Sehun, yatağından çıkıp okulu bu kadar erken saate koyan adama küfürler savurarak üzerini giydi. Saçını elleriyle tarayarak evden çıktı.
Arabasına binip son hız okula sürmeye başladı. Okula vardığında rastgele biryere arabayı park etti ve okul binasına girdi. Bütün kızlar ağzının suyu akarak Sehun'a bakarken Sehun'un gözleri Luhanı arıyordu. Aklına Luhan gelince yüzünde belli belirsiz bir sırıtma oluşmuştu.
Sonunda sınıfına çıktığında, biyolojicisini bulmuştu. Ders anlatıyordu ve gözlükleriyle çok tatlı görünüyordu. Sehun, kimseyi aldırmadan Luhan'ın elini tuttu ve sınıftan çıkardı.
"Sehun bırak beni!" Diye isyan etti Luhan.
Sehun, büyük olanı hiç takmadan sırıtarak yoluna devam etti. Luhan etrafına baktığında buranın okulun kuytu köşesine geldiklerini anlamıştı.
"Ne yapıyorsun sen velet!?" Diye bağırdı Luhan.
Sehun Luhanı hiç takmadan büyük olanın elini bıraktı, onu çok yavaşça duvara yasladı ve dudaklarını onun yumuşacık dudaklarına bastırdı.
Luhan küçük olanı omuzlarından itti ve sinirli bir suratla Sehun'a bakmaya başladı.
Sehun sırıttı ve;
"Yine o ruju sürmüşsün." dedi.
"Bana bak velet, ben ruj sürmüyorum!" Diye bağırıp okula doğru yürümeye başladı Luhan.