3.Bölüm :Hazırlık

42 6 0
                                    

Doğruyu söylemek gerekirse orada her ne kadar tamam demiş olsam da içten içe ‘Hayır!’ diye sayıklıyorum. Ayrıca, aynı yere gidip baştan başlama olayını iptal ettim. Yani sonuçta burada film falan çevirmiyoruz değil mi? 

Tamam, cevabımdan sonra adını öğrenme şerefine nail olabilmiştim. Ördek dudaklarını öne uzatıp Steve demişti. Daha sonra adımın Birdy olduğunu öğrendiğinde gülmemek için kendini tuttuğuna da tanık olmuştum. Bunlar yetmezmiş gibi numaramı da almayı becerdi ve en kısa sürede onunla buluşacağımı da söyledi. 

Ve emin olun buluşabilir miyiz İle buluşacağız arasında çok büyük fark var. Alın size genel kültür bilgisi. 

Ben bunlarla kafamı doldururken tarih hocası Mr. Saltzman birinci Elizabeth’ den bahsediyordu. “Ya da Bakire Kraliçe olarak da tanınıyor.” Dedi Mr. Saltzman, Tüm sınıf kıkırdamaya başlayınca anlatmaya devam etti. Gerçekten acıklı bir hikâyesi vardı. 3. Yaşındayken annesi ölmüştü ve…

İnanamıyorum doğduğunda teninin beyaz olmasından dolayı onu hayalet sanıp öldürmeye çalışmışlar.

Biri kaleminin sivri uzuyla bel boşluğumu delerken yavaş hareketlerle arkama döndüm ve elinde zilyonuncu defa katlanmış kâğıdı bana uzattı. Büyük çaba sonucunda açtığım kâğıdı okumaya başladım:

‘Her zaman ki yerde bekle beni lütfen!– Zack.’ 

Saniyede bir sıraya vurduğum kalemi kaldırıp cevap yazmak için kâğıda uzattım:

‘Konuşacak bir şey kalmadı. - Birdy’

 Kâğıdı üçe katlayıp geriye doğru uzattım. Arkamı dönmeden önce onu gördüm.  Gece ile yarışacak kadar siyah saçları ve masmavi gözleriyle cevabını yazdığım kâğıdı açıyordu. Tepkisini görmemek için hızla arkama döndüm. Çünkü yine aynı şey olsun istemiyordum. Pişmanlıklarıma son vermeliydim.

Aslında en başından anlatsam daha iyi;

Ben kendimi bildim bileli hayatımda hep Zack vardı. Annem öldüğünde ve babam evden kaçtığında yanımda ondan başka birisi yoktu. Aslında Doretha da var. Bir nevi annem sayılır. Neyse o başka bir konu. 

İşte sıkı arkadaşlığımız bir süre sonra aşka dönüştü yani en azından ben öyle sanıyordum. Her şeyin çok güzel geçtiği bir iki sene geçirdik. Mutluyduk ve beraberdik. Ama hep bir şekilde terslik çıkıyordu. Yanımda ne zaman bir erkek olsa Zack yanımda bitiyor ve erkek arkadaşım olduğunu üstüne basa basa belirtiyordu. Bunu pek sözle yaptığı da söylenemez.

Bir süre ses çıkarmadım bu duruma ama git gide daha da kıskanç olmaya başlamıştı. Her an beni kontrol etmeye çalışıyordu ve doğru düzgün kimseyle konuşamıyordum.  Sonra kendi kendime düşünmeye başladım ve bunun aşk değil alışkanlıktan başka bir şey olmadığına karar verdim. Onun hep yanımda olmasına alışıktım olay bundan ibaretti. Bu yüzden ayrılmaya karar verdim. 

Biraz zor olsa da onunla yüz yüze konuştum ve ayrıldım. İlk başta bir tepki vermedi, hatta birkaç gün. Daha sonraları işte gördüğünüz gibi hep bir şans daha isteyip durdu.

Belki de bu yüzden Steve ile buluşmaya gidecektim. Hayatıma yeni yön vermek için. Yeni bir ilişki. Yeni bir bakış açısı. Yeni deneyimler. Her şey benim için daha farklı olacaktı ama buna hazır olduğumu hissediyorum.

Yeniden dürtme hissiyle düşüncelerimden sıyrılıp bana uzatılan kâğıdı açtım.

‘Her şeyi yoluna koyacağım. Eskisi gibi olacak. Lütfen! Seni seviyorum - Zack’

Bezginlik belirten bir of çektikten sonra cevap yazmak yerine kâğıdı buruşturup daha sonra çöpe atma amacıyla çantamın içine attım. 

Zilin çalmasıyla hızla sıramdan kalktım ve kendimi koridora attım. Bir üst kata çıkıp dolabımı açtım ve içinden trigonometri kitaplarımı aldım. Mesaj sesiyle çalan telefonumu cebimden çıkarmaya çalışırken, ‘Hadi ama Zack! Bari teneffüslerde rahat bırak!’ diye düşünüyordum. Nedense mesaj atanın “O” olacağı aklıma gelmemişti. Evet iyi tahmin, Steve.

“Özellikle sevdiğin renk var mı? –Steve”

Mesajı en az on defa okudum. Aslında çok basit bir soruydu ama beynim algılamıyordu. En sevdiğim rengi soruyordu değil mi?

Dürüst mü davransam? Yoksa seksi bir şeyler mi? Mesela kırmızı. Yada şirin kız havası mı vermeliyim? Pembe de olabilir. Uf. Ne yapıyorum ben? Sakin olmalıyım. Topla kafanı Birdy. Düşün hangi rengi gördüğünde yüzünde bir tebessüm oluşur ya da senin için anlamı olan renk hangisi? Dolabımın önünde olmama rağmen sanki hiç kimse yokmuş gibi gözlerimi kapattım ve renk cetvelini geçirdim gözümün önünden ve hiçbir şey olmadı.

Dolabımın kapağını kapatıp sırtımı dolaba yasladım. Sıkıntıyla elimi saçlarımın arasından geçirirken hala bir renk bulamadığımı fark ettim. Cevap vermesem mi? Diye düşünmekten alamadım kendimi.

Neden böyle davrandığımı anlamıyorum. Tamam, biraz gerginim ama bu heyecan da neyin nesi? Telefonum mesaj tonu çalınca bundan kurtuluşum olmadığını fark ettim.

“ Bir cevap bekliyorum Bird.-Steve”  Bu çocuk kendini ne sanıyor. Hızla tuşlara basıp:

“Bird mü? Ciddi misin?-Birdy” 

“Evet Bird. Hala cevap bekliyorum.-Steve”

“Özellikle sevdiğim renk yok. Tamam mı? Adım Birdy bu arada.-Birdy”

“Peki. İki saat sonra görüşürüz. Özle beni.-Steve”

Kabul ediyorum bu çocuk tam bir deli. Yeni macera dedik ama sanki fazla uçtum. Sakince kafamı toplayıp son derse gittim.

***

Hayır, bu olmaz fazla resmi oldu. Üstümdeki ceketi yere fırlatırken tekrar dolabımdan çıkardığım bluzu giydim. Kafamı sağa sola sallarken hızla onu da çıkardım. Altımdaki taytı çıkarıp katlı bir etek giydim. Yüzümü buruşturarak yatağa attım kendimi elimle yüzümü kapatıp gitmekten vazgeçtim. Onu arayıp gelmeyeceğimi söyleyecektim. 

Kapımın arkasından Doretha nın sesini duydum. “Girebilir miyim tatlım?”

“Gel Doretha.” Dedim. Doretha evin hizmetlisidir. Babam gitmeden önce onu burada bıraktı bana bakması için. Ama o sadece evin hizmetlisi değildi bana çok iyi davranır ve iki oğlundan ayırt etmezdi. Onlar kadar severdi beni. Aynı benim onu sevdiğim gibi. Bu koca evde beraber yaşıyoruz. Tabi akşamüstü gitmek zorunda çünkü onu evde özleyen küçük bir oğlu var. Annesi olduğu için ne kadar şanslı. 

Doretha kapıyı açıp içeri girdi ve küçük bir çığlık atıp:

“Birdy… Birdy buranın hali ne böyle? Eminim Fransız İhtilali daha sakin geçmiştir!” dedi. Kendisi tam bir Fransız Leydi’sidir. 

“Doretha… Yardım etmelisin bana. Ne giyeceğim?”

“Şu bahsettiğin çocukla mı buluşacaksın?” dedi yanıma yatağa oturup.

Elimi yüzümden çekip doğruldum ve 

“Evet ve değişik hissediyorum. Fazla….”

“Heyecanlı.” Dedi sözümü tamamlayıp. “Zack’ de hissetmediğin duygular. İlk defa yaşıyorsun. Bunları da biliyorum. Her şey senin için yeni.” Söylediği şeyleri doğrulamak amacıyla kafamı salladım. Kollarını açıp sarılmamı bekledi ve hiç tereddüt etmeden ona sarıldım. Tombik kollarını bana dolayıp eliyle sırtımı sıvazladı. Yavaşça kulağıma eğilip:

“Kendin ol yeter. Unutma yapmacıklık her zaman seni dolambaçlı yollara sokar.” Birkaç saniye derin bir nefes alıp devam etti: “ Onunla buluşmak istiyor musun?”. Kafamı kollarının arasından sıyırıp salladım. “O zaman giyinmeye başlasan iyi edersin küçük hanım.” Dedi. Ayağa kalkıp giderken “Buraları toplamadan çıkamazsın. Ayrıca o şort sana çok yakışıyor.” Dedi ve odamdan dışarı çıktı.

Yerde duran siyah şortu elime aldım ve onu giydim. Üstüme de askıda asılı olan sağ omzumu açıkta bırakan beyaz bluzumu giydim. Üzerinde Fransızca “Yeniden başlamak için geç değil.” Yazıyordu. Bu büyük ironiyi göz ardı edemezdim. Günün anlam ve önemini anlatıyordu tam. 

Telefonuma gelen mesajda: 

“Parkın önündeki siyah araba. Bekliyorum.- Steve”

Birkaç derin nefes çektikten sonra çantamı alıp hızla aşağı kata indim. Mutfağa yönelip Doretha’ nın yanağına kocaman bir öpücük bırakıp “Bana şans dile.” Diye söylendim. 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 25, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SAFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin