Herkese selaaam! 😴
Bunları sabahın 5:30'unda yazıyorum, evet şu an 5:31 oldu. Muhtemelen derse gitmeyeceğim.
Ne yaparsam yapayım 10 bin kelimeyi bulamasa da, gerçekten her satırı üzerine ayrı ayrı düşündüğüm, hatta bir haftada yazdığım paragrafları olan bir bölüm oldu.
Gerçekten ama gerçekten, benim için çok özel bir bölüm. (Kız hayırdır daha bu üçüncü.) İçinde karşılaşacağınız hikaye ise okuduğum ilk seferde bana Ali ve Selin'den başka kimseyi hatırlatmadı...
Umarım size de onları hatırlatır. 🍁
Anlatıcı açısından biraz Hızır idu Yunus idu Hızır idu Yunus idu gibi Ali idu Selin idu Ali idu Selin idu gibi baş dönmeleri yaşayabilirsiniz, bunun için peşinen özür dilerim. ☹️
Böyle miniminnoş, sonbahar kokulu, romantik bir bölüm oldu baş başa oldukları için; ama bundan sonra bol maymunlu, bol kemerli, bol kardolu bölümlerde görüşüciiiz. 😈
Benim kalbimde de yaşıyor Ali ve Selin bütün bunları, ayrıca bir parmak gücüne ihtiyaç duymam onları yaşatmak için. O yüzden eksik etmeyin yorumlarınızı ne olur, siz okudukça yazıya döküyorum AlSel'i ben. ❤️
Not: Karşılaşacağınız multimedya uyarımı lütfen kaile alın, çok şey fark edecek. 🙅🏻♀️
Keyifli okumalar!
Seneye görüşürüz. 🤓
3. Bölüm - Kırlangıçlar
"Yeniden sağol Muzaffer Amca."
"Ne demek Ali'm. Seni tekrar gördüğüme de çok sevindim. Kız arkadaşından izin koparabildiğin bir akşam da rakı balığa gidelim eski yazlar gibi."
Gülümsedim. "Sevgilim değil Selin," dedim kısıkça.
"Ona da bu yalanı söylüyorsun herhalde," dedi kahkahasının arasından. Kaşlarımı çattım.
"Ben söylemiyorum; ama bana söyleniyor o yalan."
Muzaffer Amca, hep ben küçükken yaptığı gibi elini sertçe enseme yerleştirip, "İzin verme oğlum o zaman lan." dedi. Ensemdeki eli ile kendime gelmemi ister gibi sarstı beni. Gözlerini gözlerime dikip, "İçeri girerken kızı değil yeni doğmuş bir bebeği taşıyordun kucağında sanki. Bu gözler eskisi gibi keskin değilse de sevdalı gördü mü neye benzediğini bilecek kadar çok âşık gördü."
Dışarıya yansıyan manzara içime bir sıcaklık dalgası olarak akarken, bu konuşmanın gece tek başıma yatacağım kocaman yatağın bulunduğu odada gerçekleşmesi ise bu sıcaklığın yerini bir hüzün dalgasına bırakmıştı.
"İzin vermiyor bana Muzaffer Amca." Sesimin titrediğini fark ederek başımı yere indirdim. "Biliyorum, hiçbir şey tamam değil, ama o bana izin verse hepsini tamam yapacağım... Aksi olsa dahi birlikte oluşumuz her şeyi önemsiz kılacak." Başımı iki yana salladım. "Keşke o da bunu görebilse."
"Göremiyorsa göstereceksin oğlum!" Küçüklüğümde buraya tatile geldiğimiz zamanlarda Muzaffer Amca ile birlikte geçirdiğim vakitlerden aşina olduğum tokat enseme indiğinde gülümsedim. Başımı yeniden kaldırıp, bunca yılın söndüremediği bir ışıkla dolu gözlerine sabitledim bakışlarını.
"Ardında kalbinin atmasına sebep olanı barındıran kapı kapalıysa kıracaksın o kapıyı, Ali'm. Kıracaksın. Önünde koca bir yaşam, uzun seneler, göreceğin nice güzel yaşın yok. Şimdin var, erteleme o kapının ardına adım atmayı. Erteleyen bu fakirin dediğine kulak ver amma."