4'ten...

698 53 55
                                    


Merhabaaa! Her zamanki gibi çok beklettiğimi biliyorum. Bildiğim bir başka şey de Ali ile Selin'i bu aralar çok özlüyor olmam. Onlara can verenleri hayatımdan silebilirken Ali ile Selin'i görmezden gelmeyi başaramıyorum bir türlü. Böylece hem kendim hem de sizler için uzun zamandır hayalini kurduğum birânı bir çırpıda yazıverdim.

(bir çırpı: tmm)

(iki saat on dakika: 🤬)

Yeni bölüm ne zaman gelir, hiç bilemiyorum... Bana pek güvenmeyin; ama elimi hızlı tutmaya çalışacağım.

Bu arada beni düştüğüm kuyudan çıkaran ve Ali ile Selin'in devam öyküsüne bu muhteşem kapağı hazırlayan cânım  @PeaceSoul3'e kocaman öpücüklerimi yolluyorum. ❤️

Doksan altı ayda bir yeni bölüm atılan bir hikayeyi sebatla okuduğunuz ve devamını beklediğiniz için ben kadehimi sizin şerefinize kaldırıyorum! Kahve kupası fakat. 🤫

İyi okumalar! 💙

-------------------------------

4'ten...

Emel Sayın - Kadehinde Zehir Olsa

Burnuma dolan koku ile yüzümü ekşittim. Ali'nin kutlama dediği şeyi gerçekten bu yolla mı yapmamız gerekiyordu?

"Haydi, Selin kızım. Solumadan içeceksin onu." Ben henüz bir yudum bile alamadığımdan Muzaffer Amca ile eşi Emel Teyze ve Ali de balıkları ile oyalanmaya devam ediyorlardı.

"Ben başka bir şeyler içsem?" Kadehi masaya bırakıp en masum ifademi yüzüme takınarak Ali'ye Tahta sandalyesini benimkine yaklaştırarak elini omzuma attı.

"Ne başkası?" dedi kaşlarını sahte bir biçimde çatarak. Hoparlörlerden yükselen şarkının sözlerine kulak verirken, dudaklarımı gülmemek için birbirine bastırdım. İyice bana yaklaşırken boğazımı temizleyip sırtımı dikleştirdim.

"Keyifle yudumlarken, bu gece beni sarhoş etmeyecek başka herhangi bir meşrubat," diye açıkladım saçlarımı geriye atarken. Sıcak olmaya başlamıştı. Ekim ayında değil miydik?

"Kola mı, başkası derken?" Tek kaşımı havaya kaldırdım. Dudakları o şeklini alırken, gözlerini büyüterek bakışlarını üzerime dikti.

"Sen daha 17 yaşında değil misin kızım!" Muzip gülümsemesi tüm yüzünü kaplarken ben de kendimi gülmekten alamamıştım.

"Dedi beni zorla rakı içirmeye getiren adam," dedim masayı işaret ederken. Ali, gözlerini ardımdaki denize çevirdi. Üst dudağını alt dudağının altına hapsedip derin bir nefes çektikten sonra başını olumlu manada sallayıp kendi kadehine uzandı. Sandalyesini düzeltip doğrulduktan sonra kadehini havaya kaldırdı.

"Haklısın," dedi bana bakmadan. "Haklı değil mi, Muzaffer Amca? Daha hafif bir şeyler isteyelim Selin'e." Bana meydan okuduğunun farkında olduğum için, oyununa gelmeyerek gülümsedim. Derdim rakının tadından yana değildi. Gerçekliğinden emin olamadığım bir günün zihnimdeki muhakemesini henüz bitirememişken bir de bu gece sarhoş olmak istemiyordum. İçkiye ne kadar dayanıklı olduğum Ali'nin beni havuza fırlattığı gün ortaya serilmişti. Aklıma dolan kareler ile birden kan basıncımın yükseldiğini hissetmiştim.

Muzaffer Amca kır sakallarını sıvazladıktan sonra kadehini kavrayıp havaya kaldırdı.

"Eh, kusura bakma Selin kızım, Ali ile içmeyi pek özledim ben de. Buraya bir bakıver evladım!" Muzaffer Amca garsona seslendikten sonra Ali'ye döndü.

Ali elini havada asılı durduğu yerden indirmeden başını bana çevirdi ve fıldır fıldır dönen gözlerini üzerime dikti. En oyuncu ifadesini takınmış, ağına düşmemi bekliyordu. Ona bakışlarını iade etmek üzereydim ki, gözlerim masamıza yaklaşmakta olan garsona takıldı. Ben giydiği şeyin bir etek mi, yoksa yalnızca oraya yapışıp kalmış siyah bir bez parçası mı olduğunu anlamaya çalışırken o, Ali'nin hemen yanında durdu. Çilek ve diğer her türlü meyve notalarını hissettiren parfümü burnuma dolarken önümdeki kadehi sonsuza dek koklayabileceğimi fark ettim.

"Buyurun," dedi sol kolu ile Ali'nin üzerinden eğilip içki menülerini bana uzatırken. Yakasındaki isim, özensiz el yazısı yüzünden okunmuyordu. Kilitlenip kaldığımdan, garson kızın eli havada kalmıştı. Ali bakışlarını üzerimden çekmeden dudaklarını birbirlerine bastırdı.

"Hanımefendi?" Rahatsız edici ses tonu kulaklarımda çınlarken, kılımı dahi kıpırdatmadan Ali'ye bakmaya devam ediyordum. Çünkü ufacık bir kıpırtısında kızın göğüsleri Ali'nin omzuna değecekti. Ali'nin üzerinden biraz daha eğilip menüleri önüme koymak gibi bir hamleye kalkışması ile sandalyemi geri ittirerek ayağa kalktım. Ali Efendi ise durumdan o kadar hoşnuttu ki, ağzını açıp tek kelime etmeye tenezzül etmiyordu.

"İstemiyorum," dedim dişlerimin arasından. Göz ucumla Ali'nin başını geriye atarak kıs kıs güldüğünü gördüm.

Burnumdan solurken, sinerek geri çekilip restoranın içinde gözden kaybolan garsonu izledikten sonra kadehimi havaya kaldırıp, bardağın yarısına kadar dolu olan sıvıyı düşünmeden, gözlerimi kapatarak tepeme diktim. Masadan yükselen gülüşmeler boğuk bir şekilde kulaklarıma dolarken Ali'nin ellerini belimde hissettim. Dudaklarımdaki acı tadın üzerini yumuşak dudakları kapatıp beni kendime getirirken aynı zamanda baştan aşağı kızardığımı hissediyordum. Dudaklarıma kondurduğu kısa ama tutkulu öpücüğün ardından dudaklarını alnımda dolaştırırken gözlerimi araladım. Bakışlarımı mahcup bir biçimde Muzaffer Amca ile Emel Teyze'ye yönlendirirken onların kocaman gülümsemeleri ile birbirlerine baktıklarını gördüm.

Ali'ye dönüp kıkırdarken dudaklarına bir öpücük kondurdum. Ali hiçbir şey söylemeden tebessüm ederken, ay ışığının vurduğu mavi gözlerinin dolduğunu fark ettim. Ya da dünyam hafiften dönmeye balşadığı için ben öyle görüyordum.

"O zaman..." Muzaffer Amca karısının eline kenetlediği elini  çözmeden ayaklandı ve kadehine uzandı. Ali sağ kolunu belime dolayıp ikimizi onlara doğru döndürürken ben de ne zaman masaya bıraktığımı hatırlamadığım kadehi yeniden kavradım.

"Kapıları kırıp artlarına geçenlere, geç kalmayanlara!" Muzaffer Amca'nın yanaklarından süzülen yaşların benim kafamın bir anda güzel olması ile bir ilgisi olmadığının tamamen farkındaydım. Kadehlerimiz havada birbirine çarparken, gözlerim Emel Teyze'nin hüzünlü; ama aynı zamanda bir o kadar da mutluluk dolu gözlerini buldu.

Karşımdaki manzaradan fazlaca etkilenmemle genzim yanmaya başlamışken Ali'nin sol omzuma gömdüğü başı ile dikkatim dağılmış ve gözlerimi Emel Teyze'den ayırıp sağımda kalan Ege'ye çevirmiştim.

"Beni bu kokudan daha fazla sarhoş edebilecek bir başka mey var mıdır bilmem."

Ali Mertoğlu bedenime sarılı halde bana iltifat ederken, içkiye olan dayanıklılığım bir noktada sorgulanabilirdi belki de.

Savior Of The NightHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin