0.1

49 11 1
                                    

SoLonely- CODERED

Aydınlık kelimesinin bilinmediği ve görülmediği bir zihindi zihni. Karmakarışıktı düşünceleri. Kendisi için bir hiç . Fakat başkaları için mantıklı cümleler kuruyordu zihni . Garip ve akılalmaz bir şekilde işliyordu hayalleri. Tam da planladığı gibiydi kurduğu ve sabahlara kadar ezberlediği sahneler . Tek tek planlamıştı Pablarose . En ince ayrıntısına kadar ...

Garip bir işleyiş ,farklı manevralar . Fakat hepsinin de vardığı sonuç aynıydı. Ölüm.
Dört harften oluşan . Onun için basit fakat insanlar için korkulası ...

Ne kadar garip diye geçirdi . 'Ben korkmuyorum, peki neden ?' Ah! Tabi . Kaybedecek tek bir şeyi kalmamıştı . Sanki birisi planlamıştı, hayatında yalnız kalması için elinden geleni yapmıştı.
Öyle de oldu .
Pablorose planları ile tek başına kaldı. Şimdi yapayalnızdı. Annesi gitmişti, bırakmıştı.
Ne yazık. Annesi olmayan bir kızın bütün hayatı yerle bir olurdu onun için . Hayalleri, umutları ve belki de yaşamayı istediği her şeyi. Elinde bir tutam saçıyla şimdi yapayalnız kalmıştı . Tutunacak bir dalı yoktu .

Saçlarını tarayacak , alışveriş yapacak , ilk sevgilisini eleştirticek , yemekler yapacak ve daha bir çok şey yapacak bir annesi yoktu .

Odasının içinde karda, kışta kalan küçük yavru kediden bir farkı yoktu şimdi.
Üşüyordu. Soğuk olduğundan değil, hayır ! Hayatını nasıl devam ettireceğinin düşüncesiydi ona bu soğukluğu veren .

Ayağa kalktı birden . Deli gibi kafa sallamaya başladı . Delirdiğinden değildi tabiki . Ellerini saçlarına geçirdi ve tekrar yere çöktü. Onu bu hale getiren ancak çok sevdiği annesi olabilirdi zaten . Tekrar kalktı. Onu kaldıracak tek kişinin kendisi olduğunu da biliyordu . Artık gelecekte olacağı gibi şimdi de iki ayağının üzerinde dimdik duracaktı . Kararlıydı. 'Ben çok güçlüyüm ' diyerek kendini telkin etmeye başladı tekrardan . Ve oturdu . Gülümsediğinde yanağının yanında çıkan gamzeyi gördü camdaki yansımasından. Ve deliler gibi gülmeye başladı .

Gardrobunun oraya koştu ve siyahlardan oluşan kıyafetlerinden en bol olanını çıkardı . Üstüne geçirdikten sonra da çizmelerini giydi ve sokağa çıktı . Çantasında çakı taşırdı . Şu ana kadar hiç kullanmamıştı fakat bu kullanmayacağı anlamına da gelmiyordu. Zifiri karanlıktı, fakat korkmuyordu. Kendine güveniyordu, kimsenin ona bir şey yapmaya cesaret edemeyeceğini biliyordu .
Gittiği belirli yerlerde zihniyle yaptığı oyunlarla bilinirdi . Çoğu kişi için korkunçtu yaptıkları . Sadistler için gülünç, korkaklar için ise korkutucuydu. Olması gereken buydu zaten .
Ağır yürüyüşü ve soğuk bakışları insanları ürpertirdi. Annesini kaybettiği gün daha da bir korkunç olmaya başlamıştı bu gidişatı...

Insanlar ne kadar salak diye düşündü birden. Attıkları adımları düşünmedikleri içindi belki, belki çok fazla bağlandıkları içindi aslında içlerinde hiç bi duygu barındırmayan insanlara... 1 hafta öncesine kadar o da bir aptal sayılırdı sonuçta, bilmiyordu . Kafasını silkeleyerek daha fazla düşünmemeye çalıştı. Sadece yürüdü...

Bara geldiğinde saat gecenin 2 'siydi . Pablarose yorulmamıştı . Kendine bir yer bulmadan her zaman ki köşesine kıvrıldı . En arka köşede yalnızdı . Onun için sıradandı bu yalnızlık. Çevresinde boş , yalancı ve güvenilmez olan insanlar olacağına hiç olmaması en iyisiydi.

Sıkkın bir ifade ile kafasını deli gibi dans eden insanlara çevirdi . Buradaki çoğu insan mutlu olmak veya eğlenmek için gelmezlerdi . Hepsi unutmaya gelirlerdi . Beyinlerini kemiren ne varsa unutmaya...

PablaroseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin