Olanların tam tersine kendini ortaya çıkarmış kış güneşi hastane bahçesini daha da aydınlatırken gece siyahı arabasıyla beyazı kirletti kahve saçlı genç. Yoongi'nin haber vermesi sayesinde haberleri olan doktorlar arabanın içindeki baygın bedeni sedyeye yatırırken gencin yüzüne bile bakmadan hastane kapısından içeri koşar adımlarla girmişlerdi.
O anki sinirinden ne şiddetle vurduğunu bilmiyordu, Jungkook. Ona dokunmaya kalkışan babasına nasıl sinirlenmeyebilirdi ki? Haftalardır onu terk eden adam için sarhoş olup, gece yarıları eve geliyordu. Sırf bu yüzden öğlenleri uyuyup, geceleri dışarıda geçirdiği oluyordu. Korktuğu ise babası gibi alkolik birisi olmasıydı, onun gibi bencil... Ve tahminlerine göre bu yolda ilerliyordu, fakat kendini düzeltecekti. İletişimini bilerek kesmeye çalıştığı, bencil bir pislik gibi davranıp kendinden uzaklaştırdığı herkese eskisi gibi olduğunu gösterecek ve onları geri kazanacaktı. Bunun başında Yoongi geliyordu, her şeyi anlatmasa da ve büyük olan dediklerini anlamayacak olsa da bütün kalbiyle özür dileyecekti ondan.
Ten rengine meydan okuyarak siyahlara bürünmüş minik bedeni gördüğü an bir tebessüm yayıldı pembeliklerine. Yanına koşarak gelen bedene kollarını açtığı an özlediği kokunun burnuna dolmasına izin verdi. Ona karşı hiçbir şey hissetmediğini söylemesine rağmen birlikte oldukları iki hafta sonunda ona alışmış ve hatta hoşlanmaya başlamıştı. Aksi mümkün müydü ki? Yoongi'sinin verdiği hisse kapılmıştı o, hiçbir şeye değişemezdi.
"Özlemişim..." Büyük olan, Jungkook'un söylediklerini duymazdan gelip yüzünü küçük elleri arasına aldı.
"İyisin, değil mi? O sana dokunamadı, değil mi? Neden söylemedin hiçbir şey? Tanrım..." Mesajlarında da bahsettiği gibi bu sorgulamalarını çok seviyordu kahve saçlı, fakat hemen karşısında, konuşurken büzülen dudaklarıyla aynı zamanda görsel bir şölen sunuyordu ona. Yüzündeki küçük elleri kavrayıp gülümsemesiyle birlikte kelebek öpücükleri bıraktıktan sonra karşısındakine döndü.
"Ben iyiyim, sen bir de diğer adamı gör."
"Aptal." Duyduğu soğuk sesle gülümsedi tekrar, Min Yoongi asla dışarıdan göründüğü gibi değildi. Hala elinde tuttuğu minik elleri daha sıkı kavrayıp hastaneye doğru yönlendirdi sevgilisini kendiyle birlikte.
"Hey! Jungkook!" Kapıya vardıkları an arkalarından gelenler durmalarını sağladı. Jungkook'a son zamanlar kızgın olsalar da böyle durumlarda unutuveriyorlardı geçmişi. Olması gereken de buydu zaten.
"İyiyim hyung. Geldiğiniz için sağ olun." Büyük olanların ikisinden de rahatladıklarını belli eden bir nefes sesi duyulduktan sonra başından beri Jungkook'a karşı en merhametsiz olan, diğerlerini şaşırtarak kollarını sardı ona.
Şu sıralar ne kadar değişirse değişsin, kardeşiydi bu velet onun.
~ ~ ~
"Sanılanın aksine riskli denecek kadar ağır bir yara almış. Ameliyat biraz daha uzayacak." Doktorun gelmesine rağmen yerinden bile kalkmayan genç, yaşananların hiçbiri şok edici değilmiş gibi duygudan yoksun yüz ifadesiyle karşısındaki hastane duvarına bakıyordu. Bu sakinliğinin sebebi babasına olan kızgınlığıydı, şu an ona kalsa daha kötüsünü diliyordu babası için, aşk için oğlunu üzmeye değer miydi ki? Karşısındaki değecek birisi olsa bile kendi kanından evladını bu derece üzmek aptallıktı.
Ama babaydı işte, nefret edemiyordu bir türlü.
Ona dönen endişeli bakışları umursamadan yerinden kalkıp lavoboya yönlendirdi adımlarını. Ameliyathanede yatan o adama bağlıydı hayatı, ölürse ömür boyu kendini hapiste çürütecek, yaşarsa da mutlu olmayacaktı. Şu anda ise, yaşamasını umut etmekten başka çaresi yoktu.
Ellerini lavoboya dayamış, aynaya bakmamaya çalışarak, kendi çapında rahatlamaya çabalarken aniden açılan kapıyla sessiz bir küfür savurdu duyulmadığını bilerek, fakat beline sarılan kollar ve omzuna düşen siyah saçlar kelimelerini tek tek yutmasına sebep olmuştu. Aynadan kısa bir bakışmanın ardından yerlerini değiştirip Yoongi'nin geniş siyah tezgaha oturmasını sağladı kollarının altından destek vererek. Onu bu kadar kolay ve sorunsuz kaldırabilmesi büyük olanın ağzından hafif bir kıkırtı kaçmasını sağlamıştı.
"Baban iyi olacak." Yüzünün her bir ayrıntısını incelerken ellerini tekrar tezgaha koyup siyahlıyı sıkıştırdı fakat bu onun için hiçbir sorun teşkil etmiyordu.
"Hm? Öyle mi? Nereden biliyorsun?" Ellerini saçlarına yerleştirip yavaşça okşamaya başlarken Yoongi de küçük olan gibi yüzünü incelemeye başlamıştı karşısındakinin. Kocaman gözleri en sevdikleri olduğundan orada takılı kaldı biraz, ardından sessizliği bozarak sakince karşılık verdi.
"İçime doğuyor, iyi olacak. İyi olacaksın." Sevgilisinin aniden dolan gözleriyle kaşları çatıldı siyahlının. Saçlarındaki parmaklarını çekip yüzünü kavradı aceleyle.
"Hey, ne oldu?"
"B-ben çok aptalım, senin gibi birini hak etmiyorum meleğim." Yoongi dediklerinin hiçbirine anlam veremezken kendi kafasında hafif sebepler üretip ağırdan almıştı Jungkook'u. Halbuki gerçek sebepler çok daha farklıydı.
Gözünden düşen laf geçiremediği göz yaşına küfürler yağdırırken devam etti:
"Özür dilerim hyung... Çok özür dilerim." İşte o, sonradan gelen vicdan azabı yiyip bitirirdi insanı. O sıcak dudaklar ise Jungkook'u yakıp kavururdu.
Kısa ama ıslak bir öpücükten sonra ayrılıp alınlarını yasladı büyük olan.
"Hiçbir şey için özür dilemene gerek yok Jungkook." Sanki büyüğü bir soru sormuş gibi ardı ardına kafasını olumsuz anlamda salladı kahve saçlı.
"Var... Gerek var. Ben sana neden meleğim diyorum, biliyor musun?" Beyaz tenli burukça gülümseyip olumsuzca salladı kafasını. Jungkook sağ elini tezgahtan çekip yüzündeki tuzlu ıslaklıkları sildi. Ardından:
"Çünkü sen bu pis yeryüzünde olamayacak kadar güzelsin. Beyaz tenin, küçük gözlerin, konuşurken büzülen dudakların, gülünce ortaya çıkan diş etlerin..." diye devam etti. Büyük olan istemsizce gülerken ortaya çıkan diş etlerini fark ettiği an bakışlarını yere sabitledi. Utanmasıyla daha çok keyiflenen kahve saçlı devam etti,
"Çok güzel seviyorsun, çok güzel güveniyorsun, bunlar tehlikeli olsa da, bütün saflığınla yapıyorsun hepsini." Çenesini kavrayıp dudağının kenarına küçük bir öpücük kondurdu.
"Se-" Kapının gürültüyle Hoseok tarafından açılmasıyla ikisi de o tarafa yönlendirdi bakışlarını.
"A-ameliyat bit-bitti de..." Jungkook hızlı bir şekilde lavobodan çıkarken geriye hala tezgahta oturan Yoongi ve ona şaşkınca bakan Hoseok'u bırakmıştı.
Yoongi, birisine bu şekilde ilk defa yakalandığından sessizliği bozmamayı tercih edip Hoseok'un hemen yanından sıyrılmayı tercih etmişti. Hoseok ise her ne kadar sorgulamak istese de kendi kafasında, bunun ona düşmediğini düşünerek vazgeçmişti.
Sonuçta onlar sevgililerdi, Hoseok'un bütün bunları kıskanması bile saçmaydı. Ama bildiği tek bir şey vardı; Jeon, Yoongi'yi haketmiyordu.
Hello madıfakı
Bölümü uzun bir sürede yazarım sanmıştım ama YoonKook olunca pata pata geldi. Yazdığım en güzel anlatımlardandı, umarım siz de beğenmişsinizdir.
Jungkook daha az piçmiş meğer dmhdldbskdbdm
Sizi seviyom 💕🌼💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Give it to Me//YoonKook Texting ✓
Fanfiction25/09/2017 MinSuga: Onu bana geri ver, Kalbimi.