5. Bölüm

356 24 20
                                    


Hamileliğin 6. ayından merhaba.

İstanbuldayım an itibariyle. Seni her gün rahatça görebiliyorum ve sadece tepkilerini izliyorum. İnanır mısın senin bana yaşadığın kadar ben de sana karşı inanılmaz duygu geçişleri yaşıyorum. Mesela geçen mektup. Kalp kırıklıklarımdan ibaret, ileride şahsen senin yerinde olmak istemezdim onu okurken.

Ama şimdilerde Sinan'la beraber karşı masanda senin hakkında konuşuyoruz ve sende şaşkınlıkla Sinan'la beni süzüyorsun belli etmemeye çalışarak. Karnım artık içimde bir bebek olduğunu belli eder nitelikte. Buna şaşırmış olmalısın baktığına göre. Aslında sana söyleseydim gerçekleri tüm dengeler bozulabilirdi. Ama kendimi tuttum, çünkü bu saatten sonra böyle bir şeyi istemiyorum.

Kendi gözlerimle gördüm nişanlını. Bir insanın yuvasını daha doğrusu yapacağı yuvayı bozmak yapabileceğim en son şey.

Her ne kadar sen benim dengelerimi bozsanda.

Dönemi tamamlayamadığım için iki ay erkenden geldim. Yani geçen mektuptan bir hafta sonra İstanbul'a geldim. Çünkü yapamıyordum tek başıma. Doktorum da kalabalığın beni iyi hissettireceğini düşündüğü için bu kanıya vardık.

Sonuç olarak İstanbuldayım.

Seninle her ne kadar iç açıcı şeyler yaşamasak da Sinanla tanışmamız bu olayların içinde sayılı iyi şeylerden olabilir. O kadar destekliyor ki beni, sanki bebeğin babası sen değilsin de o. Her gün arıyor, arayamamıştı günler de mesajla sağlığımı soruyor. Bir şeye ihtiyacım olduğunda bizzat ilgileniyor. Gerçek babasından daha baba bir yakın oldu bize.

Sen de şanslısın Sinan gibi bir arkadaşın olduğu için. Mesela Sinan'dan önce benim Sinan gibi bir arkadaşım yoktu ve eksikliği bariz bir şekilde belliydi. Ama Sinan her ne kadar senin dostun olsa da bana da dost gibi davranıyor. Belkide sırf senden bir parça taşıdığım için de ilgileniyor olabilir ama ne olursa olsun bu yaptığı iyilikleri göz ardı edemem, düşün o kadar yardımcı.

Seni anlattı bana. Şansa da tam anlatması bitince bizim masamıza gelmen tesadüfün büyüğüydü doğrusu. Karşındaki kızı kafeden uğurladıktan sonra geldin yanımıza. Sanki hiç seni tanımıyormuş gibi bana kendini tanıtman da gülmeme sebep oldu doğrusu. Sen her ne kadar beni tanımasan da karnımdaki çocuk senin çocuğun sevgilim.

Bu sırada Sinan'ın da yüzünde bir gülüş oluştu. O da benim güldüğüm şeye gülmüştü. Zaten gülmemek elde değildi. Fazlasıyla ironik bir ortamdı. Sen her ne kadar bizim gülmemize şaşırsan da belli etmemeye çalışarak kendine bir tane daha expresso söyledin ve ardından konuşmaya başladık, hiç tanışmıyormuşuz gibi.

Beni tebrik ettin, kaç aylık olduğunu sordun ama bunu sorarken anlamadığım bir şekilde ciddiydin. Bunu garipsesem de belli etmedim. İçinde ruhani değişimler yaşayan tek sen değildin. Az da olsa anlıyordum.

Sonra okuyup okumadığımı sordum, okulumu söyleyince yüzün daha da düştü. Ama beni içten içe kahkahalarca güldüren söylediğin şeydi. Bana Defne diye bir arkadaşını sormuştun. Söylediğine göre o da benimle aynı bölümdeymiş. Acaba Ömercim o Defne ben olabilir miydim diye içten içe gülmeden edemedim doğrusu.

Tabii bu cevabımı etkilemedi.

Her ne kadar o ben olsam da açıkça tanımadığım gibi bir yalan söyledim.

Sonra Sinan'ın bizim daha halletmemiz gereken işler olduğunu söyleyince kalktık ve senin gözlerinde yarım bakışlar gördüm daha doğrusu karışık bakışlardı bunlar. Ne hissedeceğini kestiremiyor gibiydin. Ya da bana öyle gelmiş de olabilir, ne de olsa hamile biriyim ve sana aşığım. Duygularına birazcık kendi duygularımı da katmış olabilirim.

En azından o gün benim açımdan böyleydi.

Ama şunu söylemeden geçemeyeceğim, o Defneyi sorman bile bulunduğum halde gülümsememe sebep oldu, beni gülümsettiğinde için teşekkür ederim.

mesafelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin