Uğur adında bir genç vardı günlerden bir gün yalnızlıktan çok sıkıldığını fark etti. Artık bir sevgilisinin olmasını istiyordu. Kendi kendine " beni de düşünen kıskanan biri olsa diyordu" ve sosyal medyadan birine mesaj atmak istedi. Araştırdı baktı ve eskiden mahallesinde oturan Gül adında bir hemşirelik okuyan kızı buldu mesaj attı ve cevaplayacak mı diye heyecan içinde bekledi. Ve beklediği cevap gelmişti. Lakin kız çok soğuk davranıyordu. Teklifi etme fikrini biraz daha sonraya attı. Konuşmaya devam ediyordu. Kendini sevdiğinden emin olmak istiyordu. Zira bu teklifinde de hayır cevabı alırsa yıkılacağını biliyordu. O yüzden 8 Temmuz'da başlayan bu konuşma süresini baya baya uzatmayı düşündü ne kadar çok konuşur ve ısınırlarsa o kadar daha etkili olacağını düşünüyordu. Öylede oldu 11 Eylül'e kadar konuştu Arife günüydü ve artık çok samimi konuşuyorlardı. Emre artık teklif etme zamanının geldiğini düşünüyordu. Hele de böyle mübarek bir günün böyle bir işe hayır getireceğini düşünüyordu. Düşündü taşındı ve teklif etti kız kabul etti. Kabul edince heyecandan yerinde duramıyordu. O kadar mutlu olmuştu ki. Ne yapacağını ne yazacağını bilemedi. Eli ayağı titriyordu ve çok heyecanlanmıştı. Sabah olupta onu tekrar mesaj atabilmek için heyecanla bekliyordu gözüne uyku bile girmiyordu. Uyuyakalmıştı beklerken sabahı. Heyecan içinde sabah kalkıp hemen "günaydın" yazdı. Artık çok mutluydu Uğur onunda seven birisi vardı sevip kıskanan. Hayatı artık daha güzel geçiyor ve yaşamak için bir sebep görüyordu ve çok ciddi düşünüyorlardı. Günler geçiyor haftalar geçiyor çok mutlu bir şekilde ilerliyorlar ve Uğur'un doğum günü gelir. Gül büyük bir sürpriz yapmak istiyordu. Biraz düşündü ve bir şey planladı bir pasta alıp bir kafede sürpriz yapacaktı. Okul çıkışı çarşıya gidip her şeyi halledecekti. Gül sabah kalkıp heyecanla okula gitti. Hiçbir şey çaktırmıyordu Uğur'e. Akşam oldu okulun çıkış saati gelince Gül'e bir heyecan basmıştı. Planını yapabilecekmiydi. Hemen çarşıya geldi pastayı aldı ve kafeye gitti. Her şeyi ayarladıktan sonra Uğur'u aradı. Biraz zamana ihtiyacı vardı kafenin. Biraz dolaştıktan sonra kafeye doğru gittiler her şeyden habersiz Uğur bugün neler yaptığını anlatıyordu. Kafeye geçip masanın birine oturdular. Masaların hepsi boştu. "Ne alırsın sevgilim içecek" diye sordu o da sıcak bir şeyler içmek istedi ama Gül zorla ona kola aldı. Uğur hala her şeyden habersiz bir şekilde etrafa bakıyordu. Gül bugün biraz makyaj yapmış gibiydi. İlk defa bu kadar makyajlı gördü Gül'ü ama anlam veremiyordu. Bir den ışıklar söndü ama Uğur hala farkında değildi. Birden önüne gelen pasta ve çalan müzikten de anlaşılacağı üzere bir sürpriz yapmıştı. Bu Uğur'u çok mutlu etmişti. Sarıldı kokladı Gül'ü ne kadar çok sevdiğini bir kere daha anladı. Aldığı hediyeyi açtı çok beğendi. Zaten ne gelirse gelsin beğenecekti. O gece anladı ki Gül onu çok seviyor ve o gece Uğur daha büyük bir aşkla bakmaya başladı. Artık ilişkileri çok seviyeli bir şekilde ilerliyordu. Her gün birbirlerini arayıp saatlerce konuşup hasret gideriyorlardı. Mutluluk Uğur' ilk defa bu kadar yakın olmuştu. Elini tuttuğu zaman mutluluktan uçacak gibi oluyordu. Kol kola yürümeyi el ele gezmeyi bir tek onunla sevdiğini fark etti ve Gül'ün yüzüne baktığında kendisini ne kadar çok sevdiğini anlıyor ve daha çok âşık oluyordu. Mutlu mesut ilerliyorlardı. Üçüncü ayları olmuştu. Uğur çok mutluydu. Sevgisi daha çok artmıştı. Uğur uğruna can verecek kadar çok seviyordu. Bir hediye almayı düşündü Uğur. Çok değerli bir hediye olmasını istiyordu. Sadece maddi olarak değil manevi olarak ta çok değerli bir hediye istiyordu. Tanıdığı herkese sordu lakin kafasındaki gibi bir hediye bulamadı. Bir kafede otururken bir şarkı duydu. Bu şarkı ona büyük ilham verdi. İnternetten hemen "Ay Yıldız" kolye sipariş etti. Dinlediği şarkı çok derin bir iz bıraktı. Hediyenin gelmesine günler bir kaç gün vardı. Gül Uğur'a çok soğuk davranmıştı sabah. Uğur olacaklardan habersiz akşamın olmasını ve konuşmalarını bekliyordu. Saatler hızla geçti ve akşam oldu öyle bir mesaj gelmişti ki Uğur'a yıkılmıştı adeta. Uzunca bir ayrılık mesajı. Uğur okur okumaz olduğu yere çöker ve ağlamaya başlar. Sokaktan geçenler ne kadar sakinleştirmek isteseler de Uğur her şeye rağmen ağlamaya devam eder. Ne kadar uğraşsalar da nafile. Uğur ağlamaktan vazgeçmedi. Eve geldi, yemek yemek için ama canı istemedi sanki karnı acıyla doymuş gibiydi. Hiçbir şey yemek istemiyordu. Canı çok sıkkın bir biçimde evde oturuyordu. Sanki duvarlar üzerine üzerine geliyordu. İyice daraldı ve biraz temiz hava almak için dışarı çıktı. Ona en iyi gelecek yerin Fertek Tepesi olacağı kanaatine vardı ve Fertek'in yolunu tuttu. Biraz kola ve çekirdek aldı ve tepeye gitti. Oraya geldikten sonra bir güzel ateş yaktı ve uzun uzun manzarayı seyretmeye başladı ama ağzından tek bir kelime bile çıkmıyordu. Aklında sadece tek bir soru Gül beni neden bıraktı. Cevabını düşünüp duruyordu. Aklına yaptığı her şey geldi. Ama onu üzecek ayrılmaya kadar gidecek hiçbir şey bulamıyordu. Saat gece yarısını geçmişti. Uğur ne yapacağını bilmeden oradan oraya dolanıp duruyor ama hiçbir şey yapmadan boş boş oturmayı tercih ediyordu. Saat iyice geç olmuştu. Artık hava iyice soğumuştu ama uğur hiç eve gitmek istemiyor orada bi köşede ölmeyi bekleyecek çaresizlikte hissediyordu kendini. Hava iyice soğuyor ve Uğur çok üşümüştü. Eve gitmeyi hiç düşünmüyordu. Saatler ilerledi ve saat 4.30 da evin yolunu tuttu. Eve geldiğinde çok üşüdüğünü hiddetti ve uyumaya gitti. Saatler geçiyor lakin Uğur hala uyuyamamıştı. Nereye dönse sanki Gül'ü görüyor gibi hissediyordu. "Sabah ola hayrola" dedi ve yattı sabah kalkınca bu şehirden çekip gitmek istedi okuduğu üniversite falan umurunda değildi artık tek istediği bir daha bu şehri yani Niğde'yi bir daha görmemek. Buradan kurtulmak için bir meslek sahibi olması gerektiğini biliyordu ve internetten başka şehirlerde geçinebileceği işler arıyordu. Sonunda hem en sevdiği mesleği yapacağı hem de bu şehirden gideceği bir meslek bulmuştu "uzman erbaş" olarak gidecekti burardan. Askerliği çok severdi Uğur. Bu kutsal görev onun bu şehirden gitmesi için en güzel meslekti. Hemen başvurusunu yaptı ve sonuçları beklemeye başladı. Uğur çok heyecanlanmıştı. Beklediği haber gelsin istiyor her gün dua ediyordu. Beklediği gün gelmişti sonuçların açıklanmasına saatler kalmıştı. Heyecanla bekliyordu bu şehirden gitmesine hayallerine kavuşmasına çok az kalmıştı belki. Sonuçlar açıklandı ve mülakat için Ankara' ya çağrılmıştı. Uğur bu habere o kadar çok sevindi ki hemen ailesini arayıp söyledi. Ailesi onun asker olmasını istemiyordu. Zar zor ikna ederek mülakat için Ankara'nın yolunu tuttu. Annesi babası kazanmamasını istiyorlar ve kazanmaması için dualar ediyordu. Uğur bütün çabalar sonunda mülakatları geçmişti. Büyük bir sevinçle hemen ailesini aradı. Ailesi ne kadar duruma üzülseler de çocukları mutlu olduğu için mutlu oldular. Uğur hemen memleketinin yolunu tuttu beklide bu son kez görüşüydü Niğde'yi son bir kez uzun uzun gezmeyi istedi sanki bir daha hiç gelemeyecekmiş gibi. Aklında hala Gül vardı. Ne kadar mutlu olursa olsun aklının bir köşesinde hep gül oluyor ve hemen umutsuzluğa kapılıyor ve üzülüyordu. Niğde'ye gelince Uğur hemen en yakın arkadaşlarıyla vakit geçirmeye başladı belki de bir ay sonra arkadaşlarını bir daha göremeyecekti. Ama asker olmanın ve bu şehirden gitmenin verdiği mutluluk her şeye değerdi. Ankara'dan geldikten 10 gün sonra tayin kâğıdı gelmişti Uğur'un görev yeri belli olmuştu. Hakkâri idi ilk görev yeri. Ailesi gitmesini istemiyordu ama Uğur kararında kesindi ve gidecekti. Ve o gün gelip çattı. Vakit ayrılık vaktiydi. Ailesi onu yolcu etmeye gelmişti. Terminalde çok heyecan yaptı Uğur. Bu şehirden gidiyordu ve bir daha gelmeyecekti. Anılarla dolu bu şehre artık gelmeyecekti. Otobüsüne binerken ailesine son bir defa uzun uzun baktı. Sonra doğup büyüdüğü bu şehre baktı. Çok duygulandı. Otobüs artık kalkmıştı ve yanında tayin kâğıdı ve bir valizden başka bir şey yoktu. Yolculuk çok uzun sürecekti. Kulaklığını taktı ve uykusuna daldı. Uyandığında Hakkâri' deydi. Görev yeri olan 3. Komando Dağ Taburuna gelmişti. Çok heyecanlıydı. Askerlerin arasından geçerken giderek daha da heyecanlanıyordu. Komutanın karşısına geçince heyecanı daha da arttı. Komutan kıyafetlerini silahını verdi ve istirahate çekimesin yarının çok yorucu bir gün olacağını söyledi. Heyecan içinde yatağına doğru gidiyordu. Ve o artık bir askerdi. Çok mutluydu. Aylar geçti ilk operasyonuna katıldı, dağa gidiyorlardı. Uğur ilk defa dağa gidiyordu içinde garip bir heyecan vardı. İlk defa dağa gitmek onu heyecanlandırmıştı. Biraz korku, biraz heyecan, ama genel olarak çok mutluydu. Elinde silah kafasında kaskı üstünde çelik yeleği, onu çok mutlu ediyordu. Silahının adını "Gül" koymuştu. Silahını da en az onun kadar seviyordu. Dağda günler geçiyor operasyon bitmiyordu. Uğur halinden çok memnundu. Bir sıcak çatışmaya girmek için can atıyordu. Günlerdir dağdalardı ama bir kurşun bile sıkmamışlardı. Heyecanla gireceği ilk çatışmayı bekliyordu. Günler hızla geçiyor operasyon artık bitmeye yaklaşmıştı. Yemek için mola verdikleri sırada gözcü birden bağırdı " düşman görüldü" hemen çatışma için uygun pozisyon alındı. Çatışma başladı birden. Uğur biraz korkuyordu ama her şeye rağmen çatışmaya devam ediyordu. Sonra bir arkadaşının vurulduğunu gördü. Yardım etmek için yanına gitti. Yarasının hafif olduğunu gördü. Hemen müdahale etti. Yarasını sararken tam o sırada bir keskin nişancı tarafından kafasından vuruldu. Hemen oracıkta can verir. Çatışma biter bitmez herkes Uğur'un başına gelir. Öldüğünü görürler. Komutanları açık olan gözler kapattı ve birden 'dikkat' diye bağırdı. Bütün askerler birden selam durdu.
Annesi ve babası akşam evde oturuyorlardı. Babasına birden bir sıkıntı çöker bir durgunlaşır birden olduğu yere oturur ve kalkamaz bir hale gelir. Sonra birden kapı çalar kapıda bir komutan yanında bir iki tane sağlıkçı kapıdaydı babası hemen anladı ama annesi hala hiçbir şeyin farkında değildi. Komutan "oğlunuz şehit oldu" diyince babasının ağzından tek bir cümle çıktı "Vatan sağ olsun" ama annesi hemen fenalaştı. Hemen ekipler müdahale etti ve sakinleştirici yaptılar. Gül o akşam sosyal medyalarda gezerken Uğur'un şehit olduğu haberini alır. Birden olduğu yere düşer. Çok üzülmüştü. Ne yapacağını bilmiyordu. Sabah oldu ve Uğur Ay Yıldızlı tabutla geldi Niğde'ye. Kurtulmak istediği bu şehre el üstünde döndü. Tüm Niğde onu selamlıyor ve gurur duyuyordu. Gül tören alanına gitti. Üniformalı kıyafetini görünce gözyaşlarını tutamadı. Tabutu geliyordu. Tabuta sarılıp ağlamak istedi ama yüzü yoktu. Üzmüştü onu çok üzmüştü hem de. Tören düzenlendi. Üstünden bir hafta geçti Gül aklından bir saniye bile Uğur' u çıkaramıyordu. O kadar ok acı çekiyordu ki. Dayanamıyordu artık her şey üstüne üstüne geliyordu. Annesine uzunca bir ayrılık mesajdı yazdı Gül ve evden çıktı babasının tabancasını da almıştı evden Uğur'un mezarının başına gelip "beni ne olur affet artık seninle kavuşalım" dedi ve kafasına silahı dayayıp "yanına geliyorum mutlu olmaya" diye ekleyip bastı tetiğe......