Önna'nın Kızı -1-

80 3 0
                                    



Kar hızlanmaya başladığında kısa bir süreliğine durup bakışlarımı gökyüzüne çıkarttım. Derin bir nefes alıp küçük kasabanın girişine baktığımda adımlarımı hızlandırdım. Normalde kar yağdığında saatlerce dışarıda oturup karın yağışını seyretmeyi severdim. Buraya iş için gelmem bu eğlencemi başka bir zamana ertelemem demek oluyordu. Kasabanın tek yemek ve eğlence yeri olan lokantaya girdiğimde tezgâhın arkasında bardakları silmekle meşgul olan adam hariç içerideki herkesin bakışları kısa bir süreliğine üzerimde gezindi. Zaten bir avuç insanın yaşadığı kasabada, bütün kasabalılar lokantaya sıkışmış birbirlerinden yıllardır ayrı kalmış gibi sohbet ediyorlardı. İşte tamda bu yüzden küçük kasabalardan hoşlanmıyordum. Herkes birbirini tanıyıp yardım ederdi. Ama konu dışarıdan biri olduğunda kimse umursamazdı. Kasabadan giden biri geri döndüğünde aynı samimiyeti bulamazdı. Gerçi kendi içlerinde ne kadar samimiyseler bir o kadarda ikiyüzlülerdi bana göre. Birbirlerinin yüzüne gülüp arkasından hakaret yağdıranları çok görmüş, çok duymuştum. Buna alışmıştım, sonuçta nerede olursa olsun bütün varlıkların arasında birbirlerinin kuyusunu kazanlar vardı.

Bütün bu ikiyüzlülüğe rağmen konaklama tercihimi genelde küçük kasabalardan yana kullanırdım. Ne kadar az insan olursa o kadar rahat ediyordum. Dışarıdan gelenlere karşı olan mesafeleri de kasabalarda kalmamın en büyük sebebiydi. Yani benim için oldukça sevindirici bir durumdu. Böylece oralarda geçirdiğim zamanlarda kendi halimde kalabiliyordum.

Tezgâhın arkasındaki adama emin adımlarla yaklaşıp önündeki tabureye oturduğumda beni anca fark etmişti. Kasabaya ait olmadığımı anladığı için göz ucuyla beni süzdü. Bense ciddi bakışlarımla ona bakmayı tercih ettim.

"Yeni ortaya çıkan, kendilerine gezgin diyen aptallardan mısın?"

Gezginleri duymuştum. Önna'nın yerleşim yerlerinin hepsini gezmek isteyen bir grup beceriksiz sırtlarında çantalarıyla başıboş bir şekilde gezinmeye başlamıştı. Ama bildiğim kadarıyla gezebildikleri yerler bir elin parmaklarını geçmiyordu. Yani madem gezeceksin, gideceğin yerler yaşadığın çevrende değil de hayatın boyunca bir kere gidebileceğin ve asla unutamayacağın yerler olsun. Bunu bile düşünemeyen bir grup aptalla karıştırılıyordum, kasabalılardan hoşlanmamak için nedenler listeme bunu da eklemeliydim.

"İş için buradayım. Beni çağıran kişiyi nerede bulabilirim?"

Bakışlarını alay bürürken beni tekrardan süzdü. Bakışları bütün sinirlerimi gerecek kadar sinir bozucuydu.

"Avcı olmak için fazla küçük ve cılız değil misin?"

Birkaç saniye onun alay dolu salak bakışını inceledim. Tabi bu sırada sinir katsayım hızla arttı. Bu yüzden bende beni sakinleştirebilecek tek şeyi yaptım. Kemerimdeki gizli bölümden Önna'nın Avcılara hediye ettiği bıçağı hızla çıkarıp adamın tezgâhın üzerindeki eline sapladım. Daha doğrusu parmaklarının arasına. Yinede parmaklarının arasında oluşan minik sıyrıktan birkaç damla kanın tezgâha damladığını fark etmiştim. Adam hızla elini çekerken bakışlarındaki alayın yerini almış korkuyla bir bıçağıma birde bana bakıyordu. Bense her ne kadar bundan zevk almış olsam da ifadesiz tuttuğum yüzümle gözümü kırpmadan ona baktım.

"Sağdaki üçüncü masada oturan kadın."

Omzumun üstünden masaları incelediğimde ilk başta dikkatimi çekmeyen biraz köşede kalan masada tek başına oturan kadını fark ettim. Lokantadaki herkes saçma neşeli tavırlarıyla gürültülü bir şekilde sohbet ederken kadın tek başına hüzünlü boş bakışlarla masaya bakıyordu.

AlezHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin