sarhoş olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu

2.1K 174 414
                                    


''Bak şimdi, planı anlatıyorum. O koridordan geçerken hızlıca önüne atlayacağım. Adını soracağım, kendi ismimi söyleyeceğim.''

''Evet iyi gidiyorsun Wade, sonra?''

''Sonra benimle evlenmek ile ilgili olup olmadığını soracağım.''

''Hayır, tanrım... Hayır Wade.'' Bucky sinirleri bozulmuş bir şekilde elleri ile yüzünü ovuştururken Wade'in gözleri pamukşeker görmüş unicorn gibi parlıyordu. Gözleri gittikçe daha da açılıyor ve koridorda yürüyen kumral kıvırcık saçlı ve gözlükleri elmacık kemiklerine tam oturan çocuğu hayranlıkla izliyordu. 

''Evet, evet şimdi yapacağım.'' Bucky tam Wade'i durdurmak için kolundan tutup yakalayacakken, Wade hızlıca ayağa fırladı ve hayallerindeki çocuğun önünü kesmeyi başardı.  O an gözlüklü çocuk Wade'e şampuan reklamındaki saçları yavaş yavaş dalgalanan erkekler gibi görünüyordu. Tanrım, harikaydı. 

''Merhaba ben Wade.'' Bucky yüzünü şekilden şekile sokup içinden Wade'e söverken, Wade ne onu, ne de kapının önünde durup boş boş ikisine bakan Steve'i tınlıyordu.

Kumral genç yavaşça Wade'i süzdü, neden bu kadar mutlu olduğuna anlam veremedi ve son olarak boğazını temizleyip ismini bahşetmeye karar verdi. 

''Parker. Peter Parker.'' Wade'in elmacık kemikleri irileşip kocaman gülümserken tam Peter'a evlenme teklifi edip ilerideki çocuklarının ismini seçmeye başlayacaktı ki, Bucky aniden yanlarında bitip bu hayallerinin içine tükürdü

"Bende Bucky, tanıştığımıza memnun oldum." Peter hafifçe tebessüm ederken Bucky dişlerini sıkarak gülümsüyordu. Bazen Wade gerçektende sınırlarının farkına varamıyordu. 

Wade önce Bucky'e ters ve kısa bir bakış attı, daha sonra derin bir nefes alıp hayran dolu bakışlarını Peter'a yöneltti. 

"Bende memnun oldum. Oldukça." Bucky Wade'i kolundan tutup çekiştirmeye başladı. O sırada Peter ve Steve neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Steve o kadar boş bakıyordu ki, Wade daha fazla dayanamadı.

''Öküzün trene baktığı gibi ne bakıyorsun öyle ?'' Bucky gözlerini kocaman açtı ve bir Steve'e bir Wade'e bakmayı yaklaşık otuz saniye kadar sürdürdü. Peter bir an önce oradan yok olmayı istedi. Toz olmayı. (mr. stark i don't feel so good) Evet bu harika olurdu. 

Steve bir iki saniye Wade'in dediklerini algılamak için kendine zaman verdi, yutkundu ve boş boş olan bakışları aniden değişip adeta vahşi bir kaplanın bakışlarına dönüştü. -beeellki bucky anın gerginliğinden biraz abartıyor olabilirdi ama ona benzer bir şeydi.-

Steve tam ağzını açıp bir şey söyleyecekken Peter araya girdi ve söylediği cümlenin ardından Wade'in kalbi milyonlarca parçaya ayrıldı. Hatta o kadar canı yandı ki, neredeyse arka fonda acıklı bir müziğin çaldığını duyacaktı. 

''Bu hikayede bir öküz varsa, onun Steve olmadığına adım gibi eminim, Wilson.'' 

Bucky o an hayatında ilk kez Wade'i o kadar mutsuz gördü. Normal koşullarda olsa kahkahalara boğularak kendini yerlere atardı ama Wade o kadar yıkılmış görünüyordu ki dudaklarını ısırıp kendini gülmemek için tutmak zorunda kaldı. Steve'in yüzünde (belli belirsiz) bir tebessüm oluştu ve zaferin hissettirdiği o mükemmel duygu ile Bucky'i sollayarak koridorun sonuna doğru ilerledi. 

Peter Wade'in o tuhaf ifadesine pek bir anlam veremedi ve kaşlarını kaldırıp omzunu silkti. ''İzninle.'' Wade'i sollayıp Steve'in peşinden giderken Bucky gülmemek için kendini o kadar sıkıyordu ki neredeyse nefessiz kalacaktı. Steve ve Peter'ın asansöre binmesi ile, Wade'in dizlerinin üzerine çökmesi, Bucky'nin kahkaha atarak kendini yere atması bir oldu.

avengers academyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin