03

2.3K 89 7
                                    

"Clementine! Clementine!" gecenin bir yarısında bu tanıdık ses beni uyandırdı.Saatin kaç olduğunu bilmiyordum ama eğer siz bir Ravenclaw'sanız ve Slytherin'den olan arkadaşınız gece sizin yatakhanenizdeyse saatin kaç olduğu pek önemli değil.Her türlü başınızı belada.

"Merlin aşkına Sinclair! Neler oluyor?" yataktan fırlamadan önce son söylediğim sözler buydu.

"Güzel şeyler." dedi Sinclair. Odadaki tek koltuğun üstünde benim kıyafetlerim duruyordu. Büyük ihtimalle ben uyurken Sin çıkarmıştı. Ne kadar süredir buradaydı?

"Hadi,giyin.Çabuk ol!" dedi Sin. Uzun süredir sesinde böyle heyecana karışık mutluluk sezmemiştim.Bu yüzden soru sormadan giyinmeye başladım.Bir yandan da duvardaki saate baktım. 03:21. Merlin aşkına,kesinlikle başımız belaya girecek.

Yatakhaneden ortak salona inerken. "Ravenclaw'a nasıl girmeyi başardın?" dedim. Kapının eşiğinde Isaac ve Brodie duruyordu. Sin,Isaac'i işaret etti. "Onun sayesinde."

Isaac'den bir açıklama beklediğim fark edilmişti.

"Neredeyse Kafasız Nick. Ravenclaw ortak salonunun tablosundaki şu kadın varya,çok kolay kandırılıyor.Özellikle Nick tarafından. Eh,Gryffindor olmanın avantajları büyük." dedi omuz silkerek.

"Peki biri bana tam olarak nereye gittiğimizi söyleyebilir mi?" dedim üçüne de bakarak. Açıklama yapmak için öncelikle atılan kişi tabii ki Sinclair dı.

"Bugün,Hogwarts'a ejderhalar getiriliyor.Korunma amacıyla.Macar Boynuzkuruk'u görmek için sabırsızlanıyorum.En son Üç Büyücü Turnuva'sında gelmiş.Potter ve Diggory'nin katıldığı Turnuva. Onların gelişini izleyeceğiz.Tabii ki gizlice.Daha sonra da Hagrid'in Klübesi'nin arkasında oturup güneşin doğuşunu izleyeceğiz.Sonra da İhtiyaç Odası'nda çalışmaya başlayacağız."

"Antreman kısmını bilmiyordum." dedi Brodie.
"Ben de öyle.Az önce aklıma geldi." dedi Sinclair heyecanla.

Biraz duraksadım.Aslında bunların hepsi kulağa eğlenceli gözüküyordu.

"Şey,o zaman ben varım." dedim.

"Tabii ki varsın!" dedi Brodie.Brodie'nin de ilk başlarda Isaac'i kırmamak için geldiğini tahmin ediyordum.

Sonunda ortak salondan çıktık ve sessizce aşağı inmeye başladık.Gerçekten sessiz olmalıydık çünkü Mcgonnagal öğrense kafayı yerdi. Sonunda aşağı inmeyi başardığımızda Bay Filch,Mcgonnagal,Hagrid ve birkaç diğer görevli oradaydı ve tam olarak neyle ilgilendiklerini kestiremiyordum.Havada garip bir soğukluk vardı.Gökyüzü zifiri karanlıktan lacivert renge dönmüştü.

"Bu taraftan!" dedi Brodie. Hep birlikte olayları izlemek için çalılıkların arkasına geçtik ama hiç bir şey net değildi. Ne insanların yüzünü görebiliyorduk ne de ejderhaları.Uzunca bir süre sadece oturduk ve olanları dinledik.

Sonunda Mcgonnagal. "Onu buraya bağlayalım.Nereye götüreceğimize sabah karar veririz.Teşekkürler Hagrid." dedi.Ayak sesleri duyuldu ve gittikçe uzaklaştı.Herkesin binaya girdiğinden emin olduğunda ayağı kalktım ve yaratığın sesine doğru ilerledim.Bunu neden yaptığımı bilmiyordum.Tek emin olduğum şey bu yaratığın ejderha olmadığıydı.

"Clem,ne yapıyorsun?" dedi Isaac. İlerlemeye devam ettim ve sonunda yaratığı net görebiliyordum. "Çocuklar! Bu ejderha değil! Bu bir hipogrif! Bu...bu Şahgaga!" dedim heyecanla. Üçü de heyecanla ayağı kalkıp koştular.Hipogrifin tüylerini usulca okşamaya başladım.

"Merlin aşkına.Aynı efsanede anlatıdığı gibi.Sadece biraz daha yaşlı." dedi Brodie.
Ne kadar uzun süre orada kaldığımızı fark etmedik.Sanki Şahgaga bize tüm o tarihi anlatıyor gibiydi.Bir saniye bile sıkılmadım.Hava hafifçe aydınlanmaya başladığında klübeden Hagrid'in ayak sesleri geliyordu.

"Çocuklar,gitmeliyiz." dedi Sinclair.
Hepimiz tek tek Şahgaga'yla vedalaştık ve sessizce arka tarafa doğru yürümeye başladık.Sinclair koşarak kırlara uzandı.Onu taklit ettim.Isaac,Sinclair'ın diğer yanına uzandı. Size söylüyorum,bir şeyler dönüyor. Brodie de benim diğer yanıma uzandı.Aradaki tek fark ise biz Brodie'yle hep arkadaşça konuşur,arkadaşça eğlenir,kısacası her şeyi arkadaşça yaparız. Sinclair ve Isaac ise öyle değil. En azından Isaac'in Sin'e bakışları her şeyi ele veriyor. Öylece kırlarda uzandık.Kuşların cıvıltısı ve rüzgar etraftaki tek sesti ve bu aşırı derecede huzurluydu. Saatlerce öyle kalabilirdik.Ve yaptık da.Sonunda Sinclair uyuya kaldı.Isaac'in omzunu yastık olarak kullanıyordu.Bunun verdiği huzurla arkasından Isaac uyudu.Tahminimce saat 05:00 falandı. Yani tüm kalenin uyanmasına iki saat vardı.

"O ikisi birlikte çok tatlı görünüyor." dedim gülerek.

"Birlikte değiller.En azından kendilerini öyle kandırıyorlar." dedi Brodie.

.Aynı düşünceyi paylaşmamıza sevindim çünkü genelde olayları abartarak yorumlardım.
Uzun bir süre Broide'nin bakışlarını hissettim.Bana bakıyordu.Genelde insanlar bana uzun süre bakınca rahatsız olurdum ama bu sefer öyle değildi.Bu sefer halimden memnun gibiydim.

"Neden öyle bakıyorsun?" dedim gülerek.
Duraksadı.Uzun süre verecek bir cevap düşünüyor gibiydi.Ya da bana uzun bir zaman gibi gelmişti.
"Çünkü güzelsin." dedi utanarak.Kesinlikle utanmıştı ama benim kadar değil.

"Gerçekten mi?" dedim fısıldayarak.Aptalca bir cevaptı.Çok aptalcaydı ama dürüst davranmıştım.Kendimi asla güzel bir kız olarak düşünmemiştim.

"Gerçekten." dedi fısıldayarak.Hafif tebessümü gerçekten hoştu. Sadece gülümsedim.Cevap veremedim.Heyecanlanmıştım.

Sessiz geçen birkaç dakika ardından Brodie'nin de uyuya kaldığını fark ettim.Benim hiç uykum yoktu.Zaten geri kalanları zamanında uyandırmak için birinin uyanık kalması gerekiyordu.Normalde bir saat boyunca hiçbir şey yapmadan öylece uzanmaktan sıkılırdım.Ancak bu sefer farklıydı.Sonsuza kadar böyle kalmak istiyordum.Sonsuz hissediyordum.

Çan sesi geldiğinde göre yeni bir saat başlamıştı.Önce yanımda uyuyan Brodie'ye seslendim.Ani bir şekilde kalktı.

"Ah,kolum uyuşmuş! Kolumu hissetmiyorum Clem!" dedi endişeyle.Gülmeye başladım."Endişelenme,geçer." Hâla gülüyordum.

"Sessizlik!" Isaac'in uyandığını fark etmemiştim.Sinclair'ı rahatsız etmemek için hareket etmemişti ve sesini çıkarmamıştı anlaşılan.

"Üzgünüm Isaac ama onu uyandırmalısın.Çalışmaya başlayacaksan önce kahvaltıya gitmeliyiz." dedim.

Isaac iç çekti.Önce bize göz kırptı,daha sonra bağırmaya başladı.

"Merlin aşkına Sinclair! Omzumu hissetmiyorum! Kaldır şu koca kafanı!"

Sinclair aniden fırladı. "Seni öldüreceğim Lancaster! Seni öldüreceğim! Senden nefret ediyorum!" Ayağı kalkarken halâ sayıklıyordu.

Gülüşmeler içinde büyük salona ilerledik.O kadar iyi vakit geçirmiştim ki acıktığımı fark etmemiştim bile.

Hogwarts Efsanesi : Yeniden DoğuşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin