hayat:kendimce

72 7 1
                                    

 

   Böyle insanların bazen anıları canlanır ya hep ölmeden önce, ya da biz öyle sanardık. O anılar şimdi en çok beni boğuyordu. Boğuluyordum. En çok da olmayan anılarımla. Çok arkadaşım olmadı benim mesela, 'yalnızım' dedirtmeyecek bi sevgilim olmadı yanımda. Her daim beni koruyan, bana sahip çıkan bi annem babam olmadı. Artık çok da bi önemi kalmadı, ama sadece acı veriyor. Ki eminim buda geçecek sadece izi kalacak, ve ben sildiğim bi çok insan gibi annemi de silicektim. Nasıl olucaktı bilmiyorum, ama olucak. Bunu biliyorum. Annemle o adamın neler yaptığı, bizi bi saniye bile düşünmeden yaptığı şeyleri hayal bile edemiyorum. Ki onun yüzümden okulumdan da olmuştum. Hangi okula gidicektim, hiç bi fikrim yoktu. Yeni okul, yeni ortam nasıl olurdu bilmiyorum. Ve babam. Kaç gündür aklıma gelmemesi için saçma sapan şeyler düşündüğüm adam. Kesin yıkılmıştı. Büyük bi ihtimalle boşanıcaklardı. Ve babam beni yanında istemiycekti. O yüzdendi bu acelem. Uzaktan da olsa tanıyordum. Annemi, babamı. Babam hep sorumluluklardan kaçan bir insan olmuştu. Ama işinde de çok başarılı bir mimardı. Çok seviyordum ben onu, ama neyini onu da bilmiyorum.               
  Yeni evime gelince taksiden indim ve eve baktım. İki katlı, küçük, çok tatlı bi evdi. Site halinde evler yan yanaydı. Bu eve en son ne zaman gelmiştik onu bile bilmiyorum. Ama bana uygun en iyi bu ev olurdu. Taksici amcanında yardımıyla eşyaları kapının önüne bıraktıktan sonra amcaya teşekkür edip, gidişini izledim.
 
   Evin içine girdiğimde havasız olduğunu farkederek elime aldığım eşyaları yere bırakıp küçük arka bahçeye çıkan kapıyı açtım. Açmamla karşımdaki evin, üst katındaki balkonda  sigara içen, esmer, koyu kahverengi saçlı çocukla göz göze gelmem bi oldu. Bana yumuşak ve tatlı bi biçimde bakarken komşum olduğu bilgisini kendime hatırlatarak küçük bi gülümseme yolladım. Bana anlamsız bi şekilde bakarak kendimi rezil ettiğim için bi an kendimi alkışlamak istedim. Bana anlamsızca bakarken hemen perdeyi kapattım, ve yüzümü elimle kapattım. Neden gülümsedim ki. Tamam yakışıklı. Tamam tatlı. Ama sigara içiyor. Ben oldum olası sigaradan nefret etmişimdir. Aslında insanlara her ne kadar 'kötü kız' imajı çizsem ve dışardan bakınca bu yüzden her şeyi kullanabilecek gibi bi tipim olsa da öyle değil. Her neyse, kaç gündür bütün dengem bozulmuştu. Saçma sapan şeyleri aklıma takıp kendime dert ediniyordum. Dert edinmem  gereken şeyleri de hiç takmıyordum. Bu eski ben değildim.
 
    Kendi odam üst kattaydı, eşyaları yine zar zor yukarı taşıdım. Ama bi an aklıma gelen bi gerçekle, sabahtan beri onca iş yapmama rağmen hiç bi şey yememiş olmam, ve açlıkta kurtlarla savaşabilicek olmam gerçeğiyle yüzümü buruşturdum. Şimdi nerden bulacaktım marketi, ve kim gidicekti oraya. Bu civarlarda pizzacının olması için dua ederken, internetten en yakın nerde var diye bakarken, çok yakında bi yerlerde olduğunu görmemle rahat bi nefes verebildim. Yeni ikinci mekanımı şimdiden bulmuştum, ve günler sonra ilk defa güzel bi şey olmuştu. Çok yakında pizzacı vardı, tamam biraz fazla sevinmiş olabilirim. Ama pizzacı bu, boru değil.

🌈

  Karnımı doyurup açlığımı giderdikten sonra, rahat koltukta iyice yayılıp, telefonumu  elime aldım. Evin içini babam dizayn etmişti.    

   Çoğunlukla gri ve siyahtan oluşan bi evdi. Renklerin böyle olmasını ben istemiştim. Evet karanlıktan korkuyorum, ama ben siyaha aşıktım.

  Damla'yla Hande'nin olduğu 'siyahın üç tonu' grubuna girip son mesajları okumaya başladım. Bu arada annemle babamıda en başta engellemiştim. Yoksa adım gibi eminim beni rahat bırakmayacaklardı.

'Beste okuldan niye gittin?' diye sormuş Hande.

'Oha! Beste okuldanmı gitmiş?'diye yanıt vermiş Damla.

'Tabi canım unutmuşum sen o ara horul horul uyuyodun 😡' diye çıkışmış Hande.

'Sen uyumuyodun sanki kızım. Ders ingilizceydi İNGİLİZCE. Can kulağıyla hocayı dinliyceğimi düşünmedin heralde.' demiş Damla.

Karanlığın MelodisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin