Korsanlar

110 2 1
                                    


1. Bölüm
KORSANLAR

Kevin , geminin kıç güvertesinden dalgalı denize bakarken gemide adeta sessizlik hüküm sürüyordu. Arada bir geminin altından gelen at kişnemesi , dalgalı hırçın denizin gemiye vurması ve yelkene şiddetli rüzgarın çarpması sonucunda oluşan ses dışında herkes susmuştu. Geminin kaptanı zamanından evvel yola çıkmasının nedeni olan zengin tüccara göz ucuyla baktı. Normalde haçlı filosu ile Akdeniz'i aşıp Venedik'e varmak isteyen kaptanı bir torba altın ile erkenden çapa çektirmesi yüzünden başına bir dert gelmesinden endişeliydi. Kevin geminin güvertesine baktı. Küpeşteden sarkıp koyu mavi denize bakan yolcular ve hacdan dönen hacıları gördü. Hac , çok zor ve tehlikeli bir yolculuk olmasına rağmen insanlar hala akın akın haccetmeye gidiyorlardı. Sonunda gemideki sessizliği gözcü direğinden ufukta yabancı gemi arayan nefer bozdu. Kaptanla alelacele ve hızlı bir şekilde konuştuktan sonra Kevin kaptanın endişelendiğini ve terlediğini anladı. Belli ki menzilde bir korsan gemisi vardı. Akdeniz'deydiler ve burada Rodos Korsanları ya da Mısırlı acımasız korsanlar olurdu. Kevin yine de emin olmak için  kaptanın yanına gitti.
- "Bir sorun mu vardı Kaptan ?"
- "Hayır Sir. Hiçbir sıkıntımız yok."
- "Peşimizdeler değil mi Kaptan ?" dedi Kevin. Sessiz ve soğukkanlılıkla.

Kaptan daha fazla saklamayarak ;
- "Evet Sir. Mısır korsanları arkamızdan hızlıca geliyorlar."
Dediği gibi dürbünle arkasına bakan Kevin , ufukta beyaz gül yaprağına benzer yelkenliyi gördü. Ancak rüzgardan aynı oranda faydalanmalarına rağmen daha hızlı ilerliyorlardı. Belli ki kürek gücü kullanıyorlardı. Kevin hemen güvertedeki can yoldaşı Phillip'in yanına gitti.
- "Belalar peşimizi bırakmıyor Phill."
Devasa kılıcı bileyen Phillip , eski bir Haçlı komutanıydı. İri yarı cüssesi , vücudundaki yaralar , uzun sarı saçları ve gür sakalı ile karşısındaki düşmanı rahatça korkutabilirdi. İstifini bozmadan sakince ;
- "Korsanlar bir iki saate bizi yakalar" dedi. Sanki önceden haberi varmış gibi.
"Ee şövalye , oturup beklemeyeceğiz herhalde ? Bence şuradaki yaylı adamlar , eğer çatışma çıkarsa işimize yarayabilir." dedi Kevin. Eliyle geminin pruvasındaki dört kişilik paralı asker grubunu göstererek.
- "Haklısın. En azından kolay lokma olmayız."
- "Peki madem. Sen git onlarla konuş. Senin gibi Frenk'e benziyorlar. Onlara durumunu anlat ve savaşmak zorunda olduğumuzu söyle. Bende kaptanla bir plan yapayım." dedi Kevin. Son sözlerini Phillip'e arkasını dönerek giderken.
Kevin kaptana giderek bir planı olup olmadığını sordu. Zavallı kaptan çoktan afallamış , düşünü kurduğu ticaretin gerçekleşmeyecek olduğunu anlayınca iyice konuşmaz hale gelmişti.
- "Hayır Sir. Lanet olsun , hiçbir planım yok. Eğer o güvertedeki tüccarın teklifini reddedip erkenden yola çıkmak yerine , Haçlı filosunu bekleseydim bunlar başımıza gelmezdi.

- "Artık pişman olmanın sırası değil. En azından bir savunma birliği oluşturmalıyız. Eğer gemiye çıkmaya çalışırlarsa onlara tatsız bir sürpriz yapabiliriz. Tayfanda savaşabilecek kaç kişi varsa onları güvertedeki sarı saçlı arkadaşıma teslim et. Birlik oluşturup savaş nizamına geçebiliriz. Belki de bu onları püskürtür." dedi Kevin ümitsizce.
Kaptan başını sallayıp bir ıslıkla on bir kişilik tayfasını toplayıp adamları Phillip'in yanına götürdü. Phillip güverteden Kevin'a kafasını sallayıp pis pis sırıttı ve konuşmaya gittiği paralı askerleri ikna ettiğini göstermek için eliyle "tamamdır" işareti yaptı. Dümenin önündeki Kevin'ı ufak bir ümit sardı. Arkasına dönüp geminin kıç tarafından hızla gelen Mısırlı korsanlara baktı. Zaman daralıyordu. O an Kevin'ın burnuna , geminin alt kısmından gelen ve kaptanın yahni dediği o iğrenç suyun kokusu geldi. Kaptan bir anda Kevin'ın yanında belirdi.
- "Küçük ordumuz hazır Sir." dedi , güvertedeki mızraklı tayfayı göstererek.
- "Güzel , kaptan. Bu onları en azından oyalar."
Bu arada gemide hızla süregelen askeri eğitimi gören yolcular , birşeylerin ters gittiğini anlamış ve küpeşteden arkaya bakarak korsan gemisini görmüşlerdi. Hacılar bir anda delirmiş gibi yaparak dualarla ilahiler söylemeye başladı. Yolcular ise onca yolu bir hiç uğruna gitmiş gibi denize boş gözlerle bakıyorlardı. Kevin bu sefer ağır bir zift kokusu aldı. Bir anda gözleri açıldı ve kaptana dönerek ;
- "Gemide ateş var mı ?"
- Tabii Sir. Yemekleri nasıl ısıtacağım yoksa ?"
- Buraya hemen bir kova köz ve macun getittir.
- "Sir , korsanlar bizi yakalamasın diye gemiyi mi yakmak istiyorsunuz ?"
- "Hayır kaptan. Korsanları şaşırtacağım. Tabi planım işe yarasa. diyip , planını kaptana anlattı.
Kaptan önce afalladı. Her denizci gibi ateşten korkardı. Sonra kaybedeceği bir şey olmadığı için kabullenerek planı onayladı. Kevin hemen Phillip'in yanına giderek onada planını anlattı. Phillip de kaptan gibi şaşkın gözlerle Kevin'a bakarak "Sen bir şeytansın" diyerek iri cüssesiyle Kevin'a boğacakmış gibi sarıldı. Bu planı okçu paralı askerlere de anlattı.
- "Gerçekleşmesi için onlara çok ihtiyacımız olacak.
Phillip hızlıca merdivenlerden inip güvertedeki askerlerin yanına giderken , kaptan bir neferiyle kazan içinde köz getirdi. Kevin demir kalkanını yere ters biçimde koyup közü içine boşalttı. Sonra diğer neferden macunu alıp yanına koydu. Hızlıca yerden kalkıp odasına gitti. Yay ve oklarını kapıp tekrar güverteye çıktı Phillip'de yanlarına gelmişti. Öğle vakti olmalıydı. Güneş güvertedeki insanları acımasızca yakıyordu. Bir nefer elinde su dolu sürahi ile gelince herkes sevindi. Sıra ile birer kepçe su içtiler. Sonra biraz serinlemiş olarak Kevin köz dolu kalkanının yanına tekrar çöktü. Macunu okun ucuna top halinde sardı ve iple sabitledi. Dikkatlice oku kalkanın içine soktu.
Okun ucu hemen alev alınca güverteye kıvılcım düşmemesi için suyla söndürdü. Güvertedeki yolcular , neferler , hacılar bu süregelen planın somutlaştığını görünce sevinmeye başladılar. Kevin okları macuna sarıp hazır hale getirmeleri için geminin tayfasına bıraktı. Dürbünü tekrar eline alıp korsan gemisine baktı. Geminin yanlarından aynı nizamda inip kalkan uzun kürekleri gördü. Geminin en uzun direğinde asılı olan siyah sancakta iki adet kılıç motifi vardı. Hatta birkaç korsan pruvadan onlara doğru kılıç sallıyor ve tehditler savuran hareketler yapıyorlardı. Bu acımasız insanlar onu , Phillip'i ve gemideki herkesi öldürüp malları yağmalama niyetindeydiler. Kevin'ın tüyleri diken diken oldu. Bugün merhamet olmayacaktı. Ve kendilerini ne pahasına olursa olsun savunacaklardı. Kevin neferlerin macundan oluşmuş topları tamamladığını görünce sevindi. Paralı askerlerin yanına gitti ve liderleri gibi gözüken sarışın, kısa boylu , ama yeterince atletik ve hızlı gözüken, sırtında kocaman yayıyla tehditkar duran ve kutsal topraklara bir şans ile gidip oradan kârlı bir şekilde memleketine dönen bu adama elini uzattı. Adamın eli sertti ve savaştan yeterince tecrübesi olduğunu belirten yaraları , vücudunun heryerindeydi. Adı Gareth olan Galler asıllı paralı asker , tahmin ettiği gibi grubun lideriydi.
Diğerleri Drudwas , Frank ve Aedin'di. Hepsinin üstünde yolculuğun pisliğini taşıyan uzun tunik ve onun üstünde yağlanmış deri plaka vardı. Frank dışında hepsinin sırtında iyi bakımlı yayları ve bellerindeki kemerde kısa kılıçları vardı.
Frank'te ise cüssesine yaraşır kocaman bir balta taşıyordu. Bu , bir insanı tek hamlede ikiye bölecek kadar büyüktü. Frank , diğerlerinden daha tecrübeli ve yaşlıydı. Bu , muhtemelen onun son seferiydi ve kazandığı parayla ülkesinde toprak alıp sakin bir hayat sürme niyetindeydi. Drudwas aralarında en genç olanıydı. Neşeli hareketleri olan sıcakkanlı biriydi. Ancak en kurnazı ve hızlısı da oydu. Bir ara Kevin'ın planı olan macundan okları denemek için bir oka uzandığında ne kadar hızlı yaya sokup çektiğini şaşırmıştı. Aedin, sessiz ve sakindi. Her an tetikte olan duruşu ve elini kılıcının kabzasından hiç ayırmaması , onu cesur ve gözlemci gösteriyordu. Kevin bu askerlerin gemide olmasına şükretti. Bunların işe yarayacağından emindi. Kevin ve Gareth el sıkıştıktan sonra Kevin , diğerlerine dönerek ;
- "Beyler , bugün sizin oklarınız ve yaylarınız bu gemideki yolcuları kurtaracak. O yüzden bu aşağılık korsanlara sürpriz hazırladık. Korsanların gemiye yaklaştığında sizin yere çöküp beklemenizi istiyorum. Ben emir verince benim ok attığım yerleri hedef alın. Bu onları şaşırtacaktır. Tanrı yardımcımız olsun.
Hepsi başını "Emirlerini bekliyoruz" dercesine eğdi. Kevin bu harekete şaşırdı ama hoşuna girmişti. Bunlar sadık askerlerdi.
Şimdi soru , korsan gemisi ne taraftan yaklaşacaktı ? Herkes yerini aldı. Korsan gemisi yüz metre uzaktaydı ve iskele tarafından yaklaşıyordu. Kevin , Gallerli paralı askerleri geminin iskele tarafına çömelmelerini istedi. Askerler gizlice oraya gidip yaylarıyla hazır pozisyonda beklemeye başladılar. Kevin sakince bekliyordu.
Yolcular geminin alt kısmında ambarda saklanıyordu. Phillip , ince örme zırhını giymiş , uzun ve kalın kılıcını yere sabitlemiş , dikkatlice gelen gemiye bakıyordu. Vakit gelmişti. Gemiyle aralarında elli metre vardı. Kevin eğilip yayını aldı ve kusursuzca nişan alarak okunu fırlattı. Ok havada tıslayarak , korsan gemisinin yelkenlerinin halatlarının üzerindeki adama tok bir ses çıkararak saplandı. Adam denize düşerken şaşıran korsanlar kendilerine gelemediler ve üstüne Kevin'ın hücum okuyla Gallerli paralı askerler söylenilen yerlere alev başlı okları hızla atmaya başladı. Oklardan bazıları beyaz yelkene isabet etti. Yelkenden önce ince siyah bir duman yükseldi , sonra yelken dev bir alev topuna döndü. Yelkenden alev halinde düşen parçalar geminin çeşitli yerlerinde yangın çıkmasına neden oldu. Bazıları da topak haldeki halatların arasına geldi ve yangın iyice büyüdü. Gemideki korsanlar şaşırmış halde büyük yangını söndürmeye çalışırken güvertenin altındaki forsalar hala ritmik şekilde kürek çekmeye devam ediyorlardı. Kısa bir süre sonra onlar da yukardaki kargaşayı anladı ve kontrolsüz haldeki forsaların kürekleri birbirine geçti. Yelkensiz ve kürekle ilerleyemeyen korsanlarla mesafeleri iyice açılırken , gemideki herkes sessizce arkalarındaki cehennemi seyrediyorlardı.
Forsalar ayaklarındaki kelepçeler yüzünden kaçamıyor , hızla yanan gemide ölümü bekliyorlardı. Kevin onlar için dua etti. Herşey bir anda olmuştu ve tehlikeden kurtulmuşlardı. Herkes deliler gibi sevinmeye onları kurtaran paralı askerlere ve Phillip'e ve Kevin'a teşekkür ettiler. Hızla uzaklaşırken yanan gemi menzillerinden çoktan çıkmıştı. Phillip Kevin'a sarılarak
- "Venedik'te içkiler benden !" diye bağırdı.

FedaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin