Beşinci Tutam

130 17 9
                                    

Emir

Önüme bırakılmış kağıda bakıyor, ne yapmam gerektiğini bilmeden öylece duruyordum.

Onu almamalısın.

İnsanlar tehlikeli. Onlarla yakın olmak da öyle.

Leyla öğrenirse çok kızar ve sana ceza verir.

Onun sana neden yaklaştığını bile bilmiyorsun.

Bunu yapmamak için bir sürü sebebim vardı.

Ama onu tekrar görmek istiyordum. O, bana şeyi hatırlatıyordu, şeyi...

Dur, bu kelimeyi söylemen yasak.

Yavaşça elimi masaya götürdüm ve peçeteyi aldım. Ve onu, Leyla'nın vücudumda dokunmadığı tek yere sakladım.

Sonra da hiçbir şey olmamış gibi, kafeden ayrıldım.

***

Eve geldiğimde, Leyla kapının önünde durmuş, sorgular gözlerle ve kızmış bir şekilde bana bakıyordu.

"Emir." Dedi düz bir tonda. "Bir saat önce evde olman gerekiyordu."

Ona sakın yalan söyleme.

O, senin sahip olduğun tek şey.

"Profesörlerden biri ile konuşmam gerekiyordu."

"Bir saat boyunca mı?" Kaşını kaldırarak sordu.

"Bana üniversitede kalmak isteyip istemediğimi sordu."

Yalan değildi. Sadece, Yaşar Hoca bunu bugün sormamıştı.

"Peki, sen ne cevap verdin?" Yüzü, bir şeyi fark etmiş gibi gerilmişti.

"Düşüneceğimi söyledim."

"Anlıyorum." Dedi eliyle çenesini sıvazlarken. Ve ben ne olduğunu anlayamadan yan tarafında duran vazoyu kafama fırlattı.

Son anda eğilerek kurtulduğum vazo arkamdaki duvara son hızla çarptı ve tuzla buz oldu. Korkmuş bir şekilde Leyla'ya dönerken yine krize girdiğini gördüm. Ağlıyordu, rimeli yüzünde izler bırakırken bulduğu her şeyi yere fırlatmaya başladı.

"Sen!" Diye haykırdı hıçkırıklarının arasında. "Sen hayatta sahip olduğum tek şeyi yok ettin, benden her şeyimi aldın sen!" Antrenin aynasını paramparça ederken bağırmaya devam ediyordu.

"Şimdi de gitmek için fırsat kolluyorsun değil mi, şeytan!"

Şeytan.

Gözlerimden yaş boşanırken, hiçbir şey söylemedim.

Her zaman yaptığımı yapıp, bir kenara geçtim ve bitmesini bekledim.

Sakinleştiğinde, dizlerinin üstünde emekleyerek yanıma geldi ve beni kendisinin hizasına inmeye zorladı. Onun gibi yere çöktüğümde beni kollarının arasına almaya çalıştı. Artık beni kucaklayabilmek için yeterli uzunlukta kolları yoktu.

"Emir." Diye mırıldandı ondan beklemeyeceğim kadar güçsüz bir sesle.

"Bensiz yola asla devam edemeyeceğini biliyorsun, değil mi? Hiçbir şeyi tek başına yürütemezsin."

Gözlerimi sıkıca yumdum. Acizliğim, onsuz bir hiç oluşum canımı yakıyordu. "Biliyorum."

"Güzel." Boynuma bir öpücük kondurup beni kucağından kaldırdı.

Akşam yemeğini yedikten sonra; Leyla, bahçenin öbür ucundaki atölyeye gitmeme izin verdi. Pikapta oynayan plakları değiştirmek dışında tuvalin başından ayrılmadan saatlerce resim yaptım.

Kanımda değişik bir duygu kaynıyordu. Onu tekrar göreceğimi düşündükçe, ellerim eldivenim içinde terliyor, kalbim daha hızlı atıyordu.

Saat dokuz olduğunda, eldivenlerim, üstüm, başım boyayla kaplı, eve geri döndüm.

Leyla beni banyoya soktu ve beni keselerken eldivenlerimi çıkarmamamla ilgili söylenip durdu.

Eldivenlerimi asla çıkarmazdım, kimsenin ellerime dokunmasına izin vermezdim.

Onları benden başka kimse görmemeliydi.

Leyla üzerimi giydirirken "Bu gece evde olmayacağım." Dedi. "Hastanedeki iş arkadaşlarımın düzenlediği geceye katılacağım."

Pijamamın üstünü almak için arkasına döndüğünde mutlulukla gülümsedim. İşim çok kolaylaşmıştı.

"Yatarken kapıyı ve pencerelerini kilitleyeceğim. Gece başına bela almanı istemiyorum."

Yani diyor ki, gecenin bir yarısı evden kaçıp birilerini öldürmeye kalkma.

Surat ifademi görünce "Üzgünüm." Diye mırıldandı. "Seni cinayet işlemeye neyin tetiklediğini bulana dek çok dikkatli olmalıyız." Sıkıca sarıldı. "Seni benden almalarına asla izin vermem." Dedi kulağıma.

Hatırlayabilsem bulabilirdik diye düşündüm. Bugüne kadar işlediğim cinayetleri ya da öldürdüğüm insanlara dair herhangi bir şeyi hatırlamıyordum.

Sadece yatağa yattığım ve kanlar içinde Leyla'nın beni bulduğu anlar vardı. Arası koskocaman bir boşluktu.

Asla hatırlamıyordum.

Başımı tamam dercesine salladım.

Uzandığımda Leyla her zamanki gibi boynumdan öptü ve odadan çıktıktan sonra kapıyı kilitledi.

Bir saat boyunca uyumadım ve sesleri dinledim. Önce banyonun kapısı açıldı, sonra Leyla'nın topuklu ayakkabılarının sesini duydum. En son dış kapının kapanma sesini duyduğumda tuttuğumu fark etmediğim derin bir nefes verdim.

On dakika kadar yerimde kıpırdamadan durdum. Sonra yavaşça yerimden kalktım ve gece lambasının verdiği zayıf ışıkta bir gömlek ve kot pantolon buldum. Üstüme hızlı hareketlerle geçirdikten sonra, kilitli olduğunu bildiğim kapı ile hiç uğraşmadan pencereye yöneldim.

Pencere de demir parmaklıklar da kilitliydi. Fakat bu bir sorun değildi. Her nasılsa  kenara saklanmış paslı demir bir çubuk kilidi açabiliyordu. Sanırım kaçtığım her seferde kilidi biraz daha gevşetmiştim. Bunu ise dışarıyı izlediğim o pazar sabahında fark etmiştim.

Ve Leyla'ya hiç söylememiştim.

Birkaç zorlanma yaşasam da zemin katta olan odamdan çıkmayı başardım. Pencereyi aynı özenle arkamdan kapatıp arkamı döndüm. İlk kez tek başıma, bilinçli bir şekilde evden ayrılıyordum.

Ya da kaçıyordum.

Başarmıştım. Kabanımın önünü kapatırken mutlulukla gülümsedim.

Onu yeniden görecektim.

düzenleme okuması yapmadan atıyorum, umarım  sapan hatalar yapmamışımdır sldlsösçdldodl

Kırık Saç Uçlarında Sallanan Bedenler (Boy x Boy)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin