''- Nereye gidiyoruz? ''
Derin bir nefes aldım, kötü bir şeylerin olacağını seziyordum. Daha fazla soru sorarsam sinirlenecekti bu yüzden sadece sessizce yürüyordum.
Issız bir yere geldik. Gerçekten ürkütücü görünüyordu ve biz sadece ilerliyorduk
''- Konuş artık''
Sessiz kalması iyi bir şey değildi, normalde asla kolay kolay susmazdı. Sonunda çelik bir kapıdan içeri girdik.
Hoş bir yer değildi...
''- Şu odaya gir'' o kadar sakin söylemişti ki bu bile beni ürkütmüştü. Ne derse onu yapıyordum, ama ona hiç güvenmiyordum. Öyle bir adama annemin nasıl aşık olduğunu anlamıyorum, hem de hiç. Eğer babam ölmemiş olsaydı bu adama gününü gösterirdi.
Beni orada yalnız bırakıp başka bi odaya geçti. Neler konuştuklarını az da olsa duyabiliyordum.
''-Sonsuza dek sizin olsun''
''-Emin misin ? Kıza 500.000 dolar yeter mi ?''
Neyden bahsediyorlardı anlamamıştım ama başından beri iyi şeylerin olmadığını seziyordum.
''- 400.000 dolara bile razıyım dostum''
Beni satıyor değildi herhalde? Bunu düşününce gülmeye başladım. Komik olurdu doğrusu.
''Anlaştık. Ama sakın onu almaya gelme, senin için iyi olmaz !''
Ne? Hayır, bu küçük bir eşek şakası. Annem buna izin vermezdi.
Derin bir nefes aldım. Bu son söylediğime ben bile inanmamıştım, annem o adamla evlendiğinden beri çok değişmişti. Şu iki yıl bana zehir olmuştu. 14 yaşında iken babam iş kazası sonucu hayata gözlerini yummuştu ve yaklaşık 8-9 ay sonra o adamla tanıştı 3 ay sonra da evlendiler. Ve ben o günden beri sanki annemin kızı değilim. Ne eskisi gibi merhamet ve sevgi ile bakıyor gözlerime ne de en azından bir anne gibi davranıyordu. Birbirimize çok yabancıydık.
Kapının açılmasıyla irkildim:
''-Yeni hayatında mutluluklar''
''-Senin o boktan şakalarına inanacak değilim, hadi gidelim''
''-Fazla aptalsın Madison''
''-Ne diyor-''
Lafımı bitiremeden odadan çıkıp gitti. Saçmalıyordu, böyle bir şey olamazdı.
Hala kendimi kandırıyorum.
Babam öldüğü gün her şey bitti.
''-Yorma kendini''
Bu ses beni ürkütmüştü. Devam etti:
''-Toparla kendini alışacaksın bu hayata ''
Sustum. Cevap vermedim. Çünkü korkuyordum.
''-Gidiyoruz''
Ayağa kalktım, onu takip ettim. Belli sokaklardan geçiyorduk ve sanki zaman çok çabuk geçiyordu. Bir yere geldik ve burası tam bir genel eve benziyordu.
"-Neredeyiz?"
Bu soruyu çok sakince sormuştum. Derin bir nefes aldı :
"- Maalesef, bunu asla bilemeyeceksiniz güzel şey"
Bu, kendim de bir huzursuzluk hissi uyandırdı.
İçeri girdik. Bakımlı hoş kızlar vardı , hepsi birbirinden güzeldi.
"- Gir şuraya"
"- Neden?"
"- Çok soru sorma, ne dersek onu yap aksi takdirde senin için iyi olmaz."
İçeri girer girmez hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. O kadar çaresiz ve kötü hissediyordu ki. Her şey o adamın suçuydu. Her şeyi o bozmuştu. Tüm hayatımızı altüst etmişti... Peki ya şimdi ne olacaktı?
Ben bunları düşünürken içeri birisi girdi, ve elindekileri bana fırlatıp aynı hışımla çıkması bir oldu.
Ben bunları giyemezdim. Bunlar çok kadınsıydılar. Hayır, fazla seksiydiler.
Derin bir nefes daha aldım. Hala gözyaşlarım dinmiyordu. Kafayı yiyecektim sanki.İçeri aynı kişi tekrar girdi.
"- Yaşın kaç?"
"- 17"
"- Ne olacağını anlamışsındır sanırım ama benim bir şeyler anlatmam gerek"
Kalbim o kadar sert çarpıyordu ki nefes alış verişlerim tehlikeli bir hal aldı, ne diyeceğini bekliyordum.
"- Bak Madison, artık hayatın burda devam edecek. Hayat kadınlığı yapacaksın. Ve şimdiden harika bir müşteri çıktı bile. Şimdi o içeri girecek sakın deli bir şey yapma, biz buradakilere pek iyi davranmıyoruz"
Hıçkırmaya başladım! Cinsel bir obje olarak hayatıma burada devam edecektim artık, öyle mi? Hayır, bu mümkün değil.
Kendini tutuyormuş gibi bir hali vardı. Daha fazla dayanamadı :
"- Eğer hemen çeneni kapatmazsan, ben senin çeneni kapatmayı bilirim."
Kestim. Ağlamayı kestim.
"- 5 dakika içerisinde hayatının geri kalanın işine başlayacaksın, birazdan burda olur."
Devamı gelecek...