“Hadi, hadi git.” Justin arkalara doğru gitti ve Out Of Town Girl şarkısında dans etmeye başladı. Gösteriyi kaçırmak istemiyordum ama… Hey, hayatımda bir daha ne zaman OLLG olabilirim ki?
“Hadi AnnaBel, hadiii…” Chaz beni iterken kendime geldim ve kalabalığın arkasından sahne arkasına sığıştım. Bir koruma ben basamaklardan çıkarken yardım etti ve ardından hemen siyah perdelerle örtülü sahne arkasına gittik. O kadın elime bir çiçek verdi ve “Şimdi şarkı bitecek ve Justin Kulise girecek, sen o sırada sahneye çıkıp önündeki mor koltuğa oturacaksın ve sonra… Im… Senin dilinde nasıl derler, her neyse anı yaşa ve bayılmamaya çalış.” Derin bir nefes aldım ve şarkı bittiğinde omzumda hissettiğim baskıyla aniden ileri itildim.
Şu kızlar neden bana bakıyor?
Neredeyim ben?
Neden elimde çiçek var?
Aman Tanrım Justin Bieber!
Ayaklarım isteklice ben istemeden, bir saniye bu nasıl bir cümle böyle? Gidip o mor koltuğa oturdum ve etrafa One Less Lonely Girl’ün melodisi yayılınca en ön safhaya baktım. Az önce benimle birlikte orada duran Chaz artık orada değildi.
Neyse.
Belki bir Belieber ezmiştir onu.
Belki.
Etraftan gelen parlak ışık üzerine gözlerimi kıstım ve kafamı kaldırdım. Justin. Arkamdaydı. Şimdi size bu duyguyu anlatmayacağım. Merak etmeyin ‘anlatılmaz yaşanır’ demeyeceğim de. Çünkü öyle bir duygu yok.
Cidden.
Duygularımı körerttin Justin. Şarkı “There’s gonna be one less lonely girl” diye başladı ve Justin sürekli etrafımda dolanmaya başladı. Tekrar nakarata denk geldiğinde sonradan fark ettiğim bir kolonun üzerine oturdu ve yanağımı okşayıp şarkıyı söylemeye devam etti.
Geçenlerde bir OLLG fotoğrafına rastlamıştım internette. Kızın suratında nötr bir ifade vardı ve bende ‘Bu nasıl Belieber lan ben orada olsam heyecandan ölürdüm, kızdaki sakinliğe bak.’ Demiştim.
Şimdi o kızı daha iyi anlıyorum.
Yüzümdeki nötr ifadeyi çeken bir kamera var mı? Bu resmi başka bir Belieber görecek mi? O da benimle benim o kızla geçtiğim gibi dalga geçecek mi? Sonra konsere gelip One Less Lonely Girl seçilecek mi?
Vay canına, şimdi düşünüyorum da, Justin o kadar da ulaşılmaz değilmiş… Ne diyorum ben ya? Türkiye’de, Afrika’da, İspanya’da, Portekiz’de, Arjantin’de ve daha birçok ülkede hatta Amerika’da bile hala Justin’i görmemiş, konserine gitmemiş birçok gerçek Belieber varken ben ne saçmalıyorum?
Eli elimi kavradığı anda hızla bir elektrik vücuduma yayıldı. Justin Bieber elimi tutuyor! Sen hala üşengeçliğin yüzünden elini yıkamaya üşen! Benim elim artık o kadar yüksek bir makamdaki yıkanılma olayı artık işlemiyor.
Son cümlelerini söylemeye başladığında kendimi kullanılmış gibi hissettim. Acaba her OLLG bunu hissediyor mu? Son cümlesini söylediğinde tek hissedebildiğim karamel rengi gözlerine bakarken kaybolan benliğimdi. Şimdi ne halt yiyeceğim ben? Saat kim bilir kaçtır. Daha Justin’le konuşucam, sonra eve gidicem, sıkıcı tapınağımda uykuya dalıcam. Belki geç kaldığım ya da 11 gibi geldiğim için azar da işiticem.
Ne olursa olsun. Burada olmaya değerdi.
Şarkı bittiğinde elimdeki çiçeklerle mest olmuş bir şekilde kulise ilerledim. Sahneden tamamen çıktığımda Justin hala sahnedeydi. Görüş hizama Chaz’ın girmesiyle koşup ona sarıldım ve sayamayacağım kadar çok teşekkür etmeye başladım.
“… Her şey için teşekkür ederim.” Kollarımdan tutup kollarımı ondan ayırdı ve gülümseyerek “Hayallerinin gerçekleştiğine sevindim prenses.” Dedi. Gülümseyişinde bir burukluk vardı.
“Hey, ne oldu?”
“Justin’inle buluştuğuna göre mutlu değil misin?”
“İyi misin?”
“Belki de, artık düşünmeyi bırakmalıyım.” Dedi ve ensesini kaşımaya başladı.
“Chaz, iyi misin? Bana söylemek istediğin bir şey mi var?”
“Dinle, AnnaBella. Sana anlatmam gereken…”
“Chaz, dostum. Geldiğine sevindim.” Justin ve Chaz tokalaştı.
Justin ve Chaz tokalaştı?
“S-siz tanışıyor musunuz?”
“Evet?” Justin Bieber tek kaşını kaldırdı. Justin Bieber. Justin Bieber?
“AnnaBella dinl-“
İhanete uğramış gibi hissediyorum. Bir sürtük gibi.
Sürtük.
Justin Bieber’ın Ağzından
Birkaç sevgi sözcüğünden sonra sahneden çıktım ve kulise giderken Chaz’ı görmemle duraksadım. Maria yanıma gelip bir şişe su ve havlu verdikten sonra elindeki dosyayla birlikte uzaklaştı. Şişeyi kafama dikip havluyla terimi sildim. Chaz’a ve konuştuğu kıza doğru yürümeye başladım.
“Chaz, dostum. Geldiğine sevindim.”
Tokalaşırken bunu yaptığına isteksiz olduğunu fark ettim. Tam konuşacakken yanındaki kız şaşkınca bana bakmaya başladı. Gerçekten çok şaşırdığını belli ediyordu.
“S-siz tanışıyor musunuz?”
“Evet?” Tek kaşım isteksizce kalktı. Karnına yumruk yemiş gibi hissettiğine eminim. Elindeki çiçeği yere atıp koşarak burdan uzaklaşmaya başladığında bir şeylerin ters gittiğini fark etmiştim.
İyi bok yedin Justin.
“Yanlış bir şey mi yaptım?”
Parmaklarını saçlarından geçirdi ve , “Her şeyi bok etmek dışında mı?” dedi.
“Bilmiyordum. Bu… O kız mıydı?”
“Evet! Sonunda anlayabildiğine sevindim!”
“Ama bana Belieber olduğunu söylememiştin ki!”
“Ona da seni tanıdığımı söylememiştim ki!” diyerek sesimi taklit etti.
Üzgünüm dostum. Benim sesimi taklit etmen mümkün değil.
“Ne duruyorsun, peşinden gitsene!” onu azarladığımda hala pişmanlık duyuyordu.
“Bu neyi değiştirir ki!”
“İyi! Sen gitmezsen ben giderim!” dedim ve karşısından geçip koşmaya başladım. Eğer bu karavanlardan birine ya da tur otobüsüne girmediyse, sahile inmiştir.
Düşük bel pantolon ve siyah konser kıyafetlerimle çok seksiyim kızlar. Bi’düşen baksır eksik zaten.
Kızın adı AnnaBella ve ben seçe seçe Chaz’ın kızını seçtim ha? Ne kadar akıllıca bir seçim bu. Aferim bana. Neden Chaz’ın yanındaki kızı seçersin ki? Bilemezdim ki ama.
Bilmeliydim.
Chaz’ı çağırırken kız arkadaşını da getir demiştim.
En arkadan bilet vermediğime göre, ve Chaz’ın yanında olacağına göre…
Alnıma bir kez vurup “Aptal” diye mırıldandım.
“Hey, kendine aptal deme. Aptal olan daima bendim.”
Kafamı otomatik olarak yaklaşık 90 derece- Lanet matematik.
“Sen… AnnaBella değil mi?”
Ellerini dalga geçercesine salladı ve, “Hey, Justin Bieber adımı söylüyor kameraler buraya gelin!”
“Saçmalama.” Biraz daha yaklaştım. Hava karanlık olduğundan suratını sadece yansıyan aydan görebilyordum. Kayalıklara sırtı denize gelecek şekilde oturmuş bana bakıyordu. Arkasındaki ay tam suratına çarpıp parlıyordu. Bu haliyle… Mhm… Ay prensesini andırıyordu, ha?
“Hey, ağladın mı sen?”
Ay ışığı aynı zamanda parlayan gözyaşlarını da gözüme çarptırıyordu. Sanırım, ağlamıştı.
“Hey,” Yanımna yaklaşıp ona ters gelecek şekilde yüzümü denize dönerek oturdum kayalıklara.
“Neden sırtını denize dönüyorsun?”
“Çünkü…”
“Çünkü ne? Denizle bir sorunun mu var yoksa?”
“Hayır, hayır , hayır, hayır…”
“O zaman ne?”
Eliyle gözündeki yaşları sildi ve denize döndü. Böylece yüzü gözükmüş oldu. Akmış gözyaşları ayın ışığı sayesinde parlıyordu. Öyle mükemmel görünüyordu ki… Ne saçmalıyorsun Justin?
“Çünkü ben denizden hep korkarım.”
“Ama şimdi denize bakıyorsun işte?”
“Bilmiyorum.”
“Neden korkuyorsun peki?”
“Küçükken denizde boğuluyormuşum ben. Düşünebiliyor musun? Sırf simitim var diye 8 yaşında güvenmişim kendime, ipi geçmişim. Sonra büyük bir dalga ve…” ‘puf’ sesi çıkardı.
“Simit ters dönmüş. Ayaklarım havada, kafam denizin içinde, o tuzlu suyun. Saatlerce, saatlerce orada durmuşum. Öylece. Kimse, hiçkimse merak etmemiş beni. Kimse.”
“Çok üzüldüm…”
“En acısı da ne biliyor musun? Hepsi o sırada 2-3 yaşlarında olan küçük kardeşimle ilgileniyormuş. Birinin aklına bile gelmemişim. Ne teyzemin, ne amcamın. Kimse. Beni merak etmemişler.”
“Bu çok..”
“Bu çok acı. Küçük bir çocuk suyun altında. Raporumu bile ezberledim biliyor musun?” Bu sırada ağlıyordu. O konuşurken sürekli suratı büzülüyordu ve gözyaşları sürekli akıyordu. Dikkatimi çeken şeylerden biri de, o yaşları silmiyordu. Sanki ona güç veriyorlardı.
“Akciğerlerimin 4’de 3’ü suyla dolmuş. Tuzlu su yakmış. İçi çökmüş resmen. İngiltere’de uygulanan bir ameliyat yüzünden Amerika’dan İngiltere’ye götürüp ameliyat etmişler. Ama.. 1 tane değil. Tam 6 tane.”
“6” diye tekrarlayıp ufka baktım. Çok acı çekmiş olmalıydı. Bu, bir kıza göre çok ağırdı.
“Peki sence sonra ne değişti? Hiçbir şey. Yine umurlarında değilim sanki. Babam bana en son ne zaman sarıldı diye sorsan cevap veremem. Çok korumacılar ama beni yıkıyorlar.”
“Böyle bi olay yaşamadım tabii. Ama küçükken bende bir golf arabasının altında kaldım.”
“Biliyorum.”
“Biliyor musun?”
“Evet.”
“Nasıl?”
“Biliyor musun bazen Justin Bieber olduğunu unutuyorsun.”
“Ah, evet.”
Rahatlamışa benziyordu. Yaşlarını silerken kahkaha atıyordu. Bende onunla birlikte kahkaha atıyordum. Çenem kopsun. Dilim boğazıma kaçsın. Bademciklerim sökülsün. Bi’saniye, bademcik sökülünce hala konuşabilirim? Bazen liseden nasıl mezun olduğuma şaşırıp ‘acaba bana torpil geçtiler mi?’ diye içimden geçiriyorum.
“Biliyor musun aslında seni geri götürmek için buraya gelmiştim.”
“Öyleyse gidebilirsin.”
“Çok kabasın.”
“Sende.”
“Az önce ağlıyordun!”
“Az önce evet!” dedi ve kıkırdadı.
“İki yüzlü.”
“Hayır bayım daha 2. Yüzümüzü görmediniz lütfen bip sesinden sonra tekrar deneyiniz. Biiiiip…”
“AnnaBella’ydı değil mi?”
“Hayır benim adım Michelle Bordinas Selina Maria Cortezina Enna De AnnaBella.”
“Çok komiksin.”
“Teşekkür ederim.”
“Aynı zamanda da çok ukalasın.”
“Teşekkür ederim.”
“Beni sinir etmeye başladın.”
“Teşekkür ederim.”
“İkiyüzlü.”
“Teşekkür ederim.”
“Domuz.”
“Ah, ben vejeteryanım dostum.”
“Belli oluyor.”
Ayağa kalktım ve elimi uzattım. Elime bakıp omuz silkti. Hay ben senin o elini sike-
“Bunu dışından söylediğinin farkında mısın?”
“Neyi?”
“Az önce küfrettin.”
“Ne? Kim küfretmiş? Ben mi neden ben neden ha ben küfretmedim niye küfredeyim ki hem…?”
“Tamam tamam tamam anladım. Beni neden götürmek istiyorsun?”
“Çünkü…”
Ne diyecektim? Chaz bey sizi almaya gelemedi beni gönderdi mi? Ama kendi isteğimle gelmiştim? Sahi ya ben niye geldim ki?
“Çünkü beni Chaz’ın yanına götürmek istiyorsun.”
“Evet.”
“Ve sonra bizi barıştırmaya çalışacaksın.”
“Üstüne bastın.”
“Çünkü buraya bunun için geldin.”
“Evet.”
“Peki neden geldin? Gitmeden duydum Chaz’ı. Gitmem neyi değiştirir ki gibisinden bir şey söyledi. Sen neden geldin?”
“Hm… Bunda Belieber olmanın büyük bir payı var.”
Acı acı gülümsemesi üzerine dilimin zehirli bir bıçakla kesilmesini diledim. Ama bir saniye, o zaman Scooter’da annemde beni keser. O zaman ortada ben kalmam. Eee?
“Neden böyle düşünüyorsun? Bir Belieber olduğum için değil mi?”
“Nerden çıkardın şimdi bunu?”
“Beni Chaz için dinledin.” Dedi ve o da ayağa kalktı. “İşte şimdi kendimi sürtük gibi hissediyorum. Ben bir oyuncak değilim tamam mı?”
“AnnaBella!”
“Konuşma! Konsere geliyorum çünkü idolümün konseri! Ama bil bakalım ne oluyor? Bilmediğini söylediği için seni anlattığım çocukken yakın arkadaşın çıkıyor. Beni aptal yerine koymuş. Beni aptal yerine koymuş ki aptalım!”
“Öyle deme!”
“Neden? Neden ki!”
“Çünkü o seni düşündü!”
“Beni düşünseydi şu an o yanımda olurdu! Ama nerde? Hani, göremiyorum!”
“Böyle olmasını istemedi ki o!”
“Neden onu bana savunuyorsun ki!”
“Çünkü o arkadaşım! Kardeşim benim!”
“Tamam.”
AnnaBella’nın Ağzından
Dinleyin. Bakın, Bir Belieber Hikayesi işte. Yıllarca onu görebilme umuduyla yaşadım ben! Kimya projeme ortak olan çocuk bilin bakalım kimin arkadaşı çıkıyor!
Beni aptal yerine koymuş ya! Ona sorduğumda bana ‘o kim?’ dememiş miydi? Satlerce ona anlatmıştım, o da dinlemişti? Bu Chaz gay değil miydi ya? Öyleyse değil.
Yani.
Evet, kesinlikle.
Kavgamızı söylediğim son sözcük olan “Tamam.”la durdurmuş oldum. LŞimdi susmuştu işte.
“Ben gidiyorum.” Dedim ve kayalıklardan atlayıp sahil yoluna çıktım. Önünden geçip giderken uykudan uyanmış gibi kafasını kaldırdı ve benim sırttım ona dönükken bağırış sesini duydum;
“Seni bir daha görebilecek miyim?”
Durdum. Justin Bieber beni tekrar görmek mi istiyordu?
“Belki birgün…”
Mırıldanışımı duyduğundan emin olmadan oradan uzaklaştım ve koşarak bir taksi durdurdum. Kapısını açtığım gibi içine atladım ve kapatıp adresi söyledim.
Bugün ne kadar da ironiydi.
Bu kelimeyi kullandığıma bakmayın, daha anlamını dahi bilmiyorum.
Eve geldiğimde taksiciye cüzdanımdaki son parayı verdim ve inerek bahçeden geçip kilere geldim. Poşeti elime aldım ve çantamdan anahtarımı çıkarıp sessizce kapıyı açtım. Işıklar kapalıydı.
Nerede şimdi bunlar?
Sorduğum soruya bakmayın siz, aslında “Ohh” demek istemiştim ben. Çünkü derin bir nefes almak hiç bu kadar kolay olmamıştı.
Annemin vızıldaması yok, babamın telefonumu alması yok. Başımda bekleyip bana sürekli soru soran ve hesap vermem gereken sinir bozucu bir kardeşim yok.
Yok?
Kesinlikle hiçlik başıma vurmuş olmalı. Nereye gitti ki şimdi bunlar?
Poşeti salona bırakıp koltuğa ters oturarak bacaklarımı kaldırdım ve telefonumdan “Annem”i bularak ara tuşuna bastım. Telefonu kulağıma götürdüğümde, önce sinyal sesi duyuldu. Ardından da, “Meşgul” olduğunu haber veren ses. Bana bir mesaj yada bir haber bırakırlardı. Neredeydiler ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Belieber Hikayesi
FanficBu hikayeyi ben yazmıyorum. Facebook'ta Justin Bieber hikayeleri yazan bir sayfada yayınlanmış bir hikaye.