Four

54 5 4
                                    

"Eun Yeon! Hey! Beni bekler misin?"

Jungkook'un bileğimden tutup beni kendine çevirmesiyle burun buruna gelmiştik.
Tamam az önce onu öpmüş olabilirim ama ne bileyim..

"Öyle öpüp sonradan kaçmak olmuyo küçük hanım, kusura bakmayın ama ben bu dudakları kimler istedide vermedim, ona göre yani."
"Pardon? Bunu söylemek için falan mı durdurdun beni Jeon aptal Jungkook!"
"Hayır tabiki gel buraya şaka yapıyorum. Sadece, cidden beni öpüp öyle kaçma bi daha. Kendime gelme sürem zaten bir yıl falan sürdü sanırım. Bilemiyorum.."
"Jungkook.. 6 yaşımdan beri seni seviyorum bu hep böyleydi hepte böyle olucak. Değişmedi, değişeceğini bek sanmıyorumda. Sen beni her ne kadar görmesende ben hep seni gördüm. Her koşulda, her şartta. Sen bilmesen de, görmesende kendi yapabileceğim şeyler altında seni hep korumaya çalıştım. 12 yıl sonra sana dair tuttuğum defterimi okuyorsun, bilmem bi kaç hafta sonra gelip defteri geri veriyor ve deftere dair hiç bişey okumadığını, kapağını dahil açmadığını söylüyorsun. Ve bende inanıyorum.. Daha sonra işte yine geliyosun, bu sefer okuduğunu söylüyorsun, ben kendim nasıl yaptığımı bilmediğim bi şekilde dudaklarımın ilk imzasını taşımasını istediğim adama, öpücüğümü veriyorum ve kaçıyorum. Şuan, şuan bunları neden söylüyorum onu bile bilmiyorken lütfen bana seni neden öpüp yanından öylece geçip gittiğimi sorma, lütfen bana bunu yapma. Şimdi izninle, eve gitmek istiyorum."

Jungkook'un bişey demesini beklemeden yanından uzaklaştım ve duraklara doğru ilerledim.
Durakta otobüs beklerken, her defasında evimin o tarafa giden otobüse binmedim ve orada oturup akşama kadar, saatlerce bekledim.
Hiçbir şeye aldırış etmeden, sadece ben varmışçasına, telefonumun çalmasını bile umursamadan oturdum.
Hava zifiri karanlık olduğunda ve etrafta kimseler kalmadığında bile hala oturup bekliyordum.
Bunu neden veya niçin yaptığımı düşünmüyor ve hala oturuyordum.
Yanımda hissettiğim hareketlenmeyle irkilip doğruldum. Sapık olabileceğin düşünerek, tamamen kafamı çevirmeden yan gözle yüzüne bakmaya çalıştığımda şok oluyorum.
Umarım yan gözle bakmanın verdiği bi göz yanılması değildir.
Kafamı tamamen çevirip baktığımda karşımda Ji Yong sunbeayi görüyorum. (Evet evet G-Dragon olan Kwon Ji Yong! Kkk)
"Sunbea!"
"Eun Yeol, bu saatte burada tek başına ne işin var böyle bu incecik kıyafetle bu soğukta? Üşütüceksin, şu ceketi giyer misin?"
"Ah sunbea~ Önemli değil inan bana. Sadece öyle, oturmak istedim."
"İtiraz istemiyorum, bu ceketi giyiyorsun ve kalk, koluma gir yolda neler olduğunu anlat."

Her ne kadar itiraz etsem bile Ji Yong sunbea bunu hayatta kabul etmez ve ben anlatana kadar başımın etini yerdi.
Kwon Ji Yong sunbea ablamın eskiden sevdiği.
Ji Yong sunbeanin babası ablamla bana kısa süre bakan birisi. Ji Yong sunbea gibi soğuk görünen birisi değildir.
Aslına bakarsak Ji Yong sunbeanin sadece dış görünüşü biraz soğuk gibi. Ama içi gerçekten bi pamuk şeker gibi.

"Ee anlat artık."
"Bi şartla. İlk önce sen anlatırsan, ben o zaman anlatırım."
"Görüşmeyeli baya şantajcı olmuşsun sen ama neyse.."
"Eheh ^^"
"Siz tamamen kendinize bakabilecek duruma geldikten, yani ablan büyüdükten sonra biz gittik ya. İşte o zamanlar gitsek bile babam sizi hep takip etti. Yani iyi misiniz, bi yardıma ihtiyacınız var mı falan diye. Ablan inatçı keçilik yapınca babam sizi bıraktı, ama aslında hiç bi zaman gerçek anlamda yalnız bırakmadı. Öyle yani. Gangnam'a taşındık. Biz Gangnam'da siz Incheon'daydınız. Farkında olmasak bile hep birlikteydik. Bende seni, sizi özledim ve görmek istedim. Öyle yani, şimdi sen anlat."
"Ah sunbea.. Acaba bi ihtimal 'bizi' değilde, ablamı özlemiş olabilir misin? ^^"
"Yah! Eun Yeon, seni bekliyorum, hadi anlat."
"Ah peki peki.. Bizim karşımızda Jeon ailesi oturuyordu ya, hani biricik oğulları Jeon Jungkook vardı. Heh işte, babası onu bırakıp gitti. Onu annesi büyüttü, gerçekten güçlü bi kadın.. Her neyse, geçen aylarda Jungkook'un annesi evleneceğini, kendisine göre birisini bulduğunu söylemiş ama Jungkook buna ters tepki verip ve evden gitti. O süre zarfında bi kaç bişey oldu işte. Benim ona ait tuttuğum bi defterim vardı, her zaman çantamda duran. Okuldan gıcık bi kız var, bunu görüp bi tenefüs çantamdan almış ve ben içeri girdiğim zaman çantamın dağıtıldığını görünce deliye döndüm. Bağırdım çağırdım falan. Geldi sonra bunu mu arıyosun diye. Dedim ver geri. Bunu Ji Nam götürsem nolur acaba dedi. Ben ona bişeyler söylendim, defterinin her parçasını farklı çöplerden toplarsın dedi ve kapıya döndü. Tam çıkarken Jungkook geldi ve defteri aldı elinden. İşte başkalarının özel eşyalarına dokunmamalısın dedi beni çağırdı arka bahçeye... (Gerisi bildiğiniz gibi arkadaşlar başrol kız Ji Yong'a olayları anlatıyor işte. Aynı şeyleri tekrar tekrar yazıp sizleri sıkmak istemiyorum, sizleri seviyorum.)

***

"Ciddi misin? Öptün ve kaçtın mı?"
"Sunbeanim, öyle deme lütfen. Zaten utanıyorum.. Gerçekten neden kaçtığımı ben bile anlayamadım. Her neyse işte öyle. Ah eve gelmişiz. Hadi sende gel, ablam seni görünce çok sevinecektir."
"Gelmiyim ya, gelmesem, olmaz mı? Huh?"
"Hayır tabiki. Hadi gel."

Ji Yong sunbeayi kolundan tutup kapıya doğru çekiştirmeye başladım ve kapıyı çaldım.
Karşımda gördüğüm şey.. Cidden!

"Jeon Jungkook?" (Eun Yeon)
"Kwon Ji Yong?" (Eun Yeon'un ablası)
"Kwon Ji Yong sunbea?" (Jungkook)

🌸🌸🌸
Yes bebeklerim saçma bir bölüm ile karşınızdayım amıko shxhshdnsd
Neyss.. Tebriksss beni çok tebriksss edin jdhdjsjds
Buralarda iseniz oy yorum come come dksjdjsjd

¦JJK¦✔️You Touch, You Die ¦Tamamlandı¦Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin