4. Bölüm

122 13 0
                                    

Büyük bir sessizlik içinde (!) eve girdiler. Alev yönünü Başak'ın dağınık odasına çevirdi. Başak uyuyordu. Her zamankinin aksine Başak oldukça düzgün ve toplu yatıyordu. Kapıyı kapatıp tekrardan açtı. Evet bu isyankar arkadaşıydı. Gülümseyip kapıyı kapattı.

“Uyuyor.” Dedi sessizce Defne'ye.

Defne başını sallayıp odasına girdi. Alev daha Ateş'ten bahsetmemişti ona. Nasıl bahsedecekti ki? Çocukla bir dakika geçirmek 3. Dünya Savaşını çıkartmak için başlıca sebeplerin arasına giriyordu. Bir de Defne'nin onunla dalga geçmesini çekemezdi ama bahsetmek zorundaydı.

“Defneeeeee!” diye bağırdı çantasını çıkartırken.

Defne çoktan eşofmanlarını giymiş tipik ev haline bürünmüştü.

“Ne?”

“Bak, bu gece bir çocukla çıkıyorum. Tek kelime etme! Hazırlanmama yardım etsen yeter!” Defne azını açmıştı ki onu susturdu.

“Banyoya giriyorum, çıktığımda adam gibi bir kıyafet çıkartmış olsan yeter. Her şeyi anlatacağım ama şimdi değil.”

**

Ateş ıslık çalarak Sarp'ın evine girdi. Neredeyse bütün kıyafetleri buradaydı. Gerçi neyinin nerede olduğunu bilmiyordu. Burada olmasını umuyordu sadece. Neşeyle kapıyı açıp kokuşmuş eve girdi. Bira sigara ter kokusu bir birine karışmış yeni bir zehir üretilmiş gibi duruyordu. Doğruca camları açıp temiz havanın içeri girmesine müsaade etti. Camda biraz bekledikten sonra telefonunu çıkarttı. Ekranında ki Alev'in resmine bir süre takıldıysa da hemen kafasını toplayıp Sarp'ı aradı.

“Ateş, hayırdır abi?” Ateş yeşil gözlerini evde dolaştırdı. Fare bıraksan yaşamazdı bu evde.

“Olum evin hali ne lan böyle?”

“Evde misin sen?”

“Yok sokaktayım ama bir sorayım dedim. Tabi evdeyim lan. Benim eşyalarım neredeydi?”

“Bak işte, sanki eve uğradığım varda bana soruyorsun. Hadi görüşürüz. Burcu beni bekliyor.”

“Burcu? Seni kerata. Aferin lan.” Sarp'ın gülme sesinden sonra telefonu kapattı.

Üzerinde ki pembe gömleğin düğmelerini yavaş yavaş çözerek kimin kullandığı belli olmayan odaya girdi. Şaşkınlık dalgasının bedenin de çözülmesini bekledi bir süre. Burası çamaşırhaneden farksızdı. Yatak denilen şey kaybolmuş onun yerinde bir sürü kıyafet vardı. Kıyafet dağından lacivert bir kot pantolonla aynı renk gömleği çıkartı. Ee? Kim ütüleyecekti bunları? Bir üst katında oturan halasının yanına çıkıp ütületse miydi? Evde miydi ki acaba?

“Hayır Ateş!” dedi kendi kendine. “Biricik halan biricik yeğenlerinin yanında şu anda.”

Kendini toplamaya çalışıp ütü arayışlarına girişti. Evde ki büyük uğraşlar sonucu ütü sandığı şeyi mutfak dolabından aldı. Ütü mutfakta ne geziyordu? Ah nasıl ütülecekti ki bunu? Aklına gelen şeytani fikirle gülümsedi. Hızlıca telefonunu çıkartıp Özgür'ü aradı.

“Alo Özgür neredesin abi?”

“Dışarıdayım ne oldu?”

“Oğlum ben Sarp'ın evindeyim ama iyi değilim. Bir şey ısırdı galiba. Çabuk gel.”

“T-tamam geliyorum da ne ısırdı?” Ateş içinden küfür etti. Ne ısırmıştı?

“Adını bilsem 'bir şey ' demezdim dimi ileri zekalı top kılıklı Şaziye!” Özgür bıkkın bir nefes verdi.

YAKICI SOLUKLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin