Cam duvarlar arasında özgürlüğü aramak. Özgürlüğüne düşkünlüğü ile tanınan siyam balığı gibi. Akvaryumların içindeler şimdi. Neden? Akvaryumları süsleyen en güzel balıklardan oldukları için. İnsanlara geçersek. Yaşıtlarımın camdan duvarları yoktu. Ya onları kısıtlayan aileleri, ya da dersleri. Çoğunun tek sorunu buydu. Beni sıkıntıya sokacak derslerim de yoktu, önüme çıkan ailem de. Duvarlarım vardı. Dışımdan ne kadar tersi gözüksemde, o duvarları aşamayacak kadar cesaretsizim. İnkar edemem. Ben siyam balığıyım. Sonsuz maviliğinden koparılmış siyam balığı. Cam duvarlar arasında özgür değilim.
Birini tanımaya çalışmak, duvarlarımı kırmak kadar imkansız benim için. Tüm bunlar benim gözümde bu kadar imkansız iken bir erkek ile yakınlaşmak beni afallatmıştı. Üç sene önce bir bahanem vardı. Daha büyümedim diyebiliyordum. Üç sene içinde ne değişti diyebilirsiniz. Hiçbir şey. Düşüncelerim, korkularım, kalbimdeki ağrı, duvarlarım. Hepsi yerindeydi. Bahanelerim tükenmişti. Miray'a açık açık söyleyemesem de anlıyordu güvenemediğimi. Zaten güven, duvarlarımı kıracak olan tek şeydi. O duvarlar benimle birlikte büyüyordu, alışmıştım. Bir kaç saat önce yaşadıklarım, o duvarların benim için ne kadar ağır bir yük olduğunu hissettirmişti. Küçük bir yakınlaşma. Sadece küçük bir yakınlaşma evet. Ama beni terletmeye yetmişti. Keşke sadece terlemeyle kalsaydım. Güçsüzdüm o an. Farklı duyguları hissetmiştim. Kalbim uzun süre sonra acıdan başka bir duyguyu bana tattırmıştı. Anlamsız olabilir. Her gece barımda bundan kat kat daha fazla ileri giden insanları görüyordum. O kadar basit gözüküyorlardı ki...
Böyle düşünüyorken, düşüncelerime zıt düşen davranışlarda bulunmak beni yormuştu. Sert gözükmek, gerçekten öyle değilsen gerçekten zordu. Kabul ediyorum, duygusal bir kızım. Ağlayamayan duygusal kız. Bunu beni barda birkaç dakika gören birine anlatmaya çalışırsanız, sizi deli zanneder. Haklı da. Duvarlarımda 'soğuk Abra' yazıyordu. Tek başıma kaldığım zaman ise insanlar ile beraber gidiyordu duvarlarım.
Bar açılalı yarım saatten fazla olmamıştı. İş çıkışı bir şeyler içmek isteyen kesimin saati. Bazıları ise kafasında ki sorulardan uzaklaşmak için geliyordu. Ve diğerleri masalarında kurulup avlarının gelmesini bekleyecekti. Leonard Cohen-Hallelujah çalmaya başladığında gülümsemeye çalıştım. Annemin en sevdiği müzisyen. Müzisyen diyerek geçilmemeli. Yazar, şair, söz yazarı ve müzisyen. Her işini de mükemmel yapıyordu. Slow dinlemeyi sevmememe rağmen saatlerce Cohen şarkılarını dinleyebiliyordum.
Önümde ki hareketlenmeyle birlikte bakışlarımı yerden ayırdım. Gözlerim anlık bir şekilde şaşkınlığını belirtse de hemen kendimi toparladım. Uras. Tek değildi. Yanında saçları omuzlarına kadar uzanan güzel yüz hatlarına sahip esmer bir kız da vardı. Bu ne şimdi? Esmer kız somurtarak etrafına bakarken Uras sırıtıyordu. Artık sırıttığını ayrı bir şekilde anlatmama gerek yok sanırım. Her zaman yapıyordu bunu. Aklıma öğlen olanlar gelince midemde ki kasılma daha çok arttı. Peki, her zaman yapmıyordu. Yakınken... Fazla yakınken çok daha ciddi gözükebiliyordu. Hem yanında ki kızda kimdi böyle? Aptalca da olsa Miray'ın ürettiği "Bu çocuk kesin senden hoşlanıyor!" fikri aklıma kazınmıştı. Şimdi yanında bir kızla görünce farklı hissetmiştim. Yakınlaşırken midemde açılan kelebek kafesleri sanki daralıyordu. Şunu belirteyim; Kıskanmıyorum. Neden kıskanayım ki? İki gündür gördüğüm birini mi kıskanacağım hem. Kısa bir anlığına yakınlaştığımız için onun benden hoşlandığı fikrine mi inanmıştım! Kıskanmıyorum, evet. Ama şu an kalkıp suratına bir yumruk daha atmak istiyorum. Burnu kızarmıştı. İyi belki mor daha güzel dururdu suratında. Kıskanmadığımı söylemiştim, değil mi?
"Selam!"
Dizim titrediğini yeni fark etmiştim. Durması için içimden emirler veriyordum ama durmuyordu. Daha şiddetli titremeye başlayınca iki elimi de sertçe dizimin üstüne koydum. Bakışlarımı dimizden çekip, Uras'ın aptal sırıtışına baktım. Yanında ki kız ince kaşlarını çatmış beni izlerken dilinde ki piercingi gösterip
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Abra
RandomKendime not: Etkileyici bir konuşma sahnesi çıkarsa buraya yaz. İlgi çekici olur falam... (Şu kitabı okuyan varsa okumasın lan ayda yılda bir bölüm yazıyorum)