Bölüm 3

4K 117 10
                                    

Tutunacak yer bulamıyorum nereyi tutsam elimde kalıyor , uçurumdan düşer gibiyim ne geri dönebiliyorum ne de dip görünüyor ve sanırım en kötüsü de yanımda hiç kimsenin olmayışı evet uçurumun kenarından geçerken iten oldu belki aşağıda vardır bir tutacak ama düşerken o kadar yalnızım ki bu kadar boşlukta olmamam lazım . Önceden de hep yalnızdım hep hedeflerime tutunurdum ama  bu sefer o kadar farklı ki hedeflerim ilk defa mantıklı gelmiyor, Hayallerim desem onlar hiçbir zaman gercek olmamıştı zaten 
Bilmiyorum galiba bitecek her şey ve onlardan önce ben 
Belki de öldüm ve benim bundan haberim yok
Belki belki belki sadece zamana bırakmalıyım belki uçurumunun dibinde bekleyen biri yoktur ama inerken paraşüt açılır....
Zaman gösterecek   eğer bir yere takılıp ölmezsem ...

O günden sonra pek bir şey olmadı(!) . Benim dahil olmadığım hazırlıklara başladılar . Annem istersem gelinliğimi seçebileceğimi söyledi. Ancak ne hevesim vardı, bunun icin ne de dermanım.
Sonuç olarak bir şekilde gelmişti düğün günü daha doğrusu ölüm günüm. Saate baktığımda 4 e geliyordu. Zaten artık gözlerimde isyan ediyordu, kendimi uykunun kollarına teslim ederken. Hiç bir şey düşünmemeye çalıştım..

Sabah annemin sesiyle uyandım saat 12 ye geliyordu, uyanmamış olmayı dilerdim. Bir daha gözlerimi hiç açmamayı ama ne yazık ki elimden bir şey gelmiyordu.
Kendimi banyoya attım, Çıktığımda annem 2 kadınla bekliyordu odamda beni . Sanırım kuaförlerdi.
Annem:
" Bir seyler atıştır, öyle hazirlan. " dedi ama reddettim.
3 saatin sonunda en as Benin kadar asi olan saçlarıma anca şekil verebilmislerdi. Artık her şey hazırdı. Aynaya öylesine bir baktım fena olmamıştım. Her şey abartısızdı olması gerektiği gibi.Annem yaşlı gözlerle beni süzerken ben de duygulanmıştım ama ağlamadım, ağlamazdım...
O sırada amcam girdi içeriye elinde kırmızı bir kurşakla . O an ne kadar isterdim bir abim olmasını beni burdan çekip kurtarmasını ama malesef ..
Amcam kurşağı 3 kez belimden geçirip en son bağladı. Elini uzattı, öptüm bu sefer Çünkü artık boyun eğmiştim töreye razı gelmiştim kaderime, tabi bu Ali ağaya da boyun eğeceğim anlamına gelmiyordu. Beni seçtiğine pişman etmeye and icerek diğer aile büyüklerimin de elini öptüm. Son kezmiş gibi sarıldım onlara....

Amcamınkinden çok daha büyük ve gösterişli bir konağın önünde durdu araba. Alı ağa çoktan inmişti ben içeri girdiğini düşünmüştüm. Ama az sonra arkadan dolanıp arabanın kapısını açtı, elini uzattı kalkmam için tabiki tutmadım elini. Kendim kalktım. Öylece dikilirken sınırlı bir yüz ifadesiyle kolunu uzattı. Bu sefer mecbur girdim . Ben bu ararlar ne kadar mecbur bırakılıyordum. İstanbul'dan da mecburen vazgeçmiştim. Sadece istifa dilekçemi gönderebilmiştim çalıştığım özel hastaneye.
Arayan arkadaşlarımın telefonlarını da açmamıştım. Ne diyebilirdim ki sizin o gururlu inatçı Pınar'ınız zorla tanımadığı bir adamla evlendiriliyor mu diyecektim. Haberleri olursa kendimi daha berbat hissedecektim.Düşünce deryasından çıktığımda konağın içine çoktan girmiştik. İki tane süslenmiş masa vardı. Birinde Mehmet'le Delal oturmuştu,  daha gösterişli olanına ise biz oturduk.
Konağın avlusu alabildiğine kalabalıktı, bir yanda yemekler pişiyor diğer yandan insanlar koşuşturuyordu. Kalanlar ise davul zurna eşliğinde bizi izliyordu. Biraz sonra nikah memuru girdi bahçeye. Ecelim gelmişti artık nikahımı değil canıma kıyacaktı. Şimdi aşık olduğum biriyle evlenmek vardı güle oynaya. Önce Ali ağaya sordu. Ali Ağa bana bakıp "EVET " dedi. Yüzümü çevirdim ondan. nikah memuru bana sorduğunda nutkum tutulmuştu sanki. Cevap vermek istiyordum fakat sesim çıkmıyordu .Ali ağa bana döndü. Yüzünde anlam veremediğim bir ifadeyle bana bakıyordu. Gergindi . Fısıltılar da artarken kendimi toparlayıp
"EVET" diyebildim.
Ardından Mehmet'le Delalin de nikahı kıyıldı. Mutluydu onlar benim aksime. İçimden bir ses:  "kalk dağıt ortalığı pişman et hepsini , bildir hadlerini." diyordu ama ne ayağa kalktım ne de karşı geldim olanlara .
Harmandalı müziği kulaklarımı doldururken afalladım. Mardin'de Zeybeğin ne işi vardı??
  Kafamı çevirdiğimde babamı gördüm. Gülümseyerek yanıma yaklaşıyordu. İste o zaman taşlar yerine oturdu.
Haşim ağa kızının hayalini gerçekleştirmeye geliyordu. Yıllardır hep istemişimdir düğünümde babamla karşılıklı zeybek oynamayı. Hatta daha önce Ankara'daki dayımın düğününde de oynanmıştık. Nedensizce hayranım bu zeybeğe , her  hareketinde  beni benden alır Ne asil bir oyun ne kadar tutkulu bir oyun bu böyle .....
Babam elimden tutup kaldırdı beni . Babamın yere diz vurusu kollarını sertçe sallandırması. Hakkını veriyordu babam zeybeğin İste o an her şeyi unuttum. Her şey yolundaymış gibiydi bir an ...
Babamın gözlerinden yaş usulca akarken bense gülümsüyordum teşekkür edercesine....

Sonra bir an babam durdu oyun devam ediyordu oysa karşımda Ali ağa belirdi. Başladı oynamaya .
Sanki Mardinli bir Ağayla değil de Egeli bir Efe'yle oynuyormuşum gibi hissettim. Oyuna oldukça hakimdi. Biçimli yüzü, pahalı takım elbisesiyle uyum içinde yere diz çöktü. Bense etrafında salınmaya başlarken gözleriyle beni süzüyordu.Oyunun sonuna geldiğimizde alkışlarla yerimize otururken  Ali ağaya bakıyordum. Çoktan o beyefendi surat ifadesi yerini yine çözemediğim bakışlara bırakmıştı.
Bizden sonra halaylar çekildi, İlk defa gördüğüm Reyyani oyunu oynandı. Hayranlıkla izlemiştim. Etkileyici bir oyundu. Tıpkı harmandalı gibi ....

Kalabalık yavaş yavaş dağılmaya başlarken bir silah sesiyle irkildim. Vurulan daha demin karşılıklı zeybek oynadığım Ali ağaydı. Şaşkınlığı üzerimden atarken hemen Ali Ağaya döndüm. Göğsünün hemen altından vurulmuştu. Kanaması çoktu. Hemen elimin altına gelen masa örtüsü ile tampon yapmaya  başladım. Sırtına baktığımda kurşunun çıkma izi yoktu.icerdeydi kurşun .İlk müdahaleyi yaparken Bir yandan da bağırıyordum. "Ambulansı arayın." diye. Bilinci açıktı ama fısıltıyla " Pınar" deyip bayıldı. Kanaması artıyordu şükür ki çok geçmeden ambulans geldi. Her yeri kana bulanmış gelinliğimle bindim ambulansa.
Hastaneye geldiğimizde sedyenin üstünde elimdeki bezle tampon yapmaya devam ediyordum.
Doktora durumu anlatırken bu kadar şeyi nerden bildiğimi anlamaya çalışıyordu. Soru işaretlerii gidermek için " Doktorum ben." dedim.
Röntgenini çekmek için odanın önüne geldiğimizde sedyeden indim. Üstüm başım kan içinde yürürken içlerinden sadece Ali Ağanın annesiyle babasını tanıdığım kalabalıkla karşılaştım.
Babası "oğlum nerde bir şey mi oldu oğluma?" diye kükrerken Annesi gözü yaşlı bir şekilde cevap bekliyordu.
" Sakin olun röntgeni çekiliyor hatta çoktan ameliyathaneye almışlardır. Beklemekten başka çaremiz Yok ." Dedim Onlar bekleme koltuklarına otururken ben de lavabo bulup içeri girdim.Elimi yüzümü yıkadım. Bir yandan da İçimi huzursuzluk kaplamıştı.Aliye bir şey olmamalıydı. Onun ölümü yavaş yavaş benim elimden olmadıydı. Bir kurşun kadar basit değil Ali ağa için ölmek .......

Hanımağa Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin