Olmayan yabancı dil ödevimi başlamadan bitirdim. Bi’saniye lan , benim ödevim yok ki?
Daha fazla saçmalamadan heyecanımı bastırdım ve dolabımı açtım. Birkaç kıyafet seçmekti amacım.
Bu Elizabeth yengemin saçlarının rengine benziyor. Küçükken saçını yolduğum Barbie bebeğimin saçı da böyleydi. Sonuçta iki saçta bozulmuş makarnanın üstüne pürelenmiş boka benziyor. Sorun yok. Elizabeth teyzem en son saçını açtığında Dennis’in üstüne kustuğumu saymazsak.
Mor olmaz. Mor olmaz. Mor olmaz. Mor olmaz. Mor olmaz.
Lan benim dolabımdaki bütün elbiseler neden mor?
Bir bakalım;
D&Y&M Yakarışı, 2010 :
“Anne bak bu elbise bu yıl çok moda bak bak bak desenlerine kurban aneğ nolur bak lütfen bunu al!”
“Bunu almamızın tek sebebi mor olması değil, dimi kızım?”
“Hayır.”
Orytalym Yalvarışı, 2011:
“Anneğğğğğğğ baksana şuna bırak o sarı elbiseyi eq o eq. Anne bak anne bak anne bu bana olur bak bunun renginden asalet akıyor aneğğğ!”
“Bunu almamızın tek sebebi mor olması değil, dimi kızım?”
“Hayır.”
Daha sayayım mı?
Bence bu kadar yeterli.
Aşağı inip etrafta bir Collins ( Collins; Elizabeth, Mike ve Lisa’nın soyadı.) vakası olup olmadığını kontrol ettikten sonra minik adımlarla mutfağa geçtim ve arkadan anneme sarılıp yanağını öptüm. “Ne oldu, ne istiyorsun yine?”
“Anamızı da mı öpmiyeahhhhh?!”
“Vardır senin yine bir derdin, vardır. Biliyorum ben seni.”
“Anneciğim,”
“Efendim yavrucuğum?” Mermere yaslanıp ellerini göğsünde kavuşturdu. “Kimya projesi için bugün arkadaşıma gidebilir miyim?”
“Evet.”
“Ama anne lütfen bak bu çok öneml- Ne dedin sen, ne dedin?”
“Evet dedim, fikrimi değiştirmeden hemen git.”
“Seni seviyorum anne.” Dedim ve tekrar yanağından öpüp odama koştum. Cidden, koştum yani. Hatta bu yüzden Dennis’e çarpmayı da ihmal etmedim.
“Ah, nereye gittiğini hala söylemedin sevgili ablacığım. Yoksa, bunu söylememi bu kadar da çok istiyor musun?”
İnsanın sinir bozucu kardeşinden daha sinir bozucu olan bir şey daha var. Akıllı bir sinir bozucu kardeş.
“Sana bunu… Çöp atmaya çıkmıştım.”
“Ne zamandan beri çöpleri sen atıyorsun bu evde? Gecenin bir yarısı?”
“Canım öyle istedi.”
“Şimdi nereye gidiyorsun?”
“Proje ödevi için arkadaşıma.. Dur bir saniye bunları neden sana anlatıyorum ki?” Cebinden bir kalem kağıt çıkardı ve “Adresi yaz.” Diyip bana uzattı.
Nah yazarım ben oraya adres.
Götüne girsin o adres.
İçimizden söylediğimiz küfürler günah defterine yazılıyor muydu?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Belieber Hikayesi
FanfictionBu hikayeyi ben yazmıyorum. Facebook'ta Justin Bieber hikayeleri yazan bir sayfada yayınlanmış bir hikaye.