"Tüm bunlar ne anlama geliyor?"
"Ne demek istiyorsun?"
Gözlerini bana dikerek sordu, bazen gözleri konuşurken sürekli kulaklarıma kayıyordu.Buna alışmak gerçekten zordu.
"Önemsiz biri misin burada?"diye çıkıverdi ağzımdan kelimeler.Pek göz önünde bulunan biri değildi ama savaş alanında ön safhalardaydı.
"Kraliçenin gözünde öyle olmayı ben seçtim."dedi.Savaş alanını birlikte gezerken yerimde durdum.Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.
"Hizmetkarım olarak önümde diz çökmüştün."dedim.Bu ne anlama geliyordu?
"Seni ilk yakalayan bendim, rütbemi biraz yukarıya taşımam gerektiğini hissettim.Savaş sırasında emir almayı sevmeyen bir tarafım var.Bu yüzden senin sayende rütbe atlayabileceğimi düşündüm."
"Yani insanlardan pek bir farkınız yok."
"Biz şerefliyiz, bunu birilerini öldürerek yapmayız.Hepimiz birbirimizi kullanırız ama kimseye zararımız dokunmaz.İnsanlar böyle yapmazlar.Onlar, karşısındaki kişi arkalarını kolladığında, darbeyi önlerinden vururlar."
Haklıydı.
Öksürmeye başladığımda biraz kan kustum.Sehun bana bakıyordu ama endişe belirtisi yoktu gözlerinde.Öksürmeyi kesince ona baktım.
"Önemli birisi olduğumu nasıl anladın?"
Bu cidden garip bir soruydu.Elflerin yetenekleri olabilirdi ama yine de tedirgin hissettim.
"Kan benzerliği.Aynı atamız var."
"Ne?"dedim.Kardeşim felan çıkmayacaktı değil mi?Yazık olurdu, yani işte.Belki de olmazdı.
"Sana söylememin sorun yaratacağını sanmıyorum.Bir kan elfiyim.Savaşçı bir kabile."
Bir süre etrafıma bakındım.Etrafta giyilmeyi bekleyen garip zırhlar vardı.Bazıları deridendi ama nasıl bir koruma sistemine sahip olduklarını bilmiyordum.
"Nadirsin sen de."dedim.
"Savaşımızda bize yardım etmen gerek."
Bunu ben de isterdim ama büyü yaparsam ölecektim.
"İyileşmem gerek."dedim.
"Kraliçe hoşnut olmalı."dedi.Gözleri direkt olarak gözlerime bakıyordu.Hafif sarımsı gözleri ışıkta parıldıyordu.Mest edici bir güzellikti.Benimki ise hala kahverengiydi.
"Ölürsem hoşnut olmayacak.Bu yüzden dünyaya nasıl gideceğimi söyle."
"Bunu yapamam."diyip birkaç adım geriledi.Gözleri biraz irileşmişti.
"Neden?"dedim merakla.Neden yapamazdı?
"Sana güvenemeyiz."dedi kısaca ve yanımdan uzaklaştı.Bir şeyler yapmam gerekti.Bir şekilde bu hastalıktan kurtulmalıydım.Sehun ilerlerken arkasından bir süre onu izledim ve yeterince uzaklaşınca takibe başladım.Temiz, etrafı çiçeklerle kaplı bir göletin yanında durdu.Etrafına bakınınca ağaçın arkasına saklandım ve gizlice gözetledim.Ne yapıyordu tanrı aşkına?
Üstündeki kıyafetleri çıkarınca istemsizce sırıttım.Kasları gözümün önündeydi!Kalçasını örten ince bir bez parçasıyla suya adımlayınca yutkundum.Ben de temizlenmek istiyordum!
Yine de yanına gitmek istemedim.Bir saniyeliğine istesem bile şu an istemiyordum.Yapacak daha önemli işlerim vardı.Hastalığımı tedavi etmek gibi?Buranın halkı muhtelemen ben iyileşmesem bile savaşlarında kendilerine yardım etmem için beni zorlayacaklardı.Eğer iyileşmeden o savaşa girip büyü yapacak olursam, ölebilirdim.Ki pratik bile yapamıyordum.Ya düşmanlarına vurmak yerine onlara vurursam?Peki ya insan olmasa bile bir başka varlığı öldürebilecek cesarette miydim?
Kraliçeyle konuşmam gerekti.
Ağacın arkasından sıyrılıp saraya doğru yürümeye başladım.Birkaç metre anca yürümüştüm ki önümde bir sis belirdi.Sis yavaş yavaş belirgin bir vücuda dönüşürken korku ve heyecanla bekledim.Karşımda büyü gücümle okuduğum kitaplardaki varlıktan biri vardı:Ork.
Buraya nasıl gelebilmişti anlayamadım ama ellerimi ona doğrulttum.
"Benim ne olduğumu bilmek istemezsin."dedim.Buradan Sehun'a seslensem beni duyabilir miydi ki?
"Bir büyü elfi, şu an gerçekten karşısında olmayan birine büyü yapamaz."
Kaşlarımı çattım ve elimi ona uzattım.Elim içinden kayıp sisi dağıtırken ne demek istediğini anladım.
"Kimsin sen?"dedim.
"Yargol Ramorg."
Ağzım şaşkınlıkla açıldı ve gözlerim Sehun'un bulunduğu tarafa kaydı.Orada değildi.Tekrar önüme döndüm.
"Ne istiyorsun?"
"İşimize çok yararsın."
Gülümsedim.
"Ne yani, hain mi olacağım?"dedim.Şu an meraklanmıştım.Amacını anlayamıyordum.
"Yaşamak mı ölmek mi?"dedi bu sefer.Nereye bağlayacağını merak ettim.
"Yaşamak."dedim ve devam etmesini bekledim.
"O zaman hain olman gerek.Yoksa öleceksin."
Küçük bir kahkaha attım.
"Zaten öleceğim, şerefli bir ölümü tercih ederim."dedim ve yürümeye başladım.
"Bekle!"dedi.
"Neden öleceksin?"dedi.Şimdi o da meraklanmış görünüyordu.Belki bunu bir fırsata çevirebilirdim ama çok dikkatli olmalıydım.
"Hastayım, bir şifreyi çözersem yaşayabileceğim ama eğer öleceksem, size karşı savaşacağım.Gücümün son damlasına kadar."dedim ve gülümsedim.
"Peki ya sana yardım edersem?"
Şimdi onu kullanabileceğim duruma gelmiştik.
"O zama anlaştık?Bir sonraki buluşmamızda sana detayları anlatırım."dedim.Çalılıklardaki kıpırtı acele etmeme sebep olmuştu.Sise doğru üfleyerek onu dağıttım ve Yargol Ramorg'un ortadan kaybolmasını sağladım.Gerilmiştim.
"Burada ne arıyorsun?"diye ses duydum.Sehun elinde kılıcıyla bana sert bakışlarını yolluyordu.Duymuş olamazdı değil mi?
"Hiç."dedim ama aptal gibi her şeyi açığa vurduğumu fark ettim.
"Yargol Ramorg..."dedi ve bana yaklaştı.
Dudaklarını kulağıma dayadı ve fısıldadı:
"Aptal değildir."
Yutkundum ve bekledim.Bana kötü bir şeyler söylemesini bekledim ama tek yaptığı bana gülümsemek olmuştu.
"Ben de değilim.Görünüşe göre tanışmışsınız.Sandığın kadar da şerefli değilmişsin."dedim sertçe.
Kaşlarını çattı ve sırıtışını sildi.Kılıcının kabzesiyle omzuma bir darbe indirince acıyla geriye sendeledim.Bana yaklaşıp tek elini boğazıma koydu ve beni ağaca yasladı.Boğazımı sıkmasa da sertçe tutuyordu ve canımı yakıyordu.
"Sadakatimi sorgulamaya cüret etme."dedi.
"Kime olan, Orklara mı yoksa elflere mi?!"diye bağırdım.Kaşındığımı biliyordum ama ondan nefret ediyordum.Sehun'u öldürmek istiyordum.
"Seni öldüreceğim!"dedi ve kılıcını boğazıma dayadı.Büyü gücümü çalıştırdım ve Sehun'u kılıcıyla birlikte kendimden uzağa attım.Kılıcı kendinden yaklaşık 2 metre uzağa düşmüştü.Elimi ona doğru uzattım ve büyümle onu hareketsiz bırakarak boğazını sıkmaya başladım.
Onu öldürememi engelleyen tek şey öksürüp kan kusmam olmuştu.
Yine de, onu öldürmek için iyileşecektim.Bölümler 2-3 günde bir gelir muhtemelen ders çalışmam gerek.Umarım bu bölümü beğenmişsinizdir.Okuduğunuz için teşekkür ederim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELIXIR
Fanfiction"Burası cennet mi?" "Hayır, Drow Diyarı'ndasın, ve buradan çıkamazsın."