Özel Bölüm

3.1K 254 80
                                    

İyi okumalar dilerim.

*

İnsanlar...

İnsanlar ikiye ayrılır.

Birincisi, akıllı olan insanlar. Nasıl davranacaklarını bilirler. Zihinleri, zihniyetleri mantıklı düşünmeye programlıdır. İçlerinden gelerek karar vermez akıllı insanlar, onlar için en doğrusu mantıklı olandır. Planlarına uymayan bir durumla karşı karşıya geldiklerinde o planın ne olduğunu, amacını umursamazlar. Umursadıklar tek şey o planı yok etmek olur.

Akıllı olan insanlar sandıkları kadar akıllı değillerdir. Dışarıdan özendiğiniz o insanlar, akıllıyı oynayan aptallardır.

İkincisi, aptal olan insanlar. Duygularına bağlı olanlardır. Hissettiklerini en uç noktada yaşarlar. Mutlu olduklarında en mutlusu onlardır. Mutsuz olduklarında ise etrafı mutsuz etmemeye özen göstererek saklanırlar. Bencil değillerdir. İnsanlara, hayvanlara ve doğaya değer verirler. Ne kadar çok değer verirlerse, o kadar çok değer alacaklarına inanırlar.

Aptal olan insanlar sandıkları kadar aptal değillerdir. Dışarıdan hor gördüğünüz o insanlar, aptalı oynayan akıllılardır.

Doğanın kanunu gereği; aptalı oynayan akıllılar, akıllıyı oynayan aptallar tarafından alt edilir. Çünkü iyi insanlar herkesi kendileri gibi sanır.

Tony Stark, aptalı oynayan akıllıydı. Kaybeden taraftaydı.

Steve Rogers ise ne aptalı oynayan akıllıydı, ne de akıllıyı oynayan aptal. İki tarafında kazanma şansı varken, arafta kalanlar ise her zaman kaybetmeye mahkumdu. Steve Rogers arafta kaldığından dolayı, her zaman kaybetmeye mahkumdu.

"Hadi ama Steve, seni çok özledim."

Steve, yaştan dolayı parlayan mavilerini, kahverengilerle buluşturduğunda yutkundu. Gözleri her zerresini ezbere bildiği yüzünü incelerken kendisinden cevap bekleyen Tony'e gülümsedi.

"Benim nasıl özlediğimi bilsen, Tony..." dedi ve dudaklarının arasından verdiği nefesin, Tony'nin yüzünün okşamasına izin verdi. "Çok özledim, Tony."

"Hatta o kadar çok özledim ki, canım yanıyor."

Tony'nin yüzüne yayılan gülümsemesini fark etti. O gülümsemeye o kadar aşıktı ki, gülümsemesine bile canını verebilirdi. Gözlerini kapatırken Tony'nin sorusu ile gülümsemeye başladı.

"Ne kadar çok özledin?"

Tereddüt etmeden cevap verdi.

"Ölecek kadar çok."

Başına giren ağrı ile yüzünü buruştururken söylediği cümleyi Bucky'nin sesi örtmüştü. Tony'nin gittiğinden bu yana, zayıflamış ve güçsüzleşmişti. Gür çıkan sesinden geriye kalan eser, kısık bir sesten ibaretti.

"Kiminle konuşuyordun?"

Steve, gözlerini açtığında yanında kaybolan Tony'nin görüntüsü ile ellerini yumruk yaptı. Tony'nin hayali ile uyuyordu, konuşuyordu, yemek yiyordu. Her şeyi tam yapmaya çalışıyordu ama artık dayanamayacak raddeye gelmiştiZ. Tony'siz yarımdı.

Yarım kalan işi tamamlamak zorundaydı.

"Hiç. Hiçkimse ile."

Bucky, inanmadığı halde kafasını salladı. Steve'in Tony'nin hayali ile konuştuğunun farkındaydı. Arkadaşını bulduğu bir psikiyatriye götürmeye çalışmıştı ama Steve bunu keskin bir dille reddetmişti. Rüyalarımda bile beni ziyaret etmiyor, Bucky. Bırak hayali ile kendimi avutayım, demişti en yakın arkadaşı. Steve kabul etmediğinden dolayı Bucky'nin yapabileceği bir şey yoktu.

"Kapıyı ben dışında kimseye açmıyorsun. İlaçlarını alıp, geleceğim. Tamam mı?"

Steve, kafasını sallayarak onayladı. Tony'i kaybettikten iki ay sonra sinir krizleri geçirmeye başlamıştı. Tony'nin kaybı o kadar ağırdı ki, kaldıramıyordu.

Bucky'nin evden tamamen gittiğini fark ettiğinde yataktan kalktı. Odasından çıkıp, merdivenlere yönelecekken adımlarını durdurdu. Zihninde dönüp dolaşan tilkilerin sesi yankılandı: Başka zaman bu fırsatı yakalayamazsın. Steve, tilkilere hak vererek adımlarını merdivenlerden geri çekti ve Bucky'nin kaldığı odaya ilerledi. Açık olan kapıdan içeri girince çift kişilik yatağa ilerledi ve yatağı pencereye doğru ittirmeye başladı. Yatağı sonuna kadar ittirdikten sonra yere oturdu ve duvara monteli olan kasaya baktı. Bucky'nin hangi şifreyi koyduğunu tahmin edebiliyordu.

Bucky'nin bir yanının öldüğü o yıl.

1945.

Steve, yeşil ışığı gördüğü an kasanın kapağını sonuna kadar açtı, içinden silahı kavrayarak kasanın kapağını kapattı. Ayağa kalkıp aynanın karşısına geçerek yansımasına baktı ve tam arkasında Tony'nin yansıması belirdi.

"Seni o kadar çok özledim ki, Tony..."

"Bende seni çok özledim..."

Steve için bunu duymak yetmişti. Silahı şakağına dayadı ve tetiği çekti. Yere yığılırken son duyduğu Bucky'nin adını çaresiz bir şekilde bağırmasıydı. Son gördüğü şey ise Tony'nin gülümseyen yüzüydü.

Steve Rogers, sonunda kazandığını hissediyordu. Sandığı kadar aptal değildi. İntihar etmek belki de hayatında verdiği en doğru karardı.

"Uzun zamandır seni bekliyordum, Steve."

"Geldim, Tony. Ve seni bir daha hiç bırakmayacağım."

*

Gelen istek doğrultusunda yayınlanmış bir bölüm. Tony'den Sonra adlı bölümde Peter, Rhodey, Bruce ve Natasha'yı okumuştunuz. Bölümün sonunda ise Steve'in intihar ettiğini öğrenmiştiniz. Bu bölüm ise Steve'in intihar süreci hakkında.

Bölümü nasıl buldunuz?

Yanlışlarım varsa affola.

Bu bölüm hepiniz için!

24 Saat | StonyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin