Hayatımı siken kadının hayat dolu olması nasıl bir çelişkiydi acaba ? Gülüşünü saatlerce izlediğimi biliyorum bir an bile gözümü kırpmadan. Sinirlendi sanırım. Gözümü değil hayatımı kırptı acımadan.
Yıllar geçmesine rağmen hala kokusunu hatırlıyorum. Burnumun direklerine astığım günden beri yalnızlığımla seni iyi arkadaş olmuşlar. Gene naz yapmış,dayanamamışsın. İçinde senin olduğun her şey güzel. Ben bile. Zamanın ertesinde unutmamaya çalıştığımız ama unutmaya yüz tutan huzur var bugün. Yakalamaya çalıştıkça daha çok kaçmaya çalışıyor. Oyun yaptığımızı sanıyor belki de ama kazanamayacağımızı hiç bilmiyor. İyi bir ressam olduğumu fark ettim bu arada. Yıllar geçtikçe daha da iyiye gidiyorum sanırım. Tuale gerek kalmadan boyaya fırçaya her ne boksa işte. Adını duymam seni görmeme yetiyor. En güzel renklerle çiziyorum göz kapaklarımın içinde ki karanlığa seni tüm ihtişamın ve aydınlığınla. Siyah beyaz oluyor. Beyaz ışık. Ben sen oluyorum. Sen bugün kim oluyorsun ?
" Güneş içimi görebilseydi eğer üşürdü "
Eylül'ün yalnızlığında esen rüzgarın sesi var kulaklarımda. Yokluğunda gene iklimler değişiyor kadın. Sensizliğin sonbaharındayız şimdiler de.
Nasıl da bana aldırış etmeden dökülüyor içinde senin olduğun her şey biliyor musun ? Olmayan mutluluğum sararıyor sen gittikçe. Olan umudum yaralanıyor yine sensizliğinde.
Olduramadığımız her şeyin amına koyayım !
Mazur gör,dilim sinirlerimle sevişti benden gizlice.
Daha çok kızdım şimdi. Bir sigara daha yaktım.
Sönmeye yüz tutmuş hayallerimin ardından yapılacak en iyi şey bu çünkü.
Çok içiyorum,biliyorum. Sanane !
Kelimelerin boynundan ilmiği çıkardığım için kızgınlar bana. Rahatça konuşabiliyorlar çünkü.
Çelişki olduğunu mu düşünüyorsun ? Haklısın.
Ölmesi gerekenlerin ölmediği ve nefes alanları hiç acımadan öldürdükleri yerin adı "hayat".
Bana hayatım deyişini hatırlar mısın ? Bir önemi yok aslına bakarsan. Eylül'de hiç yaprak düştüğünü görmedi gözlerim. Düştükçe daha güçlenen güçsüzleri gördükçe güçlendim. Yalnızlığımın yalnız kalışı bile güçlendirdi.
" Yalnız umutlarımın konuştuğu çocukların saçlarında astım senin hayalini "
Cenneti gördün ama giremedin. Tanıdık gelmiştir sanırım bu hikaye. Ateş düştüğü yeri değil,yakması gerekeni yakar. Sıcaklığın en üst seviyesine ulaşan ama köpek gibi üşüyen hasretin çekiştiriyor yakamı.
" Güneş içimi görebilseydi eğer üşürdü "
Şimdiler de duyduğum en güzel ses,sessizlik.
İçimde kelebekler uçuşmuyor artık. Gidişinin gerçekliğinde ki samimiyetin sıcaklığı yaktı onları. Yalnızlık bir bir kanatlarını kopardı. İnsan baktığında göremediğine değil görmek istediğine bakamadığı için hayal kırıklığına uğrar.
Bunu sana bakmak isteyip kendimi gördüğümde daha iyi anladım.Ama sen gene anlamadın değil mi ?
Şaşırtmadın. Şaşırdın !
Bu sonbahar düşen yaprakların solgunluğunda ki olgunluğun çocuksu muzipliği var üstümde.
Konuşmayı bilen ama susmayı seçen bir adamın satırlarında kendini bulamayacaksın. Çünkü hiç bir zaman hangi şiirin sana ait olduğunu anlamayacak kadar uzaksın şairine. Sormayın artık kime bu şiir ?
Ona,sana,başkasına...
Kaybedenlere,kaybolanlara,kaybettiklerinize.
Kendime !
Üzülme,yaprak değil kadın ben düştüm bugün benden. Anımsadığım sözler,unutmaya yüz tuttuğum gözlerin ve hatırlayamadığım merhametim. Hüznünüzün yorgunluğunu dinlendirmeye çalışmayın.
Alışın. Alışın. Alıştım.
Yaprak değil lan !
Ben düştüm,düşlediğim hayatın çatısından.
Güçlendim !
Unutma kadın " Güneş içimi görseydi eğer üşürdü "Gökay Bilir