Adım Selin.
Herkese çok çabuk güvenip dost zannedip hayatta binlerce kez kazık yemesine rağmen uslanmayan genç bir kız... Maddi durumu oldukça iyi fakat hiç bir zaman mutluluğu tadamayan biri .16 yaşıma gelene kadar kız arkadaşlarımdan çok hep erkek arkadaşlarım olmustu. Bunun sebebini hep sormuştum kendime. Neden kızlara değilde daha çok erkeklere güveniyordum? Erkekler kızlara göre daha tehlikeli değil miydi? Bunu bilmeme rağmen hala huyumu devam etmem salaklık değilde neydi? Boşuna atalarımız huylu huyundan vazgeçmez dememişler. Ailem dahil çoğu insan bunu erkeklerin içinde büyüdüğüm için böyle olduğunu düşünürdü. Evet iki tane abim var ve 9 yaşına kadar onlarla oyun oynayıp büyümüştüm. Bunun pek etkili olduğunu düşünmesemde mantıklı olabilirdi. Kendimi bu yaşıma kadar hiçbir zaman güzel hissetmemiştim. Hani insanlar başkalarından nefret eder ya işte bende çirkinliğim yüzünden kendimden nefret ediyordum. Kısaca oldukça bakımsız ve cıvık bir kızdım. Çevremde benim yerimde olmak isteyen bir sürü kız vardı buna hiçbir zaman anlam veremedim hayatımda güzel olan ne vardı ki? Ama tabi dışardan bakıldığında mükemmel hayatı olan bir kız gibi görünüyordum peki ya gerçek hayatım? Evet her şey gördükleri kadarıyla güzeldi. Ama ya görmedikleri? Aile tabloma gelince nefret ettiğim bir annem ve babam var ama aynı zamanda çok sevdiğim iki abim var. Can ve murat. Can dert ortağım, Murat ise gelir kaynağım. İkiside çok başkaydı benim için. Annem ile babam ayrı şehirlerde yaşıyorlar. Ayrıldıkları falan da yok aslında. Sadece babamın fabrikasının İstanbul'da olması nedeniyle babam orada yaşıyor. Abilerim Can ve Murat okumadıkları için babamın yanında ona yardım ediyorlar. Ben ise okulum nedeniyle o nefret ettiğim kadın annem ile birlikte İzmir'de yaşıyorum. Her gün onunla kavga etmekten bazen çekip gidesim bile geliyordu fakat sabrediyordum. Bu kadın gerizekalı değilde neydi? Benimle kavga etmekten zevk mi alıyordu acaba? Hani erkeklerle çok yakın olduğumu söylemiştim ya şimdi sölediğime biraz şaşırabilirsiniz ama benim cidden hiç sevgilim olmadı. Sevgilim olmak isteyenleri de ben istemedim. Ne öpüşme, ne de sarılma... Sevgililik konusunda hiç bir tecrübem yoktu. Hiç bir erkeği sevemememden dolayı hep kendimi yanlız hissetmiştim. Taki o karşıma çıkana kadar. Şu ana kadar hiç aşk tecrübem olmamıştı. Nasıl olurdu da hiç tanımadığım biri için midemin içinde kelebekler uçuşuyordu? Kalbim resmen ağzımda atıyordu. Ne yani şimdi ben hiç tanımadığım bir yabancıdan mı hoşlanmıştım ??? Ahahah çok güldüm. Hem böyle bir çocuktan mı hoşlanacaktım. Elinde sigara tam bir serseri gibi görünüyordu . Benim doğamda aşka yer yoktu. Yanımdaki kız yani Meltem'in ona selam vermesiyle bi an şaşkınlığımı gizleyemedim. Direk melteme dönüp
-Sen onu nereden tanıyorsun? Şaşkınlığım hala ortadaydı ve meltem bana çok acayip bakıyordu. Neden böle baktığına anlam veremezken o cevap vermeden bir daha konuştum.
-Bana neden böle bakıyorsun?
Meltem o çocuğa bakıp tekrar bana bakarak
-Ege benim en iyi arkadaşlarımdan biri. Sana bakmamın sebebi ise suratındaki ifade. Selin sen iyi misin?
Birden onunla ilgili daha çok bilgi ögrenme isteği geldi kendi tutamıyarak melteme döndüm
- Nasıl biri anlatsana biraz.
Bunu neden sorduğumu cidden bilmiyorum. Ama sorduktan sonra pişman olduğum kesin. Tam meltem anlatmaya başlıyacakken İsmet yanımıza geldi ve bana salak salak bakarak
- Naber sürtük?
Sürtük mü? Bu ne biçim bir tabirdi ?Şakasına dediğini biliyordum ama yüksek sesi yüzünden sesi Egeye de gitmişti. Ama o hiç istifini bozmadan sigara içmeye devam etti. Melteme görüşürüz diyerek hemen oradan ayrıldım. Çünkü fazlasıya utanmıştım. Eve giderken aklımda bir sürü soru vardı. Acaba benim öle olduğu mu düşünür müydü? Bunu neden bu kadar takıyordum ki? Altı üstü bir yabancı. Bananeydi ki ondan o beni ilgilendirmezdi. Ama aklım sürekli onun yeşil gözleri ve kıvırcık onu olduğundan daha yakışıklı gösteren saçlarındaydı. Eve gitmeden bir bira aldım ve tenha bi yerde onu içtim. Bira tecrübem pek yoktu. Çok nadir içiyordum. Ve en kötüsü de bir bira bile beni şarhoş edebiliyordu. Eve gitmeyede korkuyordum. Dedim ya annemle sürekli kavga içindeyiz. Bi de bunu kaldıramazdım. Sonunda her şeyi göze alıp eve gittim ve direk uyku haplarından alıp uyudum. Sabah uyanır uyanmaz yine aklımda o yeşil gözler vardı. Dayanamayıp meltemi aradım. Meltem telefonu açtığında
-Salak mısın kızım sen saat sabahın altısı. Bu saatte insan aranır mı?
Saate bakmadan direk onu aramıştım. Özür dileyek sözüme devam ettim.
-Ege'yi bana anlat.
Meltem biraz sessiz kalıp şaşkınlığını attıktan sonra
-Onun hikayesi baya uzun yüz yüze anlatmam daha iyi olur dedi.
Hikayesini o kadar merak ediyordum ki anlatamam. Ama fazla ısrar edersem Meltem'in altında bir şey arayacağından emindim ve tamam diyerek telefonu suratına kapatıp, yastığa kafamı tekrar koydum. Uyuya kalmış olmalıyım ki uyandığımda saat 12 ye geliyordu. Haftasonu olduğu için şanslıydım. Bizimkilerle buluşmak için üstümü giyinirken birden zil çaldı. Kapıyı açtığımda Meltem'i görünce şaşırdım ve onu içeri aldım. Hal hatrımı sormadan direk
-Ege hakkında ne bilmek istiyorsun?
Sesi oldukça sertti ve yüzü katkatıydı. Bi an irkildim ve melteme dönüp kısık bir sesle
-Hikayesini dedim
Ve bana yine o pis pis bakışlarıyla bakarak anlatmaya başladı.
-Onun en sevdiği insan abisiydi. Annesi ve babası o çok küçükken ölmüştü. Ve bir tek abisi vardı hayatında. Abisini de 3 ay önce kaybetmişti. İki ay boyunca kimse onu ne gördü ne haber aldı. Bu son ayda ortaya çıktı ve ruh gibi dolasır hep.
Gözlerim yaşarmıştı ve meltemde bunu farkederek sustu ve sonra tekrar basladı.
-Okul hayatına gelirsek 1 hafta okulda 2 hafta yok. Ama hocalar bu durumunu bildiği için onu sınıfta bırakmayacaklardı. Bu çocuk tek başına ne yapıyor dersen okul çıkışları sanayide çalısıyor ve haftasonu izmir barlarında karı kızla yiyor. İşte Ege'nin hikayesi bu. Ve en yakın arkadaşları ben ve Alp.
Hala yüzü kaskatı ve sinirliydi. Bu kadar sinirli bakması daha da canımı yakıyordu. Bir şekide konuyu kapattım ve ardından bana parka gitmeyi teklif etti. Ege'yi gördüğüm parka... Oraya gitmeyi pek istemesem de teklifini kabul ettim ve evden ayrıldık. Parka gidince Ege'yi orda görünce şoka girmiş gibiydim. Utanıyordum . Hemen kafamı çevirdim ve onu görmemiş gibi yaptım. Şansıma bizimkiler de ordaydı. Bizimkiler derken Pelin, Burcu, Mustafa, İlker ve İsmet onlara doğru yöneldim Meltem'ide çağırarak. Oraya vardığımda İsmet'i öldürmemek için zor tuttum kendimi. Üzerimde göz hissediyordum. Çevreme baktım ve Ege gözünü bile kırpmadan bana bakıyordu. Neden baktığına anlam veremeden kafamı çevirdim ve bir anda bileğimde sert bir el hissettim. Canımı çok yakan bir el.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HER ŞEYİ DEĞİŞTİREN YABANCI
RomanceBir gülüş... Yemyeşil gözler... Bir bakış... Bir masumiyet... Hayattan bıkmış, asabi...