Bazen kendimi eskisine göre daha soğuk biri olarak buluyorum. Sanki o sıcacık kalbime sivri uçlu bir buz parçası saplanmış gibi hissediyorum. Acılarımı kendi içime atıp kendi acılarımdan oluşan o gölette boğuluyorum. Böyle olmak benim tercihim değil ama artık böyle hissediyorum.
Eskiden olsa Dael'a sıkı sıkı sarılır bütün bu olanları onun omzunda ağlayarak unutmaya çalışırdım. Fakat artık ona karşı bir şey hissettiğimi sanmıyordum. Kalbimde ona ayırdığım yer şimdilerde bir enkazdan ibaretti. Yine de ona olan güvencim her zaman vardı. Onu hep kendime çok yakın hissetmiştim. Fakat bir yanım ondan öylesine uzaktı ki; sanki şimdi onunla bir kıtanın ayrılan iki bölük parçasıydık. Ve artık ne yaşanırsa yaşansın bir araya gelemiyorduk.
Bazen kendimden bir parçanın koptuğunu hissediyordum. Tamamlanmış bütün yapboz parçalarının arasında bir tanesi eksik olunca bütün yapboz işe yaramaz bir hal alıyordu. İşte Dael ve benim aramdaki ilişkide böyle bir hal almıştı. Artık eksik o parçanın yerine konması bile eski heyecanı ve zevki geri getirmeyecekti.
Stajyerin odasına doğru ilerlerken Dael ve Raven'ın kol kola girdiği o anı zihnimde canlandırdım. Raven şu sekiz kişilik grubun bir parçası olabilir miydi?
İçimden bir ses bu ikilinin neden yan yana olduğunu sorgulayıp duruyordu. Dael neden Raven ile birlikteydi? İkisini yan yana getiren o sebep neydi? Tanrım! Aklımı kaçırmak üzeriyim.
Sanırım o ikisini takip etmeliydim. Stajyer biraz beklenebilirdi öyle değil mi? Stajyerin odasına giden yoldan geri dönüp Dael ve Raven'ın indikleri zemin katına indim. Koridor o kadar karanlık ve sessizdi ki nefes alış verilerim kulaklarımda yankılanıyordu.
Üzerinde garip görünümlü semboller olan bir kapının önünde durdum. Harika! Kilitli bir kapı öyle mi? Acaba bu desenler ne anlama geliyordu?
Bir süre kapının üzerindeki sembollere bakarak düşünmeye başladım. Ama bir çözüm yolu bulduğum söylenemezdi. Derken aklıma boynumda asılı olan kolye geldi.
"Kolyem bir kalkan görevi görüyor. Fakat ayrı zamanda aklımdan geçenlerin gerçek olmasına neden oluyor! Peki ya bu kapının kilidinin açılmasını istersem?"
Kolye devreye girerek kapının üzerindeki semboller hareket etti ve kapı büyük bir gürültü ile açıldı. Yüzümdeki zafer gülümsemesiyle içeriye girerken önümdeki bir başka koridorun sonunda Dael ve Raven'ın bir hücrenin önünde durduklarını gördüm. O ikisi buraya neden gelmişlerdi?
Raven elindeki meşaleyi Dael'a uzattı. "Geride dur. Kapıyı açacağım." Dael konuşmak yerine başını olumlu anlamda salladı. Raven elindeki anahtarla kapıyı açarken Dael'a bakmıştı.
O hücrede kimin olduğunu görmem şarttı. Bu yüzden kolyemi avucumun içine alarak gözlerimi kapattım.
"Görünmez olmak istiyorum."
Gözlerimi tekrar açtığımda etrafımda şeffaf bir kalkan olduğunu gördüm. Sanırım işe yaramıştı! Şimdi yapmam gereken tek şey Dael ve Raven'ı oradan uzaklaştırmak olacaktı. Hemen bir şeyler düşünmeye başladım. Duvarda asılı duran meşalelerden birini alıp yere fırlattığım da Raven'ın bakışları bu tarafa çevrilmişti.
"Kahretsin! Mahzende biri var."
"Bizi görmüş olabilir mi?" diye sordu Dael endişe dolu bir sesle.
"Bilmiyorum. Ama her kimse bizi takip etmiş olmalı! Acele et onu bir an önce yakalamayız."
Onlar mahzenden çıkıp gittiğinde bende hücre kapısına doğru adım attım. Kalbim göğüs kafesimi delecek şekilde atmaya başlamıştı. Orada kimin olduğunu merak ediyordum. Elimi kapının üzerindeki kola uzatırken içimden bir ses bunu yapmamam gerektiğini haykırıyordu. Kapıyı yavaşça kendime doğru çektiğim de başımı içeriye doğru uzatmıştım.