BÖLÜM 4: Geçmişin İzleri

58 6 219
                                    

Sevgili arklarım uzun uzun zaman önce yb atmış olabilirim mxnxsjjsjs. Hatta aradan belki 1 yıl da geçmiş olabilir. Ama olsundu.

Bu bölümü kime ithaf edeceğimi çok düşündüm. Hemde bayağı düşündüm. Sadece 1 kişiye ithaf etsem diğerlerine haksızlık olabileceğine karar verdim. Çünkü sonraki bölümün geleceği meçhul. Bu yüzden bu bölümü tüm sevdiklerime, her daim yanımda olanlara ithaf ediyorum. Hepinizi seçtim pikaçular.

olduresivarbeni
ZeynepKocaabay
Yaren521
SKssema
_fireinthewater_
S1Y4HBAYAN
rabia09786
nutellagibinutella
ozodlx_
topraktanricasii
esrarlikola
yildizlarasinda
GamzeliElf
plaksesleri
sseherss
Bimseverhatun
artemis_andromeda
sahmerannn

Dipnot: sıralama takip ettiklerimin sıralamasıdır, özel bir sıralama yoktur.

Unuttuğum varsa affola
Seviliyorsunuz...

***

Uykumdan kolumun ağrısıyla uyandım. Bileğimdeki yılan dövmesinin gittikçe yukarı doğru kaydığını fark ettim. Bu oldukça garipti. Ağrıyı kesmesi için lorap içmeye karar verdim. Bu ağrı dayanılmazdı. Biraz daha şiddetlenecek olursa delireceğimden emindim.

Uzandığım yatağımdan doğruldum. Üstümde kat kat kıyafet olmasına rağmen üşüyordum. Hasta olacak vakti bulmuştum bende. Dün yaptığım turtalardan birkaç parça kaldığını gördüm. Ve düşünmeden yemeye başladım. Ne de olsa ağrı kesici içmek için yemek yemem gerekiyordu.

O kadar yememe rağmen doymadığımı karnımın guruldamasından anlayabiliyordum. Acilen yiyecek başka şeyler bulmalıydım. Dışarı çıkmaya hazırlandığım anda kapının gıcırtısını duydum. Gelenlere bakmak için arkamı döndüğümde karşımda ummadığım kişileri gördüm. "Sinan ve Semih" Rüya görüyor olabilir miydim acaba? İçimden bir his olayların kötüye gideceğini söylüyordu.

Ve o anda Semih'in sol bileğindeki yılan dövmesinin benim sol bileğimdeki dövmenin aynısı olduğunu fark ettim. İşler iyice garip bir hal alıyordu.

İlk olarak Semih'i koltuğa oturtan Sinan telaşlı bir şekilde söze başladı. "Lüga bize yardımın gerek. Eğer biraz daha vakit kaybedersek Semih'i kaybedeceğim. Bunun olmasına izin verme."

Ne dediğini pek kavrayamasam hemen yanlarına yanaştım. "Ne demek istediğini pek anlayamadım. Eğer yapabileceğim bir şey varsa yardım edebilirim."

Sinan söze başlamak yerine kolumu tuttuğu gibi çekti. Ve Semihle dövmelerimiz üst üste gelecek şekilde kollarımızı birleştirdi.

Kolumdaki ağrı geçmiş, yerine karıncalanma hissi bırakmıştı. Ve dövme yeniden eski yerine geri gelmişti.

Ağrının geçmesine sevinirken bir anda bileğimin üzeri yırtılarak dövme vücudumu terk etti. Ve o küçük yılan Semih'in dövmesinin üzerinden usulca içeriye doğru süzüldü.Aniden Semih gözlerini açtı. Sarı gözlerini. Bir yılandan farkı olmadığını işte o zaman anladım.

Kolumdaki yarık kendi kendine iyileşmeye başlamıştı bile. Beş on saniye sonra sadece hafif bir çizik olacak şekilde iz kalmıştı. İşler iyice garip bir hal alıyordu.

Kendine gelen Semih beni görünce tiksinir şekilde yüzünü ekşitti.
"Benim ne işim var bunun yanında?" Diye Sinan'a kızgın sarımtırak gözlerini dikti.

"Eğer seni buraya getirmeseydim ölecektin gerizekalı." Diye atarlandı Sinan.

Ben olayın şokunu üzerimden atlatır atlatmaz söze girdim. "Pardon ama benim sizinle ne alakam var. Kafam allak bullak oldu. Hemen açıklarsanız çok memnun kalacağım. Lanet olası kasabada neler dönüyor!"
Sinirlendiğimi hissedebiliyordum. İçimi iyice kemirmeye başlayan merak birazdan beni de beraberinde yok edecekti.

Sinan derin bir nefes alıp söze başladı. "Anlatacağım şey biraz ağır gelebilir. İlk önce derin bir nefes al ve rahat olabileceğin bir yere oturmanı tavsiye ederim. "

Bunun üzerine kanepenin bir köşesine kıvrıldım. Sinan'a başlaması için kafamı salladım.

"En baştan başlamak isterim. Kendi hikayeni belki bilmiyor olabilirsin. Sen hariç herkes biliyor senin hikayeni. Babamızı annenin nasıl öldürdüğünü etrafındaki herkes biliyor. Seni yaşatmak için hem babamın hem annemin canını kendi elleriyle aldı annen." Bunu söylerken elleri titremeye başlamıştı Sinan'ın.

Ben ise şok olmuştum. Nasıl böyle bir şeyin olabileceği hakında hiçbir fikrim yoktu.

Sinan tekrar söze başladı. "Seni burada doğurdu annen. Tam da şu dışarıdaki, adının yazılı olduğu kapının önünde. Yanında yatan sefil çocuk ise bendim. Marstan babamı görmeye gelen annemin karnından beni ve kardeşimi annen çıkarttı. İkimizi ayırmakla kalmayıp üzerimize büyük bir lanet bıraktı. Tabi annemi öldürmeyi de unutmadı. Annen her şeyi bizden çaldı. İlk önce babamı sonra annemi ve şimdi de hayatımızı çalıyor. Yavaş yavaş ölüyoruz. Kardeşim bir Yılan gözlü Pandora. Kime dokunsa delirtiyor. İstemediği halde birçok insanın canına kıydı. Ve yaşamının bitmesine 1 yıldan az bi zaman kaldı. Kardeşimi kurtarman karşılığında senin canını bağışlayabiliriz. "

Sözünün bittiğinden emin olduğum an gözlerimi diktiğim masadan çektim. Sinan'ın gözlerine diktim gözlerimi. İçindeki öfke gözlerine yansımış olacak ki gözleri kırmızı rengine büründü. Yüzünde yarıklar oluşmaya başladı. Vücudundaki her yer yarıklarla kaplanıyordu ki Sinan kafasını çevirdi. Birkaç saniye geçince yine bana döndü. Eski haline dönmüştü. Ne diyeceğimi, ne yapacağımı ve nasıl davranmam gerektiğini hiç bilmiyordum. Evren bana büyük bir oyun oynuyordu. Ve oyunun tek kazananı olacağı aşikardı.

***

Acaba Lüga mı kazanacak yoksa evren mi?

Saçmalıklarla dolu bir bölümün daha sonuna gelmiş bulunmaktayız. Buraya kadar sabırla okuduğunuz için herbirinizin alnından öptüm muah.

Aklınızda daha çok soru işareti oldu biliyorum. Anlamadığınız şeyleri, yerleri ve konuları burada bana soru şeklinde yazarsanız cevaplayabilirim.

Hadi benden bu kadar. Sizi kocaman ama kocaman ama kocaman ama kocaman öptüm.

~TURTASEVER TURTACI ~

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 01, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

TURTACI'NIN BÜYÜLÜ YAŞAMI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin