÷1: I'm Not Beggar÷

1.5K 115 24
                                    

"Hey sen! Sabah oldu kalk artık!" Yüzümü kapattığım kolumu kaldırarak gözlerimi araladım ve karşımda ışıl ışıl parlayan güneşe baktım. Gözüme giren güneş ışınları gereğinden fazla rahatsız ediyordu. Elimle perdelediğim ışık bir baş tarafından tamamen kesilince gülümsedim ve bana bakan adamı umursamadan gerindim. Ardından kaşları çatık görevliye döndüm.

"Günaydın." Park görevlisi sinirinden bir parça bile kaybetmemişti ve burnundan soluyarak bana bakmaya devam ediyordu.

"Evet gün aydı ve her aydığında seni bu bankta bulmak zorunda mıyım? Uyuyacak başka bir yer kalmadı mı?" Yavaşca doğrulurken belimden gelen çıtırtılarla yüzümü ekşittim. Birkaç ufak beden egzersizine devam ederken kollarını göğsünde bağlamış dik dik bana bakan park görevlisine hitaben konuştum.

"Kusura bakma dostum. Bir dahakine karşı bankta uyurum. Bu bankta uyumamın seni bu kadar rahatsız ettiğini bilmiyordum." Ukalaca sırıtışım onu sinirlendirmiş olsa gerek her an üzerime atlayacakmış gibi duruyordu ama ben buna rağmen hiçbir şey olmamış gibi kollarımı bankın yaslanma kısmına koyarak yavaş yavaş hareketlenmeye başlayan parkı izliyordum. Biraz zaman geçmesine rağmen hâlâ başımda dikilen park görevlisine sorar bakışlar atarak kaşlarımı kaldırdım.

"Ne zaman gitmeyi düşünüyorsun?" Omuz silktim ve etraftaki banklarda oturan insanları gösterdim.

"Ben de herkes gibi parkta oturuyorum. Buna karışabileceğini de sanmıyorum." Sinir bozucu olabilirdim ama bu da benim kişiliğimdi. Gıcıklık damarlarımdan akıyordu resmen.

Benimle uğraşamayacağını fark eden görevli ayağını yere vura vura uzaklaşırken oturduğum yerden kalkarak parkın çıkışına doğru yürümeye başladım. Acıkmıştım ve bunu sürekli vurgulamaktan çekinmeyen midem guruldayıp duruyordu.

Parkın çıkışında etrafıma bakınırken gözüme kestirdiğim sokak satıcısı arabasındaki odenglerle caddenin karşısında duruyordu ve gerçekten iştah kabartıcı bir görüntüsü vardı. Hedefimi oraya yönlendirerek yaya yoluna indim ve karşıya doğru adımlamaya başladım.

Yolun ortasındayken üzerime doğru hızla gelen araba son anda dibimde durmayı zar zor başarmıştı. Anın şokuyla yerime çakılıp kalmışken arabanın tekerlerinden gelen tiz ses tekrar tekrar kulaklarımda yankılanıyordu.

Arabadaki adam güçlü bir şekilde kornaya asılınca kendime geldim ve kaşlarımı çatarak içerideki adama ağzıma geleni saydırmaya başladım.

"Koskoca tabelayı görmüyor musun hayvan herif! Yaya yolu diyor yaya yolu! Senin on metre önce yavaşlaman gerekiyordu! Ne demek son hız gelmek! Kasaptan mı aldın ehliyeti! Senin gibiler yüzünden oluyor bunca trafik kazası...!"

Bağırışlarımın arasında camı açıp kafasını uzatan yakışıklı adama şaşkın bakışlar atarken tekrar kornaya basmıştı ve bu da beklemediğim için ürkmeme neden olmuştu.

"Çekilecek misin artık! Acelem var, uğraşamam seninle!" Kaşlarımı çatıp sinirle kollarımı göğsümde bağladım ve olduğum yerde dikilmeye devam ettim.

"Sana diyorum dilenci! Çekil şurdan!" Üzerimi süzerek sinirli bakışlarımı daha da derinleştirdim ve "Ben dilenci değilim!" diye bağırdım. Üzerimde çuvala benzeyen kıyafetler olması dilenci olduğum anlamına gelmiyordu.

"Bak her neysen, çekil şurdan diyorum. Toplantıya yetişmem gerek!" Adamın sürekli emir kipi kullanması sabrımı zorluyordu. Ellerimi kaputa koyarak meydan okur gibi gözlerimi kıstım.

"Bana saygılı konuş!" Burnundan soluyan adam sakinleşmeye çalışarak tekrar bana döndü.

"Neden senin gibi bir dilenciye resmi konuşayım!" İşaret parmağımı havaya kaldırıp tehdit eder gibi salladım.

"Bak bu iki oldu. Seni pişman ederim." Komikmiş gibi sinirini unutarak gülerken arkasına dizilmiş olan arabalar da sıkılmış ve kornalara yüklenmeye başlamıştı.

"Ne yapacakmışsın?" Beni aciz görmesi komiğime gitmişti. Ukalaca ellerimi belime yerleştirdim ve yolun ortasında dikilmeyi sürdürdüm.

"Çekilmiyorum. Kolaysa çek!" Adam camdan uzattığı başını hızla geri çekip gaza bastı ve üzerime doğru sürdü. Bense kafama koyduğumu yapan biri olduğum için o arabanın altında kalmayı bile göze almıştım.

Üzerime doğru gelip gelip duran adam da pes etmeyip benim kaçacağımı düşünürken sonuç hüsran olmuştu. Bacağıma çarpan araba büyük bir acı oluştururken yüzümü buruşturarak ve sağ ayağımın, yani sağlam ayağımın, üzerinde sekerek arabanın önünden çekilmek zorunda kalmıştım. Yanımdan hızla geçerek giden araba gözden kaybolmadan tekrar bağırdım.

"Sen bittin oğlum! Aldım plakanı! Seni süründürmezsem bana da Jeon Jungkook demesinler!" Yalan olmasın diye göz gezdirdiğim plakayı aklıma kazırken bir yandan da sekerek karşıya geçtim. Söylediklerimi duyduğuna emindim.

Bacağımın ağrısı git gide artıyordu ve ben kendimi yere atarak 'ölüyorum' diye bağırma isteğimi zor tutuyordum. Odengciyi es geçerek tek bacağımın üzerinde seke seke en yakın hastaneye çevirdim yolumu. Ben o adama yapacağımı bilirdim. Dilenciymiş. Sensin dilenci!

Am I Wrong?≒NamKook [Slow Update]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin