzümüze bakarken gerilip parmaklarımla oynamaya başlayınca "her neyse. Neden arkamdan konuşuyorsunuz diye sormayacağım" dedi gevşeyerek.

Gamze öz güvenle ileri atılarak başını dikleştirdi. "Arkandan konuşmuyoruz. Yüzüne de söyleyebilirim."deyip durdu ve" odunsuuuun" diye bağırınca çığlığı koridorda yankılandı.

Çocuğun yüzüne baktığımda sarpla kardeş olabileceklerini düşünmeye başladım. Böyle bir anda bile sırıtıyordu.

İleri atılarak gamzeyi elinden tuttum ve arkasına bakmasına fırsat vermeden hızla yukarı çıkarmaya başladım. "Yavşak. Yeminle yavşak. Aynı sarp" derken onaylamak isteyen gözlerle gamzeye bakarken o ise çok derinlere dalmış düşünüyordu. Elimi yüzünün önüne götürerek sallamaya başlayınca bir anda irkilerek yüzünü bana döndü.

"Kaç metreydi?"diye sorunca anlamamış bakışlarla bana bakarak "ne?" diye sordu.

"Kaç metreydi daldığın yer diyorum" derken sırıtıyordum.

"Sadece... Ne bileyim. İçim bir garip oldu. Neyse kapatalım bu konuyu" dedi.

Biraz sonra sınıfa geri geldiğimizde geçip yerimize oturduk. Arkamızdan da deniz sınıfa girdi. Öğretmende sınıfa girince beklemeden "kitaplarınızı açın" diye bağırdı.

Çantama elimi atıp kitabı uzun süre arayınca çantamda olmadığını fark ederek bir telaşa kapıldım. Fizik hocamız murat hoca çok sert bir adamdı ve kitabını unutanlara ayrı sinir olurdu. Ve birazdan banada sinir olacak gibiydi.

Arkama yaslanarak hayatımın son saniyelerini rahat geçirmek istedim. Birazdan ölebilirdim çünkü. Telaşımı herkesten korumaya çalışıyordum ama anlaşılan bir kişi çoktan fark etmişti. Deniz meraklı gözlerle beni süzerken gözleri sırama kaydı. Kitap olmadığını anlamış olmalı ki yüzüme sırıtmaya başlayınca sinirlerime hakim olmaya çalıştım. Sırası en arkada olduğundan hoca defteri imzalarken eğilerek arkadan dolaşıp yanıma geldi. Üzerinde fizik yazan kitabı yavaşça önüne bırakıp geldiği şekilde yerine geri gitti.

Bunu neden yaptıpını düşünürken melise göz attığımda öfke saçan gözlerle denize baktığını fark edince içimin yağları erimişti. Ne kadar kızgın olsamda bu hareketinden sonra minnettar kalmıştım.

Hocaya kitabım yok diyen denize hoca dik dik bakarak "seni tanımak istiyorum yiğidim. Bu ne cesaret" dedi. Eliyle kapıyı göstererek "çık dışarı" dedi sitemle.

Deniz hiç kafasına takmadan soğukkanlı bir şekilde kapıya doğru gidip dışarı çıktı. Hoca şaşkın gözlerle arkasından bakakaldı. Vicdan azabı çektiğimi hissediyordum. Daha fazla içimde tutamayarak hocanın yanına gidip "kitap denizindi. Bana verdi. Yani benimde kitabım yok" deyip kapıya yönelince hocadan ses çıkmayınca hızla dışarı çıkarak denizi aramaya başladım.

Kantinde ve koridorlarda kimseyi göremeyince bahçededir diye düşünerek aşağı kadar indim. Okul kapısından bahçeye göz attığımda bir grup futbol oynarken bankta oturup telefonla uğraşan bir çocuk görünce deniz olduğunu anlayıp yanına gittim
"Teşekkür ederim. Yani... Yardımın için" dediğimde birden şaşkın bakışlarla beni süzdü.

"Peki senin burada ne işin var. Dur tahmin edeyim. Odunun teki bana yardım edemez diyerek hocaya her şeyi anlattın" dedi onay bekler" şekilde.

"Yani. Büyük bir kısmı doğru. Sadece senin gibi odun kısmı yanlış" deyince yüzü birden gevşedi ve "yoksa kütük ya da öküz mü demeliydim" diye sordu.

"Neden zorluyorsun. Özür diledim. Teşekkür ettim işte." deyince sırıtıp bana baktı ve söze başladı.

"Kuru kuruya bir teşekkür yetmez. En azından bir acı kahveyi hakediyorum" dediğinde yüzüm birden tedirgin bir hal aldı ve "olmaz. Sarpta ilk defa böyle demişti" deyince kaşlarını çattı.

"Ondan hoşlanıyor musun?"

Yine aynı soru. Yine ve yine. Evet deeyeceklerimi bildikleri halde neden soruyorlardı acaba? Kafamı ona doğru çevirip "hayır" diyerek kestirip attım.

Biraz sonra hâlâ bankta boş boş oturup kendimizi sessizliğe bırakmışken sessizliği bir anda bozdu.
"Kuzenim sizinle uğraşıyormuş. Ama merak etme. Eğer gerçekten salaklık yapıyorsa ben halldeceğim" dediği anda zil çalınca herkes yavaş yavaş dışarı dökülmeye başladı.

Az sonra önüme bir gölge düşünce kafamı kaldırıp kim olduğuna bakmaya çalıştım.

"Sen ne doymaz şeysin be" diye zırlamaya başladı. "Hem hoşlandığım çocuğu ayart. Hem de kuzenimi. Sırada ne var? Babam mı yoksa" tepem attı. Denizim yudumladığı ayran kutusunu elinden çekip alarak başından aşağı boca ettim.

Neye uğradığını şaşırarak "napıyorsun be" diye cırladı. Kahverengi eteği ve sarı tişörtü şu anda berbat gözüküyordu. Arkasını dönüp yüzünü saklamaya çalışarak tuvalete gittiğini tahmin edince bende hemen peşine takıldım.

Tuvalete geldiğimizde cebimden telefonumu çıkartıp kamerayı açarak hızla içeri daldım. Elinde ıslak mendille üstünü temizlemeye çalışan melisi görünce kahkahayı patlattım. Bir kaç fotoğraf çekince daha fazla durmadan hızla tuvaletten çıkıp sınıfa geri döndüm.

Gamze emre ve sarpa videoyu o kadar çok izletmiştim ki artık gülmekten kanımıza ağrılar girmeye başladı. Hayatımda en fazla bir bugün ikinci olarakta küfürbaz haydoyu izlediğim zaman gülmüştüm. Gamzeye dönerek  "kanka asl-" diyemeden gözümün önünde kırmızı bir şeyler görmeye başladım. Karşıma baktığımdaysa melis ve bir kaç kızın ellerindeki ketçapları bana sıktıklarını gördüm.

Engel olmaya çalışmak için birkaç adım ileri gittiğim zaman onlarda geri geldiği için engelleyemiyordum. Gözüme, kulağıma girmemesi için gözlerimi yumup kulakları ı tıkadım.

Bir süre sonra ketçap sıkma işinin bittiğini fark ederek gözlerimi yavaşça açtığımda bana içtenlikle sırıtan denizle karşılaştım. Melis arkasında dolmuş gözlerle dururken "tekrar özür dilerim. Kuzenim biraz maldırda" dedi melise bakarak. Bunu neden yaptığı hakkında hiç bir fikrim yoktu ama düşünmüyordumda.

Melis sınıftan çıkıp giderken sarp yanıms gelip olanları sordu. Her şeyi anlsttığımda  "neden sana bu kadar yardım ediyor ki?" diye sorunca ne diyeceğimi bilemeyip "çünkü... Yardımsever" dedim. Bana 'ne diyorsun lan sen' der gibi bakarken kaşlarını yukarı kaldırarak "hoşlanıyor musun  yoksa" diye sordu.

"Bu soruyu artık duymaktan sıkıldım. Kimseden hoşlandığım falanda yok." dediğimde inanmak istercesine yüzüme bakıp "öyle olsun" diye mırıldandı. Yüzümü sakin haline getirip "öyle" dedim.

Okuldan çıkarken gamze ve emreyle yürümeyi tercih ederek yola düştüm. Yıllardır görüşmüyoruz gibi özlemiştim. Sarp yüzünden ne zamandır doğru dürüst sohbet bile edemiyorduk.

Eve doğru yürürken emre her zaman ki şaklabanlıklarıyla bizi güldürmeye çalışıp başarırken bizse 'ne anlatıyor lan bu' diye gülüyorduk.

Ana yola çıktığımız zaman tarfik olduğunu görüp arabaların arasından hızla karşıya geçerken emrenin bir anlığına ayağı takılınca hepimizin yürekleri ağzımıza geldi. Neyse ki hemen toparlayıp yola devam etti.

Yanımızdan geçen arabalardaki insanlar yürüyenlere bakarak, sanki altında BMV varmış gibi kendilerini sıkıyorlardı. Biraz sonra ben ne olduğunu anlayana kadar bir mercedesle bir bmv yanıma yanaşınca birden irkilerek kenara doğru kaçıştım. Bmv'nin ön camı inince sarpı mercedesin ise arka camı inince denizi gördüm. Ve ikiside aynı anda sırıtarak sorularını sordular.

"Sizi bırakabilir miyim?"

Merhaba arkadaşlar
Yb'yi inşallah beğenirsiniz
Kendinize iyi bakın
Hoşçakalın
Vote ve yorum atmayı unutmayın

ARIZAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin