Gözyaşlarım yağmurla karışıp yeri ıslatmaya devam ederken evden git gide uzaklaşıyordum. Bu durumda bile beni sakinleştirebilen toprak kokusunu içime çektim. Orman yoluna girdiğimi hatta girişten epey uzaklaştığımı yeni yeni farketmeye başladım. 19 yaşında olmama rağmen evde tek başıma kalmama izin vermemelerine inanamıyorum. Beni arkadaşlarımdan, dostlarımdan ve doğup büyüdüğüm şehirden ayırmak istemelerine aşırı tepki verdiğimi düşünüyorlar birde. Sanki bende onlarla taşınmak zorundaymışım gibi davranmaları beni deli ediyor. Bunları düşünürken ormanın iç taraflarına doğru epey ilerlemiştim. Neyse ki buraları kaybolmayacak kadar iyi biliyorum. Utku ile küçükken hep buralarda oynardık. Tabi annemlerden habersiz. Şşt bu aramızda sır. Utku ile küçüklükten beri kardeş gibiyiz. Özellikle Utku'nun annesi ölünce daha da sıkı bir dostluğumuz oldu. Bir ağacın altına oturmaya karar verdim. O sırada telefonumun tanıdık zil sesi ormanı doldurdu. Arayan Utku'ydu.
-Efendim?
-Mira, nerdesin? Hepimiz seni merak ettik?
Annemler hemen Utku'ya haber vermiş olmalı.
-Biraz yalnız kalmak istedim.
-Nerde olduğunu söyle, yanına geliyorum.
-Her zaman buluştuğumuz yerdeyim. Annemlere haber verme.
-Tamam 20 dakikaya yanındayım.
Utku'ya güvenim sonsuzdur. O mükemmel bir dost. Artık ne kadar acele ettiyse 15 dakika sonunda Utku gelmişti. Hemen sorguya başladı.
-Herşeyi anlatıyorsun. Seni ne kadar merak ettik haberin var mı?
-Babamın işleri yüzünden taşınmak zorundaymışız.
Konuşurken gözyaşlarımı tutamıyordum. Bunu farkedince hemen bana sarılıp gözyaşlarımı sildi ve "Bu kadar iyi bir üniversiteyi kazanmışken okulun ne olacak?" dedi.
-Orada başka bir okula başlayacakmışım. Ne olur Utku bana yardım et, sizden ayrılmak istemiyorum.
Beni kolları ile iyice sardı ve güven verici bir şekilde konuşmaya başladı. "Kemal Amca ile bir de ben konuşayım. Hallederiz bir şekilde. Sen üzülme."
-Umarım halledebiliriz...
Yarım saatlik bir yolculuğun ardından eve ulaşabilmiştik. Şimdi en zor kısımdaydık, babamı ikna etmek. Eve girdiğimizde annem ve babam çoktan eşyaları toplamaya başlamıştı. Koridora dizilmiş kolilere bakarken üstünde "Mira" yazan koli dikkatimi çekti. Utku'ya döndüğümde onunda benim gibi koliye baktığını farkettim. Hemen koliyi açıp eşyalarımı toplamışlar mı diye kontrol ettim. Kolideki eşyalarımı görünce İstanbul'da kalma hayallerim yıkılmıştı.
Hıçkırıklarımı duyan annem ve babam hemen yanıma geldi. Bir günde ne kadar da çok ağlamıştım.
-Orayı da seveceğine eminim. Zamanla alışırsın. Hem Utku'da sık sık ziyaretine gelir. Sen de İstanbul'a gelirsin tatillerde. Diğer arkadaşlarınla da görüşürsün. Kendini bu kadar yıpratma.
Babamın bu sözleri üzerine daha çok ağlamaya başladım ve "Ben onları sadece tatilde değil istediğim her zaman görmek istiyorum." dedim. Utku daha fazla dayanamadı ve babamı ikna etme çabalarına başladı.
-Kemal Amca zaten ben de burdayım. Mira da akıllı bir kız, eminim ki bunun üstesinden gelebilir. Hem okulu da çok iyi. Orada bu kadar iyi bir okul bulabilecek misiniz? Lütfen Mira'yı bizden ayırmayın. Arada sırada buluşmakla her zaman bir olmak aynı değil.
-Baba lütfen burada kalayım. Tek başıma yaşayabilirim.
-Olmaz, bir evladımı kaybettim seni de burada bırakamam. İkinizin üzüntüsünü de anlayabiliyorum fakat elimde olan bir şey değil. Bu yüzden kendinizi bu duruma hazırlasanız iyi edersiniz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİZİM İÇİN
Teen FictionHayat, sadece canın pahasına sevdiğin dostların, kardeşlerin varsa anlam kazanır...