Sanırım benim tek lanetim; iyimserliğim.
Sizin de etrafınızda vardır benim gibiler. Gözlüklü, sivilceli, kiloları fazla olan ve herkes tarafından aşağılanan bir kız. Ailevi sorunlarımdan dolayı bu hâldeyim. Ben çok mu istiyordum bu hâlde olmayı? Ben de isterdim güzel bir vücudum, kusursuz bir cildim olsun, gözlüğümü ayaklarımın altında parçalayıp kurtulayım ama ne yaparsın? İnsanoğlu şu evrendeki en aşağılık yaratık bence. İnsanları dış görüşlerine göre yargılayarak bir aşk veya arkadaşlık kurmak en büyük ve en korkunç özellikleridir. Şimdi siz soracaksınız bana, 'sen sanki yapmıyor musun?' diye, benim hiç arkadaşım veya iliklerine kadar aşık olabileceğim bir adamla aşkım olmadı ki. Yalnızım ben. En son arkadaşım 5. sınıfta oldu benim. Kendimi kitap okuyarak veya müzik dinleyerek soyutluyorum dış dünyadan. Ben Arya. Arya Asır. Canım çıkana kadar çalıştığım ve en sonunda kazandığım 'Yalçın Koleji'nin tek yalnız öğrencisi.
Belki içinizde benim gibileri de vardır. Dış görünüşü yüzünden insanların dalga konusu olanlar. Ama insanların antika zihniyetleri şunu bir türlü algılayamıyor; insanları dış görünüşlerine göre değil, ruhlarının güzelliğine göre yargılamalılar. Bence insanların ruhları ne kadar güzelse, dış görünüşleri de o kadar güzel olmalı. İşte insanlar, bizi bunları düşündürecek kadar mağdur ettiler.
'Ailevi sorunlar' kategorisini biraz açalım. Ben 11 yaşımdayken bir kardeşim oldu. Adı Asya'ydı. Onunla sadece 2 yıl vakit geçirebildim ve o 2 yılda ona çok alıştım. Birgün annem gözleri kızarmış ve şişmiş bir vaziyette eve geldi. Ona ne olduğunu sorsam da bana tek kelime etmedi. Ben de küçük olduğum için inanmıştım. Salondan annemin ve babamın konuşma sesleri, bazen de hıçkırıklar duyuluyordu. Ben de merak edip dinlemeye karar verdim. "Küçücük kızın beyninde nasıl tümör olabilir?", "Arya'ya nasıl söyleyeceğiz?", "Geç farkedildiği için yaşama şansı neredeyse yok" ve bunun gibi can acıtan cümleler. İşte o an dünyam başıma yıkıldı. Hayatımda tek değer verdiğim kişi lanet bir tümör yüzünden öldü. Kötü tarafı da annemler o zaman yaşım küçük olduğu için ve psikolojik olarak etkilenmemem için beni cenazesine götürmemişlerdi. Vicdan azabı çekiyorum, hâlâ. Annem bana bunu söylediğinden beri onunla sayısız kavgalarımız oldu. Her ne kadar bana iyi niyetle yaklaşsa da, onu her gördüğümde aklıma bu olay geliyor ve bu da sinirden kudurmama neden oluyor. Mezarına hiç gitmedim, gidemedim. Neymiş ygs-lys'ye hazırlandığım için etkilenirmişim, bla bla. Şahsen annemlerin bu konuşmaları bana oksijen israfından başka bir şey değilmiş gibi geliyor.
'Aşık oldun mu?' diye de sorarsanız elbette oldum. Her insan gibi ben de birini kusurlarını göz önünde bulundurmadan sevdim. Tabii ben sadece platoniğim, ötesi olamadım. Ama platonik olmam onu sevdiğime pişman olduğum anlamına gelmez. Aksine iyi ki de sevmişim diyorum. Bana bu anlam veremediğim duyguları iliklerime kadar hissettirdiği için, insanların kusurlarının önlerine kalın perdeler çektirdiği için teşekkür bile edebilirim. İnsanların kusurlarının önlerine kalın perdeler çektirmek. Bu cümlede anlatmak istediğim şey; insanların kusurlarını göz önünde bulundurmadan, kusurlarını onların yüzlerine vurmadan onlara değer vermek, karşındakinin kusurları sen de olsaydı ne hissederdin diye düşünmek ve ona göre hareket etmektir(empati). Her insanın kendine özgü zaafı, kusuru vardır. Bizim de bu durumda yapmamız gereken en doğru şey de; insanları kusurlarıyla birlikte sevmektir. İnsanları güzelleştiren kusurları değil midir? Bence insanlar kusurları olmadan bir hiçtir. Her insanı da bir hiç olmaktan ayıran çeşitli özellikleri vardır. İşte bu özelliklere "kusur" denir.
Her insanın problemi vardır, çeşit çeşit. Sessiz biri gibi görünebilir ama içinde fırtınalar kopuyordur. Yalnızlık onu bitirmiş olabilir. Ailevi sorunlarından bıkmış olabilir. Bir yakını ölmüş olabilir. Aşk acısı çekiyor olabilir. Bu gibi manevi sorunların yanında maddi sorunları da olabilir. Sorunsuz insan yoktur, ancak tek bir sorunu olan insan vardır. Siz yeter ki onu dış görünüşüne göre, cinsiyetine göre yargılamadan onu anlamaya çalışın. Sizin onu anlamaya çalışmanız bile onu biraz olsun mutlu eder. İnsanlar bu kadar mutlu olurken neden onları üzüp, derin kuyulara atıyoruz?
İnsanlarla alay edince ne geçiyor ki elinize? Bezelye kadar olan beyinleriniz biraz daha küçülüyor. Her insan alay etmiyor tabii, lâkin onlar bana denk gelmiyor. Fakat insanları 'iyi insanlar', 'kötü insanlar' diye kategorize etmek de yanlış. Herkesin kusurlarını ön planda bulundurarak çevresindekilere alay eden bir kızı ele alalım mesela. Belki de o kız, başkaları ona alay ettiği için çevresindekilerine alay ediyordur. İşte ben de alay eden bir kızı bile kusursuz görecek kadar iyimser biriyim.
-
Herkese merhaba. Umarım beğenirsiniz. Sizden sadece ilerideki bölümleri de okurken kendinizi Arya'nın yerine koymanızı istiyorum. Böylece onun hissettiklerini daha belirgin bir şekilde hissedebilirsiniz.
Çevrenizde içine kapanık, sessiz ve alay edilen insanlar varsa siz de onlara alay etmeyin ve onları anlamaya hatta arkadaşlık kurmaya çalışın. Sonuçta herkes mutlu olmayı hakediyor.
Diğer bölümde görüşmek üzere!