''Merhaba, Andrew Carter'dan randevu almıştım.'' Mekanda gözlerimi gezdirdim.Siyah ağırlıklı, insanın içine kasvet oturtan ama geniş bir yerdi.Boynu dövmelerle dolu olan esmer kız bilgisayarda kısa bir işlem yaptı ve bana baktı.
''Andrew Carter bugün yok.'' Sinir bir anda beynimi ele geçirdi.
''Ne? İki hafta önce randevu almıştım ben!'' Elini burnundaki hızmaya yerleştirip hızmasıyla bir süre oynadı.
''Anlıyorum, ama yok işte.Bugün gelmedi.'' Göğsümdeki henüz tamamlanmamış, bu yüzden saçma sapan bir hal alan dövmeyi tişörtümü kaldırarak gösterdim.
''Bundan sıkıldım.Bir an önce tamamlanmasını istiyorum.'' Göğsümde yarısı bile tamamlanmamış elektrogitarı gördüğünde gözlerini büyüttü.Gerçekten neredeyse hiçbir şeye benzemiyordu.
''Pekala, bu kadar acilse seni başka bir dövmeciye gönderebilirim.'' Tişörtümü indirip elimi masaya sertçe koydum.
''İşini iyi yapıyor olsa iyi olur.''
Tıpkı duvarlar gibi simsiyah olan kapının önünde bekliyordum.Zoe Collins her kimse kesinlikle eli yavaşlıktan kuduran biriydi.Bu kadar beklemiş olmamın bir açıklaması olamazdı.
Sonunda adam içeriden çıktı ve dışarıda onu bekleyen kız arkadaşına kolunun yarısını kaplayan dövmeyi gösterdi.
''Bu kadar büyük bir dövmeyi tek seansta tamamladığına inanamıyorum.''
İçeri girdiğimde kesinlikle bunu beklemiyordum.Kırmızı saçlarını dağınık görünen bir topuz halinde toplamıştı.Üstünde açık mavi boyfriend jean ve beyaz bir tişört olan kız gözlerini üzerimde gezdirdi.
''Luke Hemmings.'' Ses tonunu adımla birleştirdiğinde bir ahenk oluşturmuş oldu.Odası Andrew Carterınkine göre daha geniş ve daha derli topluydu.Her yerde birbirinden farklı raflar vardı.Rafların üstü dövme setleri, çizimleri ve boyalarıyla doldurulmuştu.
''Merhaba, aslında randevum Andrew Carter ileydi ama o bugün gelmemiş.'' başını sallayıp saçından çıkan bir tutamı özenmeden topuzunun etrafına sardı.
''Dövmen sırtında mı?'' Başımı salladım.
''Göğsümde.'' Tişörtümü çıkarmamı işaret ettiğinde yaptım.Tişörtü bekleme salonundakilerle aynı olan sandalyelerden birinin üstüne koyup dövme yaptığı koltuğa oturdum.
Yanıma gelip yanda duran kutudan bir çift eldiven aldı.Dövmeyi incelemeye başladığında ben de onu inceliyordum.Kırmızı ruju dudaklarında şerit halinde duruyordu.Sert bir yüz ifadesi vardı.Onu gülerken hayal etmeye çalıştım ama zihnimde bir şey canlanmadı.
''Burada bekle.Dövmenin çizimini alıp geliyorum.'' Beyaz, ön tarafına siyah ve kırmızı boyalar dökülmüş olan ayakkabılarını yere sürterek odadan çıktığında onun gibi bir kızla bu kadar saatin nasıl geçeceğini düşünüyordum.
''Aslına bakarsan seni ilk kez görmüyorum.'' Derken, artık sesi kulağımı tırmalayan aletle dövmemi tamamlıyordu.Bakışlarını bir an bile odaklandığı şeyden çekmedi.
''Daha önce de gelmiştim.Görmüş olman normal.'' Aleti susturup gözlerimin içine baktı.Bir saattir ikinci kez göz göze gelmiştik.
''Ah, hayır.Arkadaşlarınla beraber çaldığınız mekana sık sık gelirim.İltifat etmeyi sevmem ama gerçekten güzel bir sesin var.'' Gülümseyerek dudağımdaki piercingi ısırdım.
''Sağ ol, senin de güzel saçların var.'' Elindeki aleti metalik kutuya yerleştirip daha küçüğünü aldı.Çalıştırdığında artık konuşmayacağımızı anladım.İşini yaparken konuşmuyordu.Yine de şansımı denedim.
''Saç senedir bunu yapıyorsun?'' Sesim aletin sesini bastıracak kadar gür çıkmıştı.Beni duyduğuna emindim ama cevap vermeyi reddediyordu.
Cevap almak konusunda ümidimi kestiğimde gözlerini dövmemden ayırmadan cevap verdi.
''On üç yaşımdan beri çizim yapıyorum ama dövme yapmaya on altı yaşımda başladım.Anlayacağın beş sene oluyor.'' Ona baktığımda asla beş senedir bu işi yapıyormuş gibi durmuyordu.Sanki doğduğu andan beri insanların vücutlarına dövme yapar gibi bir hali vardı.Aleti elinde kuş tüyü gibi tutuyordu.Elleri bedenimde gezinirken bunun bir art niyeti olmadığını bilsem de vücudumun ürpermesine engel olamıyordum.
''Bu seanslık yeterli.'' Diyerek sandalyesinden kalktı.Doğrulup aynada neredeyse tamamı bitmiş dövmeme baktım.
Elinde krem ve bir çeşit bantla geldiğinde tekrar yaslanmamı işaret etti.
Kremi küçük dokunuşlarla göğsüme sürerken nefesim kesilecekti.Elleri pamuk tarlasından çıkmış kadar narindi.Ama onun benim hissettiklerimin hiçbirini hissetmediğini biliyordum.Profesyonelce işini yapmaya devam etti ve bandı dövmemi kaplayacak şekilde yapıştırdı.
''Biraz beklemen gerekiyor.Bu arada, sana yeni bir randevu vermemi ister misin yoksa Andrew'den mi randevu alacaksın?'' Düşünmeden cevap verdim.
''Gelecek hafta için boş günün var mı?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tattoo // l.h
Short Storyzoe: emin değilim,luke luke: bense hiç olmadığım kadar eminim luke: bu kırmızı kafalı kızın parmakları tenime her temas ettiğinde kendimi kaybediyorum