“Buna ne kadar da çok eminsin?”
“Çünkü öyle.”
“Hm.. Neyse, ben çıkıyorum.”
“Dur. Yarınki konserime gelecek misin?”
“Evet, tamam gelirim.”
“Bekle.” Dedi ve kalkıp yukarı çıktı. Aşağı inerken elinde iki bilet vardı. “Al, kız arkadaşını da getirirsin.” Dedi ve göz kırptı. “Tamam.” Dedim ve ceketimi de alıp çıktım. Bir taksi çevirip adresi söyledim ve geldiğimde indim. Parkta AnnaBella dışında kimse yoktu. Kafasını kaldırınca beni gördü ve gülümsedi, “Öyle nedensiz yere söylediğimde geldiğin için teşekkür ederim.”
Yanındaki salıncağı işaret etti ve bende gidip ona ters oturdum. “Eee? Ne yapıyorsun burda?” Önce yere baktı ve iç geçirdi; “Evde misafir var ve kapım kilitli olduğu için giremedim. Onlarla karşılaşmak istemiyorum çünkü gerçekten sinir bozucu akrabalarım var.”
AnnaBella’nın Ağzından
“Nasıl yani? Nasıl odana giremedin?” Ah, tabii. Saf çocuk. Sana Justin’i anlatırken ufak ayrıntıları atladım değil mi?
“Ailem… Onlar Justin’i bilmiyorlar.”
“Justin’i tanıyormuş gibi konuşuyorsun.”
“Elbette onu tanıyorum. 1 Mart 1994, 12.56’da St. Jude hastanesinde sezeryanla doğan ve mavi havlu olmadığı için mor havluya sarılan çocuk. Oda numarası 126 ve 2. Katta. Doktoru Simon Bexleham. Makarna sevmez çünkü ilk buluşmasında üstüne soslu makarna döktü. İlk sevgilisi Shay geçen yıllarda bir trafik kazasında öldü. En uzun soluklu ilişkisini Selena Gomez’le yaşadı ve idolü Micheal Jackson. Youtube’a koyduğu videolarla keşfedilmese doktor olacaktı. Bununla ilgili yaptığı şakalardan biri Mc’Donals çalışanı olma konusu çünkü hamburger gibi yiyeceklere bayılıyor. Pizza yemeden önce kokluyor. En yakın arkadaşı Ryan onu Sprite bağımlısı yaptı hatta Pattie Ryan her eve gelişinde üstünde Sprite var mı diye kontrol ediyor ve bir kere yakalanmış.”
Chaz’ın gözleri korku dolu bir biçimde kocaman açıldı. “Aman Tanrım…”
Tam ağzımı açmıştım ki elini susmam manasında kaldırdı ve “Başka var mı?” diye sordu. “Evet.” Dedim ve gülümsedim.
“Pekala onu tanıyorsun.”
“Her neyse. Dinle, aileme hiç Justin’den bahsetmedim çünkü böyle şeyler hoş karşılamıyorlar. Odamda duvarda, dolabımda her yerde Justin’in resmi var. Bilseler kim bilir ne yaparlar? Çok korumacı bir ailem var. Bende ailem görmesin diye kapıyı kilitliyorum. Ama bu sefer anahtarlığımı bulamadım. O odamı 4 yıldır görmedi.”
“Gerçekten mi? Nasıl saklıyorsun… Yani hiç kızmıyor mu? Yedek anahtarı yok mu?”
“Sanırım yok. Eğer olsaydı evde kıyamet koparırdı.”
“Vay canına. Justin’i… gerçekten seviyorsun değil mi?”
“Evet, unutma ben bir Belieber’ım ve Justin’i hiçbir zaman bırakmayacağım. Onu ilk fark ettiğimde 13 yaşımdaydım ve ünlü olmadan Youtube’daki videosunu görmüştüm.”
“Hm..”
“Seni sıkıyor muyum?” Okuldaki erkekler genelde kıskandığından Justin’le dalga geçerdi. Ama Chaz onlardan farklı olarak anlattığımda beni dinliyor ve tepki veriyordu. Oha lan, Chaz gay mi acaba? Yuh kızım, sus sende. Ama, olabilir mi acaba? O zaman benimle neden konuşsun ki? Aptal AnnaBella. Kimya projesi, tabii ya!
“Yoo. Nerden çıkardın bunu?”
“Hiiiç.” Telefonumu çıkarıp saate baktım. Annem kesin ağzıma sıçacak benim. Bu sefer öyle böyle değil. Kesin fark edecek. “Chaz!” Aniden salıncaktan kalktım ve telefonum elimde hızlıca yürümeye başladım. “Chaz, benim gitmem gerek. Çok kalamadığım için üzgünüm!” Koşarak ilerlemeye başladım. Caddeden geçecekken arkamı döndüm ve “Görüşürüz!” diye bağırarak el salladım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Belieber Hikayesi
FanfictionBu hikayeyi ben yazmıyorum. Facebook'ta Justin Bieber hikayeleri yazan bir sayfada yayınlanmış bir hikaye.