Utku'nun ağzından;
İstanbul'a dönmemin üzerinden tam bir hafta geçmişti. Bu bir hafta boyunca Mira'yla telefondan konuşmanın haricinde yüz yüze konuşamamanın zorluğunu farkettim. Onunla telefondan dertleşmek cidden zor. Ben ona sorunlarımı anlattığımda bana sarılması gerekirken lanet mesafeler yüzünden sadece üzülme diyebiliyordu. Annemi kaybettiğimde çok küçüktüm. Bu acıyı hafifletmemi Esra Teyze ve Mira sağlamıştı. Esra Teyze bizi kardeş gibi büyüttüğü için her sorunumuzu paylaşırız. İşte bu yüzden Mira'nın İstanbul'a dönmesi için elimden geleni yapacağım. Gözlerimi daldığım yerden ayırıp bana sinirle bakan arkadaşıma çevirdim. "Üzgünüm, dalmışım." dediğimde "Bir sorun mu var?" diye cevapladı. Toprak benim yüzmeden arkadaşım. Bugün , uzun zamandır görüşemediğimiz için bir buluşma ayarladık. Aslında Devrim'in de olması gerekiyordu ama tatile çıktığını ve özür dilediğini belirten bir mesajı üzerine iki kişi kalmıştık. "Bir şeyim yok kardeşim. Ee anlat bakalım, benden ayrı 2 ay neler yaptın?" dedim gülerek. Toprak ve Devrim, Mira'dan sonra ki en yakın arkadaşlarımdı fakat hala Mira ile tanışamamışlardı. "Valla kanka 2 ay boyunca gezdim, kızlarla takıldım ve sabahlara kadar eğlendim. Anlayacağın yokluğun pek farkedilmedi." dedi kahkaha atarak. "Hain arkadaş!" deyip bende gülmeye başladım.
Saat 8'e doğru oturduğumuz kafeden kalkıp asıl mekanımız olan bara doğru yola çıkmıştık. 15-20 dakikalık bir yolculuğun ardından "Sessiz Bar" tabelasını gördük. Evet, evet ismi bir bara göre biraz değişik. Sebebi ise içerde ne kadar ses olursa olsun dışarıya çıkmaması. Kapıda ki korumalara kısa bir selam verip içeriye geçtik. Genelde burada takıldığımız için bizi tanıyorlar. Bu yüzden kimlik gibi işlerle uğraşmıyoruz. Merdivenlerde durup içeriye bir göz gezdirdim ve her zaman oturduğumuz masanın boş olmasıyla o tarafa yöneldim. Masaya oturduğumuzda bu gecenin burada geçeceğini tahmin edebiliyordum.
***
Saat sabahın 5'i ve ben 3 saattir kapıda yedek anahtarı nereye koyduğumu düşünüyorum. Babamı bu saatte hemde bu halde uyandırmak istemiyorum. Sarhoş değilim ama daha önce hiç bu kadar fazla içmemiştim. Leş gibi içki koktuğumu da tahmin etmek zor olmasa gerek. Sonunda anahtarın kapı süsündeki palyaçonun cebinde olduğunu hatırlayınca bir oh çektim. Hemen anahtarı aldım ve palyaçoya bir öpücük attım. Kapıyı yavaşça kapattım ve fazla ses çıkarmamaya çalışarak parmak uçlarımda odama yürümeye başladım. Tam merdivenleri çıkarken arkamdan "Nereye genç adam!" diye bir ses gelince az kalsın bayılıyordum. Ödüm patladı lan! "Baba? Senin uyuyor olman gerekmiyor mu?" diyerek babama döndüm. "Uyku tutmadı oğlum, gel biraz konuşalım." demesiyle birlikte salona ilerledik. Babamla, Mira kadar olmasada çoğu şeyimi paylaştığım için baba-oğul ilişkisinden ziyade iyi birer dosttuk biz.
Mahir Bey'in Ağzından
Utku'nun son zamanlarda barlara fazla gitmesi dikkatimi çekmişti. Bugün de hem geç gelip hem de leş gibi kokması beni tedirgin etti. Daha önce bu kadar içtiğini hatırlamıyorum. Bunun üzerine onunla biraz konuşma kararı aldım ve onu da çağırıp salona geçtim. Kısa bir süre sonra o da gelmişti. Yaklaşık bir saat kadar dertleştikten sonra oğlumun sorununun annesini kaybettikten sonra hayatındaki en önemli iki kadının da ondan uzakta olması olduğunu anladım. Utku'nun benimle paylaşamadığı sorunları olduğunu ve bunları Mira'yla paylaştığını biliyorum. Zaten kim babasından kızlar hakkında tavsiye ister ki? Utku'ya uyuması gerektiğini söyleyerek onu odasına yolladım. Bu konuyu da Kemal Bey ile konuşmak üzere yarına erteledim.
Selam, biliyorum bölüm çok geç geldi. Aslında bir bahane değil ama bölümün geç gelmesinin sebebi hesabımın kilitlenmesiydi. Şifremi kabul etmiyordu ki kaç kere sıfırladım. Cidden çok üzgünüm. Bir de şöyle düşünün bir ay boyunca wattpad yok, hikayeler yok. Kafayı yiyecektim. Vote sayısının da düşük olduğunu üzülerek belirtiyorum. Hikayemi okuduğunuz için de teşekkür ederim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİZİM İÇİN
Novela JuvenilHayat, sadece canın pahasına sevdiğin dostların, kardeşlerin varsa anlam kazanır...