Ölüyordum her geçen gün içten içe,
Kanatları koparılıyordu ruhumdan.
Yaşadıkça ölüyordum ben.
Boğuluyordum kendi siyahımın içinde,
Sessiz bağırışlarımı kimse duymadı koşmalı yardımıma..Tanrı yönetmen insanlar oyuncu ve bense sadece onların gölgeleriydim.Benim kalemim ve kağıdım silahlarımdı,ne zaman bir şey olsa onların arkasına sığınırdım.Onlarla yaratıp onlarla bozardım.Her günüm aynı şeyleri yapmakla geçiyordu;Uyuyordum,uyanıyordum,okula gidiyordum,geliyordum,kitap okuyordum ve sonra tekrardan dön başa.Bunlar haricinde değişen pek bir şeyim yoktu bu saatten sonra olmasınıda beklemiyordum zaten.Daha henüz on altı yaşında olabilirdim ancak ruhum bedenimi çoktan terketmiş gibi hissediyorum.Uzun uzun esnemeye başladığımda uyuma zamanının geldiğini fark ettim ve yavaş yavaş odama doğru ilerledim.Bir kaç saniye boyunca ailemle olan fotoğrafıma baktıktan sonra fotoğrafa sarılıp "İyi geceler" dedim.Yorganımın üstünü açıp adeta soğuk bir mahzeni andıran yatağıma uzanıp gözlerimi kapadım.
***Gözlerimi açmak istemiyordum.Uyuyup bir daha uyanmamak istiyordum,ruhum özgürleşsin istiyordum."Ölmek istiyordum" diye fısıldadım kendime bir itirafta bulunurcasına.Yavaş yavaş gözlerimi açıp yattığım yataktan kalktım.Bir anlığına odanın soğuk havası tenimle temas edince ürperdim,ancak beni ürperten şeyin soğuk hava değil yalnızlığımın verdiği acı olduğunu biliyordum.Her gün hissettiğim acı katlanıyordu,evrenin bir cehennem olduğunu fark ettiğimden beri içimde küçücük bir umut kırıntısı bile kalmamıştı.Acımı iliklerime kadar hissediyordum.Annabelle 'in bana doğru yaklaştığını görünce kalp atışlarım hızlandı, kaçacak delik aramaya başladım ama saklanamayacağımın farkındaydım. Anabel le benim şizofrenliğimin bir esiriydi,ne kadar gerçek olmasa da benim için nerdeyse dünyadaki herşeyden daha korkutucuydu."Açelya" deyip şeytani bir kahkaha attı."Seni dünya bile istemiyor.Git ve intihar et.Cehennemde yanmayı hak ediyorsun.Tanrı hatası"dedi.Benden herkesin bu denli iğrenmesi dayanılacak türden değildi.Yapamıyordum,yapamıyorduk."Aptal kız"diyip gözler önünden kayboldu Annabelle.
Öylece oturup ağladım.Kac saat olduğunu bilmiyordum.Bir,iki,üç, dört?belki de daha fazla.Sonra oturduğum sert mermerden kalkıp mutfağa doğru ilerledim,çekmeceden bir bıçak çıkarıp bıçağı önünde oluşan yansımama baktım.Yapabilir miyim?Ölmek istiyor muydum?Henüz değil.Bıçağı alıp koluma minik minik kesikler atmaya başladım.O minik kesikler diğer kesiklerle birleştirdim. Güzel gözükmüyordu.Ama yapınca hem acıtıyor hemde iyi hissettiriyordu. Değişik bir hâzdı.Bıçağın üzerindeki kan damlaları bakınca saçmaladığımın yeni farkına varmıştım. (!)Başımın dönmeye başladığını hissettim.Bana bunu yaptıran kişi kimdi veya neydi bilmiyordum.Saatler geçmek bilmiyordu,sanki zaman benim için durmuş gibiydi.Bunları bana neden yaşatıyorlardı?Neden bana bu kadar eziyet çektiriyorlardı?En çokta Berke'nin gidişine üzülüyordum,o beni ona en çok ihtiyacım olduğu anda bırakmıştı.Ellerimi tutup beni sevdiğini söyledikten sonra bana çok soğuk davranmaya başlamıştı.Nedenini bilmediğim halde kalbimi bu denle kırması canımı çok yakıyordu.Biz hiçbir zaman böyle olmamıştık çünkü hep birbirimizin yarasını iyileştirmiştik.Sonra bir anlık cesaretle"Neden bana bu kadar soğuk davranıp konuşmuyorsun?" demiştim.Bana çünkü ben senden gideceğim Açelya, bilirsin vedaları sevmem" verdiği cevap karşısında şoke olup sinir krizi geçirmiştim.Aylar sanki bana düşmanmış gibi ilerlemiyorlardı adeta ölümü bekliyordum.Ama tam o sıralar hayatıma Bora girmişti ve kahramanım olmayı başarabilmişti..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çığlık
ChickLitAçelya şizofren bir kızdır.Tüm yaşadıkları ona çok ağır geldiği için sürekli kendi içinde yaşam savaşı verir bu yolda ona destek olan Berke aslında kendi kabusudur..