Bölüm 5

3.6K 108 3
                                    



Ali'nin gereksiz bakışlarını saymazsak sakin geçen 2 günün ardından konağa vardık. Konakta ayrı bir telaş vardı. Kimileri geçmiş olsuna geliyor, kimileri dugun sonrası hayırlı olsuna. Mesleğim gereği yoğunluğa alışıktım ama burda olanları kafam götürmüyordu.
Ali'yi bahane ederek yemeklere inmiyor, odamda yiyordum. Aliye eşi olarak değil de doktor olarak yardımcı olmak istesem de kabul etmiyor, söyleniyordu. Ben de meraklısı değildim zaten.

Günlerim konağın yatak odasına boş boş oturmakla geçiyordu, canım felaket derecede sıkılıyor ama odadan dışarı çıkıp insanları görünce rahatsız oluyordum. Zorla evlendirildiğim alnımda yazıyor gibi hissediyordum.

Ali'yle ise tek kelime etmiyordum. Bu ona açtığım savaşın ilk bölümüydü. Bakalım ne kadar dayanabilecek ağamız(!).
Arada odaya gelen Narin hanım, Berzan ağa ve Ali'nin diğer kız kardeşi Berrin'le ayak üstü sohbet ediyordum ama benim gibi konuşkan biri için baya zor oluyordu.
Ali günden güne iyileşti. Evleneli nerdeyse 1 hafta olacaktı ama daha konuşmamıştım onunla . Bu halimden rahatsız görünmüyordu. Ve bu beni daha da sinir ediyordu. Artık yemeklere inmek zorunda kalıyordum. Sofrada sorulanlara kısa cevap verip odaya çıkıyordum. Normalde yeni gittiğim yerleri yadırgarım ama bu oda nedensizce aşina geliyordu bana. Geniş ferah olan odanın duvarları taştandı ortada büyük bir yatak ilerisinde güzel 3 kişilik bir koltuk vardı. Ahşap dolaplar odaya antika bir hava katarken yerdeki kilimse bana kendi evindeymişim hissi veriyordu. Odanın diğer ucunda bir giyinme odası ve banyo vardı.
Ama beni en çok etkileyense odadaki müthiş kitaplıktı . Sanki hepsini ben seçmişim gibi kitapların hepsi bana hitap ediyordu. Ali uyurken onlarla ilgileniyordum ama uyanacağını anladığım zaman nedensizce yerine koyuyordum hemen..

Geldiğimden beri koltukta yatmaktan boynum ağrısa da aldırmıyordum. Daha çekilecek çok çilem vardı bu Konakta. Ve eğer ben de Pınar'sam bu olanlar karşılıksız kalmayacaktı.

Yemeği yeyip yine odama çıktıktan sonra kapı vuruldu.Gelen Narin Hanımdı.
"Kızım müsait misin ? "
- "Tabii buyurun lütfen?!"
Yanıma gelip kanepeye oturdu. Halinden gergin olduğu belli oluyordu yüzündeki tebessüme rağmen
Elini ellerimin üzerine koyup şefkatle gözlerimin içine baktı.
"Bak güzel kızım oğlumla ne şartlar altında evlendiğini biliyorum. Ama artık evlisiniz birbirinize olan bu tavrınız hoş değil. Birbirinize destek olun. Birbirinizin yanında olun. Elbet bu kötü günler de geçecek, Bahar'ı göreceksiniz." dedi

Söylediklerini hiç bir türlü sindiremiyordum. Ben nelerden vazgeçip zorla bu duruma düşürülüyordum. Bir de her sey normalmiş gibi davranmamı bekliyorlardı. Narin Hanımı ne kadar sevsem de hızla ellerimi ellerinden çektim.

"Bakın ben yeterince zor tahammül ediyorum bu olanlara ve oğlunuza bir de benden her sey normalmiş gibi davranmamı beklemeyin. Ne ben oğlunuza yarennlik ederim ne de size bir gelin olurum, Şimdi mümkünse yalnız kalmak istiyorum ."dedim ama demez olsaymışım.
Sözümü bitirmemle Ali Beyefendi içeri daldı.
Ve resmen kükredi....
"Çık dışarı Annee!!!
Narin Hanım:
"Aman oğlum... " dese de Ali çoktan dışarı çıkarmıştı annesini. Bense korkmamış gibi davranarak koltuğa tekrar oturdum. Ellerimle uğraşmaya başladım.
Hızlı adımlarla yanıma gelerek
"Sen kim oluyorsun da benim anneme saygısızlık ediyorsun ha ?!
- sustum
" Cevap versene kime diyorum ?!
-sustum
Bu sefer kolumdan tutarak beni hızla ayağa kaldırdı. Kolumu hala sıkıyordu. Çekip kurtarsam da hızla yine kavradı.

" Bana bak kadın !
Bundan sonra sana soru sorduğumda bana cevap vereceksin, İstanbul'da öğrendiğin o tavırları unutacaksın. Anneme ve aileme saygıda kusur etmeyeceksin. Ve o kitaplıktaki kitaplara asla dokunmayacaksın. Anladın mı?  Yoksa seni pişman ederim, Sana bu konağı cehennem ederim anladın mı beni ?!" dedi. pardon haykırdı

Bir yanım susma eylemini sürdür derken gururum çoktan konuşmaya başlamıştı.
" Bana bak Ali sen bana emir veremezsin. Ben senin bildigin pısırık kızlara benzemem .Bana istemediğim şeyleri yaptırmazsın keza seni de aileni de soyadınızı da hicbir şeyinizi de istemiyorum. Ve elinden geleni ardına koyma. Ben senin başına bela olucam, anladın mi beni ?! Beni seçtiğin hayatımı mahvettiğin icin ben de senin hayatını mahvedicem duydun mu ?!"

Her bir sözümde yüzündeki kasların kasıldığına şahit olsam da gözünün içine içine baktım .

"Seni o istemediğin soyadının altında ezicem , haddini aştın iyice sana o diline sahip çıkmasını öğreticem . deyip kapıyı sertçe çarpıp çıktı.
Yine ağlamak istediğim ancak agalyamadigin iğrenç anlardan biri daha . Canim yanıyor kanım çekiliyor ama ben hiçbir şey yapamıyordum.
Olanalara dayanacak gücüm kalmıyordu.
Kafese konmuş Kartal gibi hissediyordum. Biraz olsun kendimi toparlamak icin duşa girdim ardından da yemeğe inmeyeceğimi söyleyerek koltukta uyudum .

Kalktığımda sabah olmustu. Elimi yüzümü yıkayıp odaya geri döndüğümde afalladım. Kitaplıktaki kitaplar girmişti.Ve içerisinde Ali'nin kıyafetlerinin bulunduğu dolabın kapakları acıktı ve içleri boştu.
Ağamız beni terketti anlaşılan. Zaten boşa dememişler erkekliğin onda dokuzu kaçmaktır diye.
Ama bu haksızlıktı ben burda kafeste hapis kalmışken beni hapsedenin özgür olması kanıma dokanmıştı.
Ama madem Ali Beyimiz böyle istiyor ben de oyunu kurallarına göre oynarım.
Üzerimi değiştirdikten sonra kendime küçük bir çanta hazırladım. Çantayı odaya bırakıp aşağıdaki kahvaltıya indim. Alı Beyimiz tabiki yoktu beni terketmektir  meşguldü Sofrada Berzan Ağa Aliyi sorsa da bilmiyorum diye geçiştirdim. Gergin bir yemekten sonra Berzan Ağa Konak'tan çıktı. Hemen ardından odama çıkıp hazırladığım çantayı alıp Narin Hanımın yanına indim. Elimde çantayı görünce
"Hayırdır nereye kızım?"
-Amcamlara gidiyorum
"Nerden icap etti böyle hem Ali...
- Ali'nin farkedeceğini sanmıyorum. Kendisi beni terketmiş. Ee benimde onun yolunu gözleyecek halim yok verin eliniz öpeyim helalleşelim ben gideyim."

Kadın  "ama " diyemeden elini öpüp çıktım Konak'tan.
Buyrunnnnn pirincin taşını ayıklayabilirsiniz Ali Bey ......

Hanımağa Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin