2. Bölüm - Ukala ve Kıvırcık

51 7 0
                                    

Merhaba herkese. 1. bölüm ile karşınızdayım. Umarım severek ve beğenerek okursunuz. Yorum yapmayı unutmayın :)

Seattle-2009

Aldığım kahveyi yudumlarken bugün ki trigonometri sınavını düşünüyordum. Birkaç haftadır bu sınava çalışıyordum. İyi not alacağımdan emindim ama tereddütlerim moralimi bozuyordu. Kafamın dağılması için açtığım yüksek tempolu şarkıya odaklanırken bir yandan da gelen mesajlarıma bakıyordum.

 Sırtıma iner sert bir omuz darbesiyle elimde tuttuğum kahve okul gömleğime dökülürken içimden küfrediyordum. Hemen çaprazımda ki binaya koşar adımlarla giren karamel renginde kıvırcık saçlı bir oğlan elin deki telefonla hızla binaya girdi. Gömleğimi temizlemek için çantamdan mendil çıkarırken ayaklarımın arasında duran cüzdanı gördüm. Alıp almama arasında tereddüt yaşarken vicdan denilen duygularım ağır bastı ve cüzdanı elime aldım. Olması gerekenden daha ağırdı. Sanırım kıvırcık saçlı çocuk düşürmüştü. Cüzdanı elime alıp binaya doğru ilerlerken bir yandan da gömleğimi temizlemeye çalışıyordum ama lanet olasıca kahve lekesi orada bana sırıtıyordu. Yanaklarımı şişirirken binaya girdim. 

Hızla merdivenlerden çıktığımda kendimi stüdyoda buldum. Aman Tanrım! Burası çok güzeldi. Hep böyle bir yerde kendi şarkılarımı söylerken hayal etmişimdir.  Kendi şarkılarımı okuyup kaydetmek ve … ve … kendi sesimi dinlemek. 

Cama biraz daha yaklaşıp içeriye göz gezdirdim.  Yan tarafımda bulunan kapı ardına kadar açıldı ve içinden iri yarı siyah takım elbiseli bir adam çıktı. Yanakları kıpkırmızı olmuştu. Anlaşılan birisine fena kızmıştı. 

Kapıya doğru ilerlediğimde içerideki kişi oydu. Telefonla biriyle konuşuyordu daha doğrusu bağırarak cümleleri sıralıyordu. Tereddütlü adımlarla içeri girdim. Elinde ki telefonla bana dönerken gözlerini devirdi. Eliyle bir saniye işareti yapıp beni olduğum yere çiviledi. Telefondakine:

“Tamam ben hallederim” dedi ve kapattı. Yüzünü bana çevirip

“Evet ne vardı? Ah! Dur tahmin edeyim. Seni Susan mı gönderdi? Yarışma birincisine röportaj sözüm vardı da. Birinci sen misin?” dedi. 

“Ne! Anlamadım. Susan diye birisini tanımıyorum. Ben.. ben..” lafımı yarı da kesip bir adım bana yaklaştı ve o büyük dudaklarını öne uzatıp 

“Hımm… o zaman sen hayranlarımdan biri olmalısın. Gizlice içeri beni görmeye mi girdin?” dedi. Şaşkınlıkla ağzım iki karış açılırken sinirden küçük bir kahkaha atıp:

“Bak… adın her neyse. Seni tanımıyorum ve hayran mı? Hiç sanmıyorum. Ayrıca dışarıda güvenlik görevlisi de yoktu yani çok kolay giriliyor” dedim kocaman sırıtarak. Kendi kendine birkaç şey mırıldandıktan sonra 

“Tamam, ne istiyorsun? ve Kimsin?”

‘senin o sevimli suratını dağıtacak kızım’ demek isterdim ama burada daha fazla vakit geçirmek istemediğim için

“Cüzdanını getirdim, yolda düşürdün.” İkinci sorusunu es geçmiştim.

Eli cebine gitti ve boş olduğunu fark edince tek kaşı havaya kalkmış bir şekilde bana baktı. Cüzdanı ona uzatırken hızla cebine koydu. Aslında bu kısa sürede cüzdanını kontrol etmesini beklerdim ama beni şaşırttı ve yapmadı. Karşımda dikilirken şahsen bir teşekkür bekliyordum. Onun yüzünden gömleğim batmıştı ve okula geç kalmak üzereydim. Sıkıca çantamı kavrarken:

“Önemli değil,” dedim.

Sağ elini saçlarının arasından geçirirken

“Sağ ol!” dedi gülümseyerek.

SAFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin