En Az Senin Kadar

268 48 28
                                    

Hemen yan tarafında oturmuş gözleri kapalı şekilde yüzündeki hafif tebessümle birlikte denizden gelen rüzgarın saçlarını havalandırarak esmer alnını açığa çıkartan çocuğa nutku tutulmuş şekilde bakmaya devam etti Yoongi.

''Sevmek için sadece tek bir şeyi hissetmek yeter biliyor musun hyung?'' küçük olan izlenildiğinden bir haber aklına doluşanları söyleyip rahatlamak için daha fazla beklemedi.

''Birkaç gece önce büyükannemi gördüm rüyamda, eskiden beni sürekli köye götürürdü yanında, orada oyalanmayı sevdiğimi bildiğinden annemler hiçbir zaman karşı çıkmazdı.'' tebessümü geniş bir gülüşe döndüğünde yaşça büyük olan sessizce bir iç çekti.

Sen, diye geçirdi içinden Yoongi, sen hayatımda bildiğim en sevilesi insansın, varlığınla bile sevmeyi öğretecek kadar gerçekken neden benim yanımdasın ki?

''Evimizin yan tarafında genç bir çift oturuyordu. Yıllarca çocukları olmamıştı, beni her gördüklerinde bizi yemeğe davet ederlerdi hyung.'' denize doğru sallandırdığı ayaklarının soğuk suya değmesiyle hafifçe irkilse de devam etti Taehyung ''Birkaç hafta sonra tekrar gittiğimizde öylesine mutluydular ki...'' gözlerini aralayıp yan tarafta kendisinden geçmiş şekilde izleyen çocuğa dönemsiyle Yoongi kendini toplamaya çalışarak birkaç kez gözlerini kırptı.

Dudaklarından çıkan her kelime zihnine kazınırken görüntüsünü aktarmakta da oldukça başarılıyken yakalanmanın verdiği telaşla bir süre odağını kaybettiği gözlerle küçüğüne bakıp sonunda başını sallayarak devam etmesini işaret etti.

Taehyung şaşkınlık ve memnuniyet arasında kalmış duygularıyla pembeden renklenen yanaklarını gösterir gibi yeniden denize dönüp kaldığı yerden anlattı.

''Hamileymiş kadın. Yıllar sonra ilk kez çocukları olabileceğini duydukları andan beri yüzlerindeki o gülüşü asla unutamayacağım. Dokunmak, kokusunu bilmek, görmek önemli değildi o an ikisi için de. Sadece varlığını bilerek tüm hayatları boyunca mutlu yaşayabileceklerinden emindim hyung, daha dokuz yaşındaydım.'' üşüyen ayaklarını toplayıp elleriyle ıslaklığını aldı biraz Taehyung.

''Sonra?'' Yongi duraksayan çocuğun hareketlerini kaçırmadan izlerken merakla sordu, çabucak anlatmasını ve buradan kalkmaları gerektiğinin farkındaydı. Rüzgar daha sert esmeye başlamıştı, yanındaki beden hala kendine dikkat edilmeyi bekleyen ufacık bir çocuk gibiydi, hasta olması Yoongi'yi içten içe kahrederdi .

''Sonra,'' çoraplarını ayağına geçirirken dilini hafifçe ön dişleri arasına sıkıştırdı bir süre küçük ''okullar başlayınca anca gidebildik. Ufacık bir kız çocukları olmuş, öyle güzel öyle koruyarak bakıyorlardı ki o minik bedenine, kendi bebekliğimi hatırlamadığım için o gece uyumadan ağladığımı hatırlıyorum.'' kendi kendine gülüp başını ki yana salladığında ayakkabılarına da ayağına geçirmiş çocuğa elini uzatıp ayağı kaldırdı Yoongi.

''Sana sevilmeyi öğretmemi istedin ya hyung,'' ceketinin önünü göğsüne kadar çekse de Yoongi uzanıp boğazına getirmiş şapkasını da başına geçirerek Taehyung'un utangaçça gülümsemesine neden olmuştu ''ben...'' diyeceklerini karıştırıp bir süre ayakkabılarını izledikten sonra hatırlayıp hızla Yoongi'nin önüne geçip minik adımlarla geriye doğru giderken devam etti.

''Ben sevilmeyi nasıl öğreteceğimi bilmiyorum diye uzun uzun düşündün ama bir çıkış bulamadım önce. Hatta o gün büyükanneme sormak için gidiyordum ama işte,'' bir süre duraksamasının ardından gözlerini kırpıştırarak aldığı nefesi verip konuştu tekrar ''sesiyle cevap veremez artık belki ama, zaten bana her şeyi öğretti ki.'' dudaklarının köşelenmesini sağlayan düşünceyi seslice söylemek Taehyung'u bir buçuk haftadan beri, Yoongi'nin yanında gülümsediklerinin dışında, ilk kez bu kadar mutlu etmişti.

''Eline bir şeyler tutuşturamam ya da 'Bak işte bu sevmek!' diyemem sevmenin kokusunu da uzatamam burnuna ilk başta hyung, sadece hissettirebilirim.'' olduğu yerde daha da yavaşladı Taehyung ''Herkese sevilmeyi öğretirsin hyung ama herkes sevildiğini anlayıp sevmeyi bilemez.''

Ailesi dışında kalan insanları düşünüp burakça gülümsedi Taehyung, insanlar sadece anlık sevgilerle avutuyordu kendilerini. Bencillerdi, sevilmek için basitçe davranıp o an yeterliymiş gibi davranıyorlardı.

Kimse birbirini güzelce sevip sevmeye yanaşmıyordu.

İnsanlar, bu konuda öylesine aptallardı ki...

Tamamen durup düşüncelerinden çıkardığı sonucu çekinmeden söyledi Taehyung.

''Ben seni severken senin de öğrenip sevmen gerekiyor hyung.'' dedikleri kulağına dolduğunda cümlenin nasıl bir anlamı olduğu anında zeytin gözlerinin büyümesine neden olurken Yoongi küçüğünün telaşlı halini her zamanki gibi en içten gülüşüyle izledi.

''Yani şey gibi oldu böyle, öyle değil aslında. Şey yani, şimdi sen sevildikçe sevmeyi de öğreneceksin ya o yüzde sevmen lazım yoksa olmaz. Yoksa ben güzel sevememiş olurum. O yüzden hyung, sen de seveceksin. Sevmezsen olmaz! Yah gülmesene!'' artık kahkahalarla kendisine bakan adama kızarmış suratıyla bakamayıp yüzünü elleri arasına aldı Taehyung.

Sadece sevilirken sevmeyi de öğrenmesi gerektiğini söylemek istemişti halbuki...

Ama resmen sev beni der gibi kurduğu cümlesi tüm kanın yanaklarına pompalanmasına neden olmuştu.

Kısa süre içinde yüzünü kapatan elleriyle birlikte sıkıca yumduğu gözleri altında düşünmeden edemedi.

Ne vardı sanki gerçekten onun gibi sevse? Yanlış anlaşıldığı için mi bu kadar hızlı atıyordu kalbi? Yoksa aksine zaten istediği bu olduğu için miydi bu maratonun sebebi?

Düşünceleri arasında neyin doğru olduğunu bilmesi yanaklarını biraz daha koyu tonlara çekerken elleri üzerine örtülen soğuk ellerle yutkunup geriye gitmeye çalıştı önce Taehyung.

Ayağının arkasında hissettiği hafif tümsek ile geriye doğru sendelerken eli üzerinden çekilmiş elle birlikte refleksle kollarını öne uzatıp yakaladığı omuzlara sıkıca tutunurken belinde hissettiği ince parmaklarla titreyen gözlerini açıp karşısında kendisini yakından, oldukça yakından, izleyen beyaz tenin sahibiyle öylece bakıştı.

''Taehyung,'' gözlerini yüzünün her yanını izleyip biraz daha kendi hafızasına alırken sol elmacığının üzerinde silikçe duran bene uğrayıp oradan burnunun ucuna konup mümkünmüş gibi daha da sevimli hale gelmesini sağlayan daha koyuca olan bene bakıp dudaklarını ıslattıktan sonra içini yakmış nefesin dudakları arasından çıkıp küçüğünün yüzüne çarpmasına izin verdi ''en az sevdiğin kadar seveceğim.''

Küçük aklına sahip olmayı çoktan unutmuş, kendisine sonsuz gibi gelen zaman boyunca Yoongi'nin her hareketini gözünü kırpmadan izlemiş, sanki kaybolup boşluğa düşecekmiş gibi sıkıca tutunmuştu hyungunun omuzlarına.

Kendisini izleyen gözlerin titreyen minik anlarında nefesi kesilmiş en ufak hareketinde ilk nefes alışıymış gibi tökezlemişti.

Kulağına dolan kelimelerle çoktan bıraktığı düşüncelerinin ipini kendi küçük alevinde kaybedip masumca ve huzur dolu gülüşüyle başını salladı.

''Olur,'' Yoongi doğrulurken kendisini de yanında çekmesine izin verirken cevaplamış sonra da mırıldanarak devam etmişti Taehyung ''çok güzel olur.''

''

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
우리의 가난한 이야기 // TaeGiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin