Lise ikiyi bitirmek üzereydin.Eski okulun berbattı ve sürekli dalga konusuydun.Yeni bir okula gitmeye karar verdin.Yeni umutların yoktu, yeni beklentilerin.Ama yine de, hiçbir okulun, eskisi kadar kötü olmayacağından emindin.(bi iki bonus var)
Hugh JACKMAN:O da eski okulunda ve popülaritesi sevgi ve saygı çerçevesinde oluşmuş bir beyefendi.Başkası Hugh gibi ilgi alaka gösterse yavşak derler ama onun böyle bişey yapmayacak ve adil olacak kadar temiz bir kalbi var ve daha hiç sevgilisi olmadı.Bi tane vardı, rivayete göre, bunlar bi gün bi bara gitmişler.İçip içip sapsarhoş olmuşlar.Vızır vızır araba geçen bi yolda,kaldırım kenarında selfi çekilmek istemişler.Kız,sırtını hani şu kaldırımların kenarındaki ağaçlardan birine dayamak istemiş,Hugh da o sırada telefon kamerası ile ilgileniyormuş.Adamın eli yanlışlıkla video tuşuna gitmiş.Vidyoyu kapatıp fotoğraf tuşuna basacakmış ama, Kızın sırtı ağaca gelmeyince kendini yolda bulmuş ve arabanın altında kalmış.O an her şey kayıtlıymış.Adamın haykırışları... Kızın can vermeden önceki son çığlıkları...Şoför kaçarken plakasını çekmek aklına gelmemiş.Adam önünü göremeyecek (bulanık) kadar sarhoşmuş.Kucağında,tek parça olması bi mucize olan cesetle, ağlayarak sızmış...
Gözlerini,bağırış ve silah sesleri ile hastanede açtığında, kızın neden ailesinden sevgililiklerini gizlediğini anlamış.Aile psikopat! Herkesi yaralamışlar.Kızın babası güvenlikleri hallederken, kızın abisi de bağırarak,elindeki silahla Hugh'u arıyormuş odalarda.Hugh kapının arkasına saklanıp, silahlı eli ile kapıyı açan adamın elinden silahı çevirerek almış ve sonra onu rehin alarak hastaneden çıkabilmiş.Adamın yeni lisesinde, eskisinde olan bu (gerçek ama) dedikodular dolaşıyor.Yeni lisesi daha farklı ve uzak bi ülkede.Eskisi Amerika idi.Yenisi Avustralya'da.Ailesi yok ama mirası var.Sevgilisini koruyup kollayamadığından,ve ambulansı arayamadığından dolayı hep bi suçluluk duygusu içinde kabuslarla ve anksiyete ile sabahın dört buçuğunda uyanan biri haline geldi.
Her zamanki gibi sulanmış gözleri ile bir artı bir evinin yatak odasında uyanan genç adam.Hala gördüğü kabusun etkisinden çıkamadı.Giyinip, dün geceden kalan kadehi kafaya dikti.Bi adet puro(yazılışını salladım) yaktı ve yarım dakikada yarıladı.Vücudundaki acı artınca, içindeki acı hafifleyecek diye düşünerek.Öksürerek evden dışarı attı kendini.Ciğerleri dayanmıyordu artık.Önce, içindeki zehirli dumanı boşalttı,sonra derin bir nefes aldı ve, çıplak ayakla evin avlusundan çıktı.Dışarısı yağmurluydu.Uzun zamandır sakallarını kesmediğinden uzaklaştırma almıştı ve bugün cezası bitiyordu.Evin kapısı cereyandan kapandı ve yağmur altında kaldı.Purosu sönmesin diye eliyle siper etmekten yorulmuş olmalıydı ki,elini siper etmeyi bırakıp son bi nefes çekti.Sonra da, dayanıksız kapıyı bi omuzda açtı.İçeri girdi.İhtiyaç giderdikten sonra buzdolabına baktı.Karpuzu ve peyniri aldı.Dilimledi.Kahvaltısını yaptıktan sonra, bulaşıkları bulaşık makinesine yerleştirdi ve ıslak üstünü kirli sepetine attıktan sonra,okul kıyafetlerini giydi ve traş oldu.Son model bisikletine atladı ve okulun üçüncü haftasının ilk gününde kendine yeni bir telefon hattı ve kitap defter aldı.Bakkaldan su aldı.Kafaya dikti ve bakkalın dışındaki sandalyeye oturdu.Yağmur çoktan dinmişti ve baldırlarını hissetmiyordu.Saat sekiz olmuştu ve okul tam karşısında görünüyordu.Sen de o bakkala girecektin ama bu yeşil gözlü genç adamın, bisikleti ile bakkalın önünü kapatmasından dolayı giremedin.
Yn.;"Geçebilir miyim?"Hugh;"Uçmayı biliyor musun?"
Yn.;"Hayır"
Hugh;"Peki yükseğe zıplamayı"