Bu sabah Amcam yoktu. Arkadaşı Denny ile balık avlamaya gitmişti. Aşağıya inip kahvaltı yapmalıyım. Sosis ve omlet yaptım. O sırada kaloriferin üzerinde duran not dikkatimi çekti. Oldukça yıpranmış görünüyordu. Üzerinde kırmızı bir kudele vardı. Yavaş adımlarla yanına gittim. Kırmızı kurdelesini elime alıp çözdüm. İçinden düşen notu elime aldım. İçinde yazanlar şok geçirmemi sâğlasa bile okumayı başardım.
"Ormandayım... Çabuk gel. -Alice"
Kan ter içinde kalmış ellerimi saçlarımda gezdirip hızla evden çıktım. Tahta verandayı kırarcasına açtıktan sonra kum yolu ezer derecede koştum. Yosun kokusunu alana kadar koştum. Ağaçların altına gelince durdum. Avazım çıktığı kadar bağırdım.
-Alice! Alice! Alice!
Yarım saat bu şekilde bağırdıktan sonra sesim kısılmıştı. Oyuna getirilmiştim belkide. Ama o mektubu kim koymuştu ki oraya. Bu kişi evime girmişti. Düşünmesi bile korkunç. Avazım çıktığı kadar, acıyı düşünmeksizin bağırdım.
-Alice, her ne cehennemdeysen çık!
Arkamda hissettiğim el ile sıçramam bir oldu. Karşımda duran nefees kesici varlık karşısında hareket edemedim. Kırmızı gözleri ve sivri dişleri, mükemmel kokusu ile karşımda mükemmel bir oğlan duruyordu.
-K-kimsin sen?
Dediklerimi duymamış gibi konuşmaya başladı.
-Alice'in geleceğini sandın dimi, Ellie?
İsmimi nereden biliyordu?
-Hah bu arada ben Jake...
Sinirli bir şekilde bağırmaya başladım.
-Sende o aptal vampirlerdensin ha?
-Aptal kısmını saymassak evet.
Bu rahat tavırları beni çileden çıkarmaya yetiyordu.
-Alice'in nerede olduğunu biliyor musun?
Yüzünü ciddileştirip bana yaklaştı. Aramızda santimler kala durdu. Nefesindeki dayanılmaz güzellikteki kokuyu duyabiliyordum.
-Bende seni bu konu için çağırmıştım Ellie. Alice'i bulmalıyız.
Kafamı yavaşça salladım. Büyül ellerini saçlarımda gezdirip küçük bir kahkaha attı.
-Saçların çok güzel kokuyor.
Demiştim ya rahatlığı beni sinir ediyor diye, şu an onu pataklamak istiyorum. Sinirimi çıkarmak adına ona bir yumruk attım. Kanayan elime bakıp inledim. Bana şaşkın bir şekilde bakıyordu. Kıvırcık saçlarını eliyle savurarak öksürdü.
-Bir vampire vurulmayacağını öğretmediler mi sana? Bak eline ne oldu.
Dişlerimin arasından acı ile birkaç kelime söyledim.
-Alice'i neden bulmak istiyorsun?
Gözlerinin kırmızıdan, kehribar rengine dönüşmesini izledim.
-Çünkü kaçtı. Bana verilen görev de bu.
Vişne rengi dudaklarını yukarı kıvırarak sivri dişlerinin küçülmesini izlememe izin verdi.
-Nasıl yapıyorsun bunu? Gözlerinin rengini değiştirmeyi ve dişlerini küçültmeyi?
-Göz rengim sinirli ve tedirginken kırmızı olur. Dişlerim... O da bunun gibi birşey.
Kafamı salladım.
-Ne zaman aramaya başlarız?
-Yarın.
Arkasındaki ağaçların arasından hızla koşarak kayboldu.