÷6: Castell'in Villa÷

605 77 27
                                    

"Hayatta giymem!"

"Seni öldürür cesedine giydiririm Jungkook. Çıldırtma beni."

"Ölsem de giymem! Yemin ederim hortlarım bak..." Son yarım saattir aramızdaki tartışma yüzünden, zaten üzerindeki hastalığın da yorgunluğuyla düşürmüştü omuzlarını. Zafer gülüşüm dudaklarımda yer edinmek için hareketlenmişti ki, o aegyo dolu surat ifadesiyle acıtasyon yapması her şeyin içine etti. "Başıma gelenlerin senin yüzünden olduğunun farkındasın değil mi? Çok bir şey istemiyorum. Sadece yerime geçeceksen takım elbise giymen gerek. Belki bir saçına başına da düzen versen, her şey hallolacak. Davete eşofmanla gidecek değilsin heralde."

Bir süre düşünür gibi dudaklarımı büzüp etrafımdaki takım elbiselere bakındım. Bu akşam olacak davet için son hazırlıkları yapıyorduk ve Jimin beni zorla takım elbise almaya getirmişti. "Aslında eşofman güzel bir fikir bence."

"Jungkook!" Sesi öyle güçlü çıkmıştı ki, birkaç çalışan aniden bize dönmüştü. Onları umursamadan derin bir nefes alıp ses tonunu düşürerek devam etti. "Sana, takım elbise giyeceksin dedim. Eğer bu dediğimi yapmazsan, işe falan gitmene izin vermem. Sen de vicdan azabından ölürsün. Duydun mu beni?" Öyle kesin konuşmuştu ki, lafını ikiletmeden önüme gelen ilk takım elbiseyi kaptığım gibi kabine koştum.

Davete benim katılacağım çoktan iletilmişti. Bundan geri dönüşüm yoktu ama her ne kadar meraklı olmasam da işe Jimin'in gitmesine izin veremezdim. Ayrıca kuzenim olarak bunun intikamını kendi yollarıyla alacağına da emindim. Bu yüzden dediğini ne kadar çabuk yaparsam o kadar çabuk kurtulurdum.

Sırasıyla parçaları üzerime geçirirken, bunları hangi işsizin bulduğunu sorguluyordum içimden. Önce gömlek, sonra kumaş pantolon, kravat, ceket, kemer... Kim bu parçaları alıp da birleştirelim, Jungkook'a ve diğer tüm insanlara eziyet olsun diye düşünürdü ki?

İçeride ne kadar bu saçma parçalarla boğuştum bilmiyorum ama nefessiz kalıp kendimi küçük kabinden dışarı attığımda alnımdan süzülen terlerle saçlarımın ucu ıslanmış, nefes nefese kalmış, bir elimde kravat diğer elimde ceket, sanki günahkâr bir geceden fırlamış gibiydim.

Jimin açık ağzıyla nasıl bu hale geldiğimi sorgulayarak beni süzdükten sonra toparlanıp yanındaki kadın görevliye döndü ve küçük bir baş işareti verdi. Görevli de ikiletmeden yanıma ulaşıp kravatı elimden almıştı. Duruşumu dikleştirip sesimi çıkartmadan kravatı boynumdan geçirmesini ve ustalıkla bağlamasını bekledim. Daha sonrasında ise diğer elimdeki ceketi alıp, giymemde yardımcı oldu.

Bir yandan ceketin yakasını ve omuzlarını düzlerken, diğer yandan arkamda kalan kabin kapısının üzerindeki aynadan kendimi süzdüm. Takım elbiseyle ve ıslak saçlarımla aşırı ateşli göründüğümü inkar edemezdim ama bu düşünce üzerimdekileri daha rahat kılmıyordu...

Çapkın bir gülüş atarak ellerimi ceplerime sokup adeta bir Brezilya dizisi havasında yavaşça Jimin'e döndüm. O da ortaya çıkan sonuçtan memnun gibiydi.

"Kül Kedisi Sindirella'ya dönüştüğünde neden onu kimsenin tanımadığını daha iyi anlıyorum. Şu an önünde düğmemi iliklemek istedim." Sözlerine karşılık ufak bir kahkaha attım ve alaylı ses tonumla karşılık verdim. "Beni aptal bir prensese benzetmen dışında iyiydi."

"Hayır, ciddiyim Jungkook. Ateşli herifin teki oluverdin. İçimden bir ses davetin çıkışında peşine takılanlardan geceyi kiminle geçirsem diye düşüneceksin diyor." Gülümserken hınzırca alt dudağımı dişledim.

Jimin, yanındaki görevliye dönerek "Birkaç farklı model daha getirebilir misiniz?" diye sordu ve son kez beni süzdü. Gözlerim kocaman olmuştu.

"Ne, bir tane yetmiyor mu?!" Soruma karşılık göz devirerek "Tabiki de hayır." dedi. "İşe, davete gittiğin takım elbiseyle gelecek değilsin heralde."

Am I Wrong?≒NamKook [Slow Update]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin