Okyanus'danNe oluyor? Neden bu kadar üşüyorum?
Kimse yok mu?
Biri bana yardım etsin.
Üşüyorum...
İmdat!
Lütfen yalvarırım ben burada kalamam.
Çıkarın beni buradan.
Sen kimsin?
Bırak beni.
Ben sana ne yaptım?
Aniden gelen uçurumdan düşme hissiyle yatakta dikleştim. Gördüğüm rüya da neyin nesiydi?
Yüzümdeki ıslaklık hala rüyanın etkisinden çıkamadığımın somut kanıtıydı. Gördüğüm o sarışın çocuk da kimdi. Gözlerimi kapadım ve o simayı tekrar canlandırmaya çalıştım. Ama önüme gelen sadece sarı saçlarıydı.
Ayaklarımı çok da yüksek olmayan yatağımdan sarkıttım ve komidinin üstündeki içki şişesinden bir yudum aldım. Boğazımı yakan tatla birlikte boy aynamın yanına gittim. Gözlerimden akan makyaj beni pandaya benzetmişti. İstemeden güldüm buna. Ne garipti ruh hallerim.
Dolaptan aldığım ıslak mendille sildim yüzümü. Çöp kutusunu hedef alarak fırlattığım mendil yere düşünce ayağımın ucuyla çöp kutusuna yaklaştırıp bıraktım. Dolabımın karşısına geçip siyah dizleri yırtık pantalonumla kırmızı kısa tshirtümü üstüme geçirip saçlarımı düzleştirdim ve ruju sürüp rimel kullandım. Ayağıma siyah ayakkabılarımı giyip odamdan kendimi dışarı attım. Telefonumu ve cüzdanımı siyah spor çantama atıp dudaklarıma rujumu yedirdim. Bir iki kere parfümü sıkıp koltuğa fırlattım. Aynadaki görüntüm hoşuma gidince aynaya bugün de iyiyiz diyip evden çıktım.
Aklıma bugün Çakılla buluşacağım gelince telefon rehberimden 'Şanslı Sürtük' yazısının üstüne tıklayıp kulağıma götürdüm. İlk çalışta telefonu açan arkadaşımın sesi kulağıma dolunca yüzümü buruşturdum. Sabah sabah sesi nasıl böyle çıkıyordu?
Çakılın adımı seslenmesiyle düşünce ortamından çıkıp ona bizim mekana glemesini söyledim. Daha dünden hazırlıklı olduğu için tamam diyip telefonu suratıma kapattı hanımefendi.
Hızlı adımlarla siyah Maseratimin yanına gidip arabaya kendimi attım.
Evime çok da uzak olmayan Çukur'a 5-10 dakikada gitmiştim. Kapıda Lamborginisine yaslanmış ve burnundan soluyan bir Çakıl beklemiyordum. Çantamı arka koltuktan alıp yanına gittim.
'Ne oldu yine?'
'Delinin biri tuttu kolumdan içmiş bir de leş gibi sanarsın fıçıya düşmüş diyor bir de gel bizim eve ev boş. Dayanamadım yapıştırdım kıymetlisine bir tekmeyi. Küfür ede ede gitti gerizekalı. Hayır yani anlamıyorum tam mutluyum illa başıma bir şey gelicek'Güldüm. Böyleydik biz bribirimize. Bir şey demeden kafamı iki yana sallayıp Çukurun kapısını açtım. Üç kısımdan oluşan mekanda benim odamın ışıklandırması kırmızı onunkisi maviydi. Kapıların altından sızan ışıklar siyah ışıklandırmalı odaya garip bir hava katıyordu. Eşyalarımı mahzene koyup Çakıla döndüm:
'İlk müşteri benimdir. Bugün çizme havamdayım.' dedim. Güldü ve 'Al senin olsun ama ikincisi benimdir.' diyip göz kırptı.
Üniversitede Güzel Sanatlar okuyorduk ikimiz de. Sonra ayrı eve çıkmıştık yaz ortasında. Çukur aslında aniden gelişen bir olaydı. Babam demeye utandığım adamın bana 18. Yaş günümde verdiği tozdan geçilmeyen mekanı bu yere dönüştürmüştük. Dövme yapmayı sevdiğimizden ve güzel yaptığımızdan arada uğrar özel dövmeler yapardık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çakıl
ChickLitBilinmeyen kelimelerin tercümanı olan kayalıktan kopan bir çakılın hikayesi..