Acının en içten hali...

822 20 4
                                    

Gitmeliyim buralardan. Evet evet hem de hemen. Bir bilet yeterli bu acıdan kurtulmama. Neden yapmıyorum ki o halde? Bugün. Hemen şimdi bitiriyorum bu işi. Gidiyorum...

....
Esen soğuk rüzgar yüzümü kesiyordu adeta. Kasımın başlariydı. Üzerimde ince bir kazak vardı. Dışarı çıkmadan önce bir ceket almam gerekiyordu. Gerçi şu durumda kim napar ki ceketi? Yüzümü kesen soğuk çok mu umrumdaydi sanki? Allah'ım içine düştüğüm bu ateşte neyin nesiydi? Nasıl bir imtihandi bu? Üstesinden nasıl gelecektim? Ölmeyecektim elbet ama yasamayacaktim da...
Anılarla dolu bu şehri terketmem şarttı. Bende gidiyordum. Bir ceket bile almadan gidiyordum. Üşüyor olmam önemli değildi. Bu sokakları terketmeliydim.  Hem de hemen.
..
Otogarın yolunu tuttum.yalin ayak hem de. Gözyaşlarım buz kesilen yüzümü hafif de olsa ısıtıyordu. Gözlerim ağlamaktan benliğini yitirmişti. Korkunç haldeydim büyük ihtimalle. Etrafımdaki insanların yüzündeki acıyı görebiliyordum. Acıyorlardı bana. Bense tam aksine onlara " Acınacak olan ben değilim asıl acınacak olan bir köpeğin bile sahip olduğu sadakat duygusuna sahip olamayandir"  diye avazimin çıktığı kadar haykırmak istiyordum. Fakat bunu yapacak ne gücüm ne de yüreğim kalmıştı. O yüzden omuzlayip yükümü sessiz sedasız yürüdüm insanların içinden. Son kez sessiz kaldım duygularima yapılan haksızlığa. Benim şuan tek hedefim vardı o da bu şehirden kurtulmak. Umutla baktığım gökyüzü kapkaranlıkti,agaclarin suya yansıyan yaprakları dalgalarla birlikte dans ediyordu. Bütün güzelliklere sahip bu şehir, bu sokaklar şimdi bana yabancıydı. Aslında yabancı olan ne sokaklar ne de şehirdi. Ben kendime yabancıydım ve kendimden kaçmak yerine kendimle savaşmakla bulacaktım huzuru. Henüz bunun farkında değildim. Çünkü acım çok tazeydi. Bilincim yerinde değildi sanki. Algilayamiyordum olup biteni. Sadece canım çok yanıyordu ha bir de çaresizliğim...
...
Otogara varmıştım. Cebimde bir miktar para vardı. Bileti almaya gitmeden önce bir banka oturmaliydim. Çünkü nefesim git Gide daraliyordu. Yürümeye devam edersem yere yığılıp kalabilirdim. Oturdum gördüğüm ilk yere öylece. Sakinleşmeye,nefesimi kontrol etmeye çalıştım. Aldığım her nefes iğne gibi batiyordu cigerlerime. Her nefes iskenceydi canıma. Ama toparlanmaliydim. Bileti kestirip hemen terketmeliydim burayı. Ayağa bir çırpıda ama açık yarası olan bir insanın acısını hisseder gibi iniltiyle kalktım. Ruhumun acısı bedenime vuruyordu sanki. Bilet satan adama doğru yürümeye başladım. Oraya vardığımda adam yerinde değildi. Bekledim dakikalarca. Gözlerim boşluğa dalmış ti. Ayaklarım yerin soğuk havasını çektikçe uyusuyordu. İşte o gün anladım her şeyi;
Eğer ruh yaniyorsa beden acıyı hissetmiyordu.
...
Sonunda adam gelmişti. Adama yönelip:
-Bilet istiyorum
-peki hanımefendi.yolculuk nereye?
O an durmuştu herşey. Sahi ben nereye gidiyor dum? Nereye gideceğini dâhi bilmeyen biri...
Bir an bile durmamaliydim. Nereye diye sorulan sorudan sonra acınacak yüzüm daha da beter olmuştu. Topladım yüzümü ve tekrar adamla göz teması kurarak:
-En erken otobüs nereye gidiyor?
- 15 dakika sonra İstanbul'a gidiyor.
-peki o halde oraya gidiyorum.
-yer olup olmadığını kontrol etmem gerekiyor hanımefendi. Bekleticem.
-bekliyorum.
Adam bir şeylerden suphelenmisti. Yüz ifadesi oldukça kuşkuluydu. Üzerimde pijama ve yalın ayaklarla otobüs yoluyla karapara aklayacaktim sanki. Bu insanlar ne kadar da tuhaf. Bir cantam dahi yoktu elimde. Hatta ayakkabılarım bile. Birkaç dakika sonra ekrandan kafasını kaldırıp bana bakarak:
- boş yer var hanımefendi. Kimlik rica edeyim.
Evet çok güzel. kimlik..
Ceketimi almadım kimlik mi olacak yanimda(?) Parayı bile çıkarken sehpanın üzerinden ne kadar bulduysam almıştım.
- Kimliğim yanımda yok maalesef.kimlik numarasını versem olur mu?
-Anliyorum. Bir defaliga mahsus böyle bir durumu kabul edebilir, görmezden gelebilirim.
-O hâlde gidiyorum bu şehirden!
Adam şaşırmış bir yüz ifadesiyle bana Bakarak
-Anlamadim.
Dedi.
Gözleri koyu  kahverengi, kaşları  çatık  olan bu adam pek hoşnut olmamıştı benden. Bu her hâlinden anlaşılıyordu. Uzatmadan kimlik numarasını verdim. Bileti alıp otobüse doğru yöneldim. Ne olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Sadece acıdan mahvolmustum ve çareyi gitmekte bulmuştum. Nereye gittiğimin, nasıl  gittiğimin bir önemi yoktu. Asıl eylem eylem gitmekti.
Otobüs kapısından içeri girdim rastgele oturdum boş bulduğum koltuğa. buğulanmış camın ardından karanlığı izliyordum o sırada arkamdan biri geldi. ben bunu omuzuma dokunana kadar farketmemistim.
-Hanimefendi beni duymuyor musunuz?
Silkindim ve cevap verdim
-çok Pardon dalmışım.
-fark ettim Yalnız Orası benim yerim yani en azından biletim de bu numara yazıyor.
Sonradan dank etti kafaya Tabii numaraya bakmadan oturmuştum.
-Kusura bakmayın dalgınlıktan koltuk numarama bakmayı ihmal etmişim.
-Estağfurullah sorun değil Eğer kimse oturmuyorsa Onun yerine yanımda siz oturun olmaz mı ? dedi tebessüm ederek bana bu halimle gülümseyen yüz beni oldukça şaşırtmıştı .çünkü dış görünüşüm olabildiğince berbat ve tuhaftı yalınayaklar Kırmızı Gözler şişmiş göz kapakları torbalanmış göz altları ve pijamalar. şimdiye kadar beni bu halimle görenler ya deli sandı ya da en iyi ihtimalle acıdı. Saçları sarıya yakın Elmacık kemikleri belirgin gözleri olabildiğince iri ve Son derece yakışıklı bir adam şu Halimden etkilenmeden deli sanmadan ya da acımadan benimle birlikte yol arkadaşlığı etmek istiyordu. bu durum o ruh halim de oldukça tuhafti. bir süre duraksadıktan sonra başıma onaylarcasina salladım .O da yan koltuğa oturdu. yerine oturduğum koltuğun sahibi de benim yerime geçti. yolculuk başlamıştı. muavin bir şeyler anlatıyordu ama onu dinleyecek kafa yoktu Başım haddinden fazla agrıyordu. ben ağladikca sanki şiddeti artıyordu.Yanımda oturan adam Yüzüme doğru eğilerek:
- Siz ağlıyor musunuz ?
dedi ses etmedim .ağlıyor musun sorusu sanki daha da körükle mişti acımı. soruyu duyduktan sonra daha şiddetli ağlamaya başladım. bugün duyduklarımdan Sonra bana yöneltilen her soruya tuhaf ve farklı tepkiler veriyordum .kendimce haklıydım Gerçi. yaşadıklarım hiç de kolay değildi. neredeyse otuzlu yaşlarında olan bu adam sanırım hikayemi merak ediyordu. benimle ilgilenmesinin başka bir açıklaması yoktu. bana peçete uzattı .elimi uzatıp almaya halim yoktu. Halim olmadığından değildi aslında. gözyaşlarımı silmek istemiyordum. Çünkü ağlamam gerekiyordu .attığı bütün adımlara rağmen sessizliğimi bozmayıncq adam konuşmaya başladı:
- ne için ağladığını Bilmiyorum neden bu halde siniz ona da. Bildiğim tek şey var O da artık gözyaşlarınızı silmeniz gerektiği.

IHANET💔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin