Duvarlarımdan bu kadar uzaktayken, kendime bu kadar yakın hissetmem beni rahatsız ediyordu. Duvarlarımı bırakıp gidemezdim. Onlar ile ben olabilmeliydim. Tuğlaları birer birer yıkarak dış dünyaya adımlarımı atmak her ne kadar özgür hissetirse de oraya ait değildim. İlk zamanlar maskemden rahatsız olsamda artık tenime işlenmişti. Geçmişimi bilen tek kişinin yanında bile eskisi kadar eğlenemiyordum. Eskisi kadar eğlenmeyi istemek, imkansızdı benim için. En azından Miray'ın yanına gülümseyebiliyordum. Başka biri olsa benden sıkılırdı. Hatta çocukça davrandığımı söyleyebilirdi. Ama o hiçbir zaman beni yalnız bırakmamıştı. Şu an da olduğu gibi.
"Bu elbise nasıl?" diye bağırdı sevinçle. Mankenin üzerinde ki beyaz elbise gerçekten çok güzeldi. Derin göğüs dekoltesi yüzünden fiziğine güvenmeyen kişilerin giyebileceğini sanmıyordum. Miray'ın üzerinde çok güzel duracağına eminim. Güzel fiziği ve dikkat çeken yüz hatları vardı. Göğüsleri de bu elbise de olduğu gibi, tüm dekolteli kıyafetlerde hoş duruyordu. Bana yakışmazdı mesela. Onun fiziğine kıyasla benim ki o kadar dikkat çekici değildi. Göğüslerim küçüktü, bacaklarım dar pantalon giydiğimde garip duruyordu. Miray'ı kıskanmıyorum. Hatta fiziksel kusurlarımı umursamıyorum bile. Sadece farkında olduğum şeylerdi bunlar. Miray dirseğiyle beni dürtünce gözlerimi vitrinden ayırdım.
"Sana çok yakışacak." Miray'ın gülümsemesi daha da derinleşti.
"Hadi deniyelim!" Elimden tutup mağazaya sürüklemeye başladı. İçeri girmeden önce gözüm elbisenin fiyatına takıldı. Gerçekten bir elbiseye bu kadar para harcıyorlar mı? Evet, kaliteli duruyordu ve güzeldi de. Ama sadece bir elbise değil mi? En fazla bir kere giyinelecek bir elbise. Yanımıza genç esmer bir görevli yaklaşıyordu. O gelmeden bu mağazadan Miray'ı çıkarmam lazım. Saatlerdir dolaşmadığımız yer kalmamıştı ve sadece bu elbise de gözleri bu kadar parlamıştı. Büyük ihtimalle bu elbiseyi alacaktı. Parasını gördüğünden emin değilim. Miray çalışmıyordu ve baba parasıyla geçiniyordu. Ailesinin durumu çok iyi olmasına rağmen, Miray'ın o kadar para harcaması benim içimi yakıyordu. Hiçbir zaman basit şeyler için büyük paralar harcamamıştım. Motorsikletler hariç. Sanırım en büyük zaafım onlardı. Trafikten nefret ettiğim kadar, hızı seviyordum.
"Siz nasıl bir şey bakmıştınız?" Esmer çocuk konuşana kadar buraya geldiğini fark etmemiştim. Şaşırdığımı görmüş olmalıydı ki, gülümsedi. Pürüzsüz cildinde gamzeleri belirginleşmişti. Sert bakışlarıma aldırmadan bana gülümseyerek bakıyordu. Ve ben de burada durmuş görevli çocuğun hareketlerini inceliyordum.
"Miray nerede?" Aptallığımı sınırlarında yaşamaya devam ediyorum. Çocuk nereden bilebirdi Miray'ın kim olduğunu? Gerçi beni yanında sürükleyen kişi dışında yanımda kimse olmamıştı. Uras kadar aptal değilse bunu anlayabilirdi.
"Arkadaşınızdan bahsediyorsanız kabinlere gitti."
"Kabinler nerede?" Dedim soğuk sesimi bozmayarak. Çocuk eliyle siyah parlak taşlarla süslenmiş, odanın soft renklerine zıt düşen odayı gösteri.
"Orada." Ona cevap vermeden yanından gidip kabinlerin önünde durdum. Bir kaç dakika sonra Miray elbiseyi giymiş olarak dışarı çıktı. Tahmin ettiğimden çok daha güzel gözüküyordu. Elbisenin omuzlarında altın sarısı çok dikkat çekmeyen yuvarlak şekline getirilmiş zincirler vardı. Mankenin üzerinde fark etmediğim bacak dekoltesi, göğüs dekoltesini unutturacak kadar iddialıydı. Ve bu elbise, ancak Miray'a bu kadar yakışabilirdi.
"Nasılım?" diye bağırdı Miray. Kendi görüntüsünden memnunmuş gibi aynaya bakıyordu. Memnun olmaması imkansızdı zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Abra
RandomKendime not: Etkileyici bir konuşma sahnesi çıkarsa buraya yaz. İlgi çekici olur falam... (Şu kitabı okuyan varsa okumasın lan ayda yılda bir bölüm yazıyorum)