ESKİ ORMAN YOLU

76 9 6
                                    

Hafif rüzgarlı iyice kararan havada yürümeye devam ediyordum. Bayadır tek başıma kalmamıştım. Biraz kafa dinlemek iyi geliyordu. Düşünceli düşünceli yürürken kasabadan uzaklaştığımın farkında bile değildim birden önümden siyah bir şeyin geçtiğini görür gibi oldum. Belkide bana öyle gelmişti bilemiyorum. Tam emin değildim ama yinede içimden bir his bu kadar kafa dinlemenin yeterli olduğunu hemen buradan uzaklaşmamı söylüyordu. Malum kasabanın olaysız bir günü yoktu ve bende başıma bi' iş gelmesini istemezdim. Birden hızlı adımlarla ilerlemeye başladım. Arkadan ayak sesleri duyuyor gibi oluyordum. Eveeeet aklım bana oyunlar oynamaya başlamıştı bile sakin kalmalıydım kendi kafamda ürettiğim sesler olmalıydı. Başka ne olabilir ki ya da etrafta dolaşan bir hayvan olabilirdi. Kalp atım sesim duyduğumu sandığım ayak seslerini bastırmaya başlamıştı bile. Biliyordum zihnimin oyunundan başka bir şey değildi bunlar ama yinede takip edilme endişesi ve korkusuyla git gide hızlanmaya başladım ve ardından koşmaya. Amacım sadece bulunduğum yerden biraz uzaklaşmak isterken kasabadan o kadar uzaklaşmıştımki nerede olduğumu çıkaramıyordum bile. İlk defa böyle çılgınca bir şey yapmıştım.Kendime  zaman ayıracaktım ama fazla abartmışım.

Her zamanki korkum beni yalnız bırakmıyordu. Zaten en efret ettiğim huyum da buydu. Biraz cesaretli olsaydım belki de ellerim şimdi zangır zangır titremiyo olurdu.

Nefes nefese kalmıştım öyleyken bile kendi kendime söyleniyordum. "Bi' gün bu korkaklığımla çok kötü sonuçlar ortaya çıkması an meselesi olacak." "Belki de o gün bu gündü" başımın belaya girmesi için ortam çok müsaitti. İçimden bir ürperti hissettim tüylerimin diken diken olduğunu hissedebiliyordum.Bu hiçde iyi bişey değildi. Kendime gelmeliydim. Kendimi motive etmem gerekirken iyice aklımı kaçırmak için elimden geleni yapıyordum sanki.

Soluklanmak için durdum o kadar nefes almıştım ki burnum sızlamaya başladı. Havanın kararması hiçte iyi olmadı. Tedirgin bakışlarla etrafa göz gezdirdim. Korkudan ne nereye sapacağımı, ne de kararmaya başlayan havada nerede olduğumu seçebiliyordum. Evet kaybolmuştum.

Eve nasıl gidicem diye düşünürken biraz soluklandıktan sonra ve kafamdaki cevap bulamadığım sorulardan kaybolduğumu anlamam pek uzun sürmemişti tabi bu kadar korkaklığın sonu anca böyle olabilirdi. Diye diye tek başıma kendimle konuşur hale geldim. Bir anda beni dizinin dibinden ayırmayan annem geldi aklıma kesin çok telaşlanmıştır diye düşünürken on kere araması gerektiği aklıma geldi neden hiç telefonum çalmamıştı ki? Elimi ani bir hareketle cebime attım;

Telefonum cebimde yoktu. "Yok! hayır! hayır! hayır! olamaz düşürmüş olamam ben ne yapacağım şimdi geldiğim yola bir daha geri de dönemem! Acaba çantamda mıydı acaba?" diyerek kendi kendime söylenmeye başladım. Çantamı açıp bir taraftan etrafa bakıp bir taraftan da telefonumu bulmaya çalışıyordum. Tam bulamacağımı anlayıp ümitsizliğe kapılmışken karşıda bir patikanın olduğunu görünce çok sevinerek hemen ayağa fırladım kocaman adımlarla yürürken soluğum artık kesilir gibi oluyordu patikanın sonunda nihayet bir yol görünüyordu oradan geçen bir arabanın belki beni evime bırakabileğini ya da yolu takip ederek bir yere varabileceğimi düşünerek yola doğru hızlıca yürümeye başladım. Bu düşünce az da olsa içimi rahatlatmıştı.

Bu sırada koluma soğuk bir el dokunur gibi oldu. Ani bir hareketle kolumu savurdum. Gecenin soğuğu tüylerimi diken diken ederken "Buda belki kafamda kurduğum kuruntulardan sadece biridir." diye düşündüm. Daha da düşündükçe  "Kafamdan sesler duyabilirdim, gözlerimle gördüklerim hayal ürünü olabilirdi ama bunu hissettiğinden emindim." düşünüyordum. İçinden bu düşüncemin gerçek olmamasını diliyordum. Bunu düşünmekle çok bile zaman kaybetmiştim hemen burdan kurtulmam gerekiyordu. Tüm gücümle koşmaya başladım. Tam hızlanmış hiçbir gücün beni durduramayacağı düşüncesiyle koşarken birden ayağımın taşa takılmasıyla ve kendimi bir anda yerde bulmam bir oldu. Hiç  bir güç beni durduramazdı oysa küçük bir taş parçası yuvarlanmam için yetip artmıştı bile. Ne olduğumu anlamayamadan affallamış, korkulu gözlerle, tepeden aşağıya yuvarlandım. Yüzünü gösteren ayın ışığıyla bulunduğum yeri az da olsa aydınlatıyordu. Normalde  gece olunca hava kararınca falan korkmaz hatta çıkıp gökyüzündeki yıldızları bile izlerdim.  Bide ayda o gülen suratıyla bana gülümsüyorsa öyle bi mutluluk ve güç verirdi ki bana tepeden bakan gülen surata ne zaman canım sıkkın olsa onu izler hatta onunla dertleşirdim bile. Sanki ailem ayı bu kadar seveceğimi anlamışlar gibi doğduğumdan beri boynuma ay taşı kolyesi takmışlar kendimi bildim bileli kolyemi çıkarmam. Gerçekten ay taşı mı bilmiyorum ama heralde bu yüzden ayın bende bi ayrıcalığı var. Şimdi olduğu gibi o gülen suratıyla ben buradayım korkma der gibi bakıyordu. Kolyemi sıkı sıkı tuttum sanki bana güç veriyordu gecenin karanlığında ilk defa böyle parladığını görüyordum. Daha sonra içim rahatlar gibi oldu. Korkum az da olsa yatıştı. Ardından tekrar kolyemi içime sakladım.

Kendimi berbat hissediyordum. Üstün başım yırtılmış çamur bulaşmış toprak parçaları vardı. Yerden kalkmak için yeltendim hafif başım döner gibi oldu sendeledim tam kalkarken kolumdan bişey beni tuttu. Bir hışımla ayağa kaldırdı. Başımı kaldırdığımda onu gördüğüm anda korkarak yine geri geri sendeleyerek kendimi yerde buldum. Yerde kendimi geri geri ellerimle itmeye başladım. Yüzünü pek ayrıntılı göremesemde bembeyaz sivri dişleri bende seni bekliyordum der gibi suratıma sırıtıyordu. Dehşetle kalakaldım. Bu mümkün müydü? Anlatılan şehir efsaneleri. Vampirler gerçek miydi sahiden? Yeniden korkudan tir tir titremeye başladım. Ay yine bulutların arkasına saklandı. Hiç bozuntuya vermemeye çalıştım sanki vampir görmek çok normal bir şeymiş gibi. Nefesimi kontrol etmeye çalışıyordum. Ama pek de başarılı olduğum söylenemezdi bu konuda. Hayvanın avlayacağı avını seçer gibi beni baştan aşağıya süzmeye başladı.

Olduğum yerde yine yanıma usulca yaklaştı. O kadar çok yaklaştı ki o soğuk nemli nefesi tenimi okşuyordu. Çaresizce sesimin güçlükle çıkmasına rağmen çıktığı kadar gözlerimi sımsıkı kapatıyordum" Uzak dur benden! Lütfen yalvarırım bana zarar verme!" dedim. Ağzım kurumuş, kan beynime sıçramış damarlarım sanki beynimi parçalıyorcasına zonkluyor gibi hissediyordum. Zangır zangır titremesine engel olamadığım ellerimi toprağa dayadım. Parmaklarımı toprağın içine geçirdim. Yerle bir bütün olmuş gibiydim bu şekilde olursa hiç bir güç çıkaramayacak gibi hissediyordum.

-" Seni korkuttum mu?" dedi.

Ay ışığının az da olsa yeniden aydınlatmaya başladığı gece de gözlerimi hafif aralayarak baktım vampir olmasına ve kan kırmızı gözlerine rağmen o çekici suratı içimi rahatlattı korkumu yavaş yavaş azaltmaya başladı. Onu incelemekten konuşamıyordum bile. O ukala ses tonunun altında bile rahatlatan bir tını vardı. Belki de bi vampirle karşılaşınca onun vahşice davranmamasındandır.

- "Özür dilerim ama bana  sorarsan  senin yerinde olsam gezmek ve etrafı dolaşmak için bu saatte buraları tercih etmezdim. Hala karşında bir vampir ile burada durman ne büyük cesaret seni tebrik ederim ya da bu bana bir teslimiyet göstergesi mi?  Çözemedim.  Benim yerime seni başka vampir bulsa düşünemiyorum bile ya da sen anlat ne olurdu mesela?" dedikten sonra yüzüme doğru bidaha eğildi. İstersen ben anlatayım neden sana yalan söyleyeyim ki, gerçek şu ki dua et kendi açlığımı kontrol edebiliyorum ve ben acıkmadan ya da seni başka vampir bulmadan buradan gitsen ve bir daha gece çıkmadan önce bir kaç kez daha düşünsen iyi olur. Ya da gece hiç çıkma sen en iyisi. Ah az daha unutuyordum beni gördüğün bölümü aklından siliyim mi yoksa sen kimseye söylemem mi dersin?" diyerek tebessüm etti.

Benim böyle bir geceyi unutmak gibi bir niyetim yoktu, aksine hergün her dakika kesin düşünürdüm. Bu yüzden de tırsarak sessizce;

-Tabiki de söylemem,söylemiş olsam bile kimse bana inanmaz bu yüzden kimseye de anlatmam zaten." dedim. Bana inanmasını ümit ederek. Sesim o kadar kısık çıkıyordu ki ben bile kendimi zor işittim.

Vampir:"Öyleyse, anlaştık o halde gidebilirsin." dedi.

Ben tam oradan uzaklaşmak için doğrulurken vampir; "Galiba yerde sana ait bunu buldum ara ve sana yardım edecek birilerini çağırırsan iyi edersin." diyerek bana doğru telefonumu fırlattı ve ardından aniden gecenin derin karanlığında kayboldu.

Gördüğüm yola arkama bile bakmadan koşmaya başladım vardığımda, burasının önceden piknik yapmaya giderken geçtiğimiz yol olduğunu hatırladım. Karanlıkta her yer o kadar farklı geliyordu ki gözüme. Evet evet burası eski orman yoluydu. Tırsak bir şekilde geldiğim yöne doğru bakımdım gözlerim gecenin karanlığında, kan kırmızı gözleri arıyordu ama o çoktan gitmişti. Neden karşısına taze kan torbası çıkmasına rağmen elinin tersiyle itmişti ki. Nasıl bir vampir bir insanı sağ bırakabilirdi ya da ondan faydalanmadan aklım almıyordu. Tam heyecanla annemi arayacakken bunun hiçte iyi bir fikir olmayacağını düşündüm. Anneme bu saatte bide tek başıma böyle bir yerde olduğumu haber verip telaşlandırmaktansa, bide sorguya çekilmek var tabi belkide sonra evden çıkmama cezası falan neyse Erica'yı arayıp arabalarıyla gelip beni bu ıssız yerden alabileceklerini düşündüm. En iyisi buydu. Annem bu saate kadar Erica'da kaldığımı sanmalıydı. Bunları düşünürken bile etrafı kolaçan etmeye devam ediyordum hala da onu görebilmek için her yere sersem sersem bakınıyordum.

LANETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin