Herkes adımın hakkını verdiğimi söylüyor. Yüzümden ne olursa olsun tek eksik etmeyeceğim şey Gülümsememdir. Çünkü biliyorum ki dostumu mutlu düşmanımı yıkandır bu gülümseme.
Mutlu olmanın gerekenleri para, zenginlik, lüks arabalar, yeni kıyafetler ya da o muhteşem takılar değil. Hayır hayır düşünmeyin öyle şeyler. Sizi seven aileniz varsa zaten mutlusunuzdur.Çok uzatmayayım isterseniz. Ben Mutlu KUTAY. Normal bir hayatı olan ama ailesinin göz bebeği Mutlu. Çok düşkünümdür aileme. Soranlar için tekrar söylüyorum evet tesettürlü bir kızım. Ama huzurluyum. Aşırı zengin falan değiliz yok bazı şeyler mesela villalarımız, arabalarımız, o muhteşem takılarımız. Asıl zenginlik sağlıktır bizde. Annem yanımda olsun babam dik dursun bana yeter. Haksızlık karşısında susmayan dibine kadar babasının kızıyım. Vefakar ve sıcak yürekli annesinin kızıyım.
İşte sıcak bir yuvamız olsun yeter bize. Gözümüz öyle yükseklerde olmadı çok şükür. Her halimize binlerce şükür.Pazartesi gibi bir güne uyandım yine. Çoğu kişi sevmez Pazartesi'yi ama ben severim. Çünkü annem derki her şeyin ilki güzeldir. 'Haftanın ilk günü, önüne gelen ilk nimet, önüne gelen ilk aşk ' der. Yataktan kalkıp elimi yüzümü yıkadım. Annem her zamanki gibi kahvaltıyı hazırlamıştı. Önce üzerimi giyinip odamı topladım. Sonra da eşarbımı yaptım. Makyaj sevmeyen bir insanım ben o yüzden yapma gereği duymuyorum.
" Günaydın kızım." deyip yanağıma sıcacık bir öpücük kondurdu benim kraliçem. " Günaydın kraliçem." deyip kahvaltıya oturdum. Annem çay demlemezdi çünkü içen biri değilim. Sevmiyorum çayı pek. Annem benim için endişeleniyordu bunu anlayabiliyorum. Çünkü ilk defa başka bir okula gideceğim aslında onun içinde benim içinde sıkıntı o değildi. Sıkıntımız sadece oradaki herkesin zengin olmasıydı. %100'lük bir burs kazandım başka bir Kolejde. Ailem geleceğimin iyi olması için burayı çok istiyorlardı ve bende buraya gitmek zorundaydım.
" Asma o güzel suratını ama. İyi olacağım." dedim annemi motive etmek için. Çünkü biliyorum ki gittiğim zaman aklı bende kalacaktı tabii. " Bak kızım istersen gitmek zorunda değilsin." başlıyoruz yine ama ya. " Anneciğim sen o güzel yüreğini ferah tut hiçbir şey olmayacak hayırlısıyla. " kahvaltımı bitirince dişlerimi fırçaladım ve okula gitmeye hazırdım. Annem kapının ağzından bana bakıyordu." Babamı sakın uyandırma geç geliyor uykusuz kalıyor zaten." ben ayakkabılarımı giyerken annem çantamı tutuyordu. Tamam olunca çantamı aldım ve anneme kocaman sarıldım. " Her şey sizin için." dedim ve evden çıktım. En son hatırladığım annemin arkamdan dua etmesiydi. İşte bu çok güzel. Arkanızdan dua eden bir anneniz varsa kıymetini bilin. Evden çıktığımda bende düşünmeden duramıyordum. Çünkü pek hoşlanmam parasıyla övünen insanları. Kapının önünde otobüs beklerken annem camdan el salladı. Kocaman öpücük attım ve o anda otobüs geldi. Besmele çekerek bindim ve cam kenarına geçip oturdum. Çantamı kucağıma aldım ve camdan manzarayı seyretmeye başladım. O sırada başka bir durakta durduk ve bir tane oğlan bindi. Etrafta yer olmayınca yanıma oturdu. Kendimi toparladım ve okul yolunu bekledim.Ve sonunda KAHRAN KOLEJİ. Dilerim Rabbimden hiç pişman olmam bu okula geldiğim için. Derin bir nefes alıp okula girdim. Ve girer girmez gördüğüm ilk şey diz üstünde kısacık giyinen kızlar gömleklerinin yarısını açan erkekler. Kimseyi açık veya kapalı olduğu için kınamam. Ama her şeyin bir adabı yeri ve zamanı vardır. Neyse zevkler ve renkler tartışılmaz. İlk işim müdürün odasını bulmaktı. Kolej o kadar büyüktü ki insanın kaybolmaması için çabalaması gerekirdi. Yanımdan geçen kızın tekini durdurdum.
" Kusura bakmayın rahatsız ediyorum ama müdürün orası ne tarafta acaba yardım eder misiniz?" beni boydan bir süzdü ve güldü. " Rahatsız ediyorsan neden oyalıyorsun beni. İşim gücüm var ya git şuradan." ağzım açık bakakaldım arkasından. Bunlar nasıl insan böyle acaba ya. Kafamı çevirdiğimde otobüste yanıma oturan çocuğu gördüm. Acaba gidip sorsam mı müdürün odasını? Neyse boş ver deyip bir kat yukarı çıktım bulma umuduyla.
Ve sonunda bulmuştum odayı amma da zormuş ya. Kapıyı çalıp içeriye girdim. " Selamünaleyküm efendim. Ben Mutlu Kutay. Şey burs iç-" lafımı tamamlamama izin vermeden ağzıma tıktı. " 12/E sınıfın." dedi ve önündeki kağıtlara döndü. Tamam konuşma ama insan Allah'ın selamını alır. Odadan çıkıp sınıfı aramaya başladım bu sefer de. Ama hangi katta olduğunu bilemiyordum. Öğretmenler zili çalmış herkes derse girmişti ve ben hala sınıfı arıyordum. Sonunda bir kız yanıma geldi. " Sen yeni misin?" dedi baştan süzerek. Neden süzüyorlar yani ya. " Evet 12. Sınıflar nerede acaba?" dedim güler yüzlü olmaya çalışarak. Şu karşıda başlıyor 12'ler. Bu arada ben Selin hoş geldin okulumuza. " diyerek elini uzattı. İşte beklediğim tavır buydu çok zor olmaması gerekiyor aslında. Gülümseyip uzattığı eli sıktım. " Bende Mutlu. Teşekkür ederim az önce birini çevirdim ama sanki küfür etmişim gibi karşı çıktı ya. " dedim bende." Bizim okul öyledir. O zaman ben seni tutmayayım. İlk günün bir de. Sınıflar karşıda hemen bulursun sen." dedi bende tekrardan teşekkür ettim ve ayrıldık. Sınıf kapısının önüne gelince derin bir nefes aldım ve tekrardan bir besmele çekip kapıyı tıklattım. İçeriden gel komutunu alınca açtım. Herkes anında bana odaklandı. Hocanın yanına gidene kadar dikkatle izlediler beni.
" Kusura bakmayın hocam bölüyorum ama ben yeni geldim de bu sınıftayım." dedim. Kimse gözünü benden ayırmıyordu hala. " Tamam kızım tanıtmak istersen tanıt kendini sonra da boş bir yere otur." dedi ve sınıfa dönerek " Ben Mutlu Kutay." dedim ve etrafta boş yer var mı diyerek göz gezdirdim. Cam kenarında arka dörtlüden bir oğlanın yanı boştu. Ve orta sıranın en arkasında bir kızın yanı da boştu. Oraya ilerledim yavaşça. Kız hemen çantasını koyarak yana bana baktı.
" Burası dolu" dedi gülerek. Sinirlenmek istemiyordum İlk günden olmazdı. Tek çare duvar kenarındaki en arka sıranın bir önündeki çocuğun yanına geldim. " Burası boş mu?" dedim. Çocuk arkasına dönüp sanki olandan izin istermiş gibi ona baktı. O da kafasını sallayınca " otur" dedi. Bu nasıl bir okul ya. Allah'ım yardım et bana. Yanına oturup araya çanta koydum ve biraz uzaklaştım. Hoca tahtaya kalkıp bana baktı. " Evet, hoş geldin Mutlu. Ben Tarih öğretmeni Cemal Kara." Tarih mi? En nefret ettiğim dersti. "hoş buldum hocam. Memnun oldum." deyince gülümsedi ve yerine oturdu. Ders işlemeyecek mi acaba çünkü herkes serbestçe oturuyordu ve bazıları da bana dikkatle bakıyordu. Yanımdaki çocuk ise " Ben Burak." diyerek elini uzattı. Ama şöyle bir şey vardı. Ben erkeklerle el sıkışmam, tokalaşmam. Çocuğa dönüp gülümsedim. " Bende Mutlu. Yanlış anlama lütfen sana özel değil bu ben erkeklerle tokalaşmayı sevmiyorum." dedim ve gülümsedim. O da elini indirdi. " Sorun değil ya. Sen burslu öğrencisin değil mi?" deyince şaşkına ona baktım. " evet ama sen nereden biliyorsun?" dedim sorar gözlerle." Bakma öyle bu okulda burslu öğrenci sadece bir kişidir. Ve sende ikinci öğrenci olduğun için kişiden önce haberleri gelir. " dedi ve güldü. Diğer burslu kişi kim acaba diyerek merak etmedim desem yalan olur.
" Benle konuşmamaları, bu tavırlar ondan dolayı mı yoksa ? " diye tekrar sordum." Evet tabii ki. " diye cevap verdi. Bu kadar saçmalık olur mu ya? İnsanları böyle yargılamaları aptalca.
" İnsanları böyle yargılayan kişileri hiç sevmem. Zengin olabilirler ama sanki burslu olanlar insan değilmiş gibi hareket edemezler." dedim ciddi bir şekilde." Hey kızma kızma bu kadar derslerin iyiyse de sana muhtaç oluyorlar." dedi gülerek. Menfaat budur işte.
" Kimse kimseden üstün değildir bu hayatta. " o sırada arkadaki oğlan hemen atladı." Yeni geldi de ders mi veriyor bayan kapalı? " bayan kapalı nedir ya? Nasıl bir insan bu ya? Hiç arkamı dönmeden cevabını verdim bende. " Dersi değil de edep nedir bilmeyenlere öğretmeyi seviyorum. " dedim ve kollarımı çiçek yapıp gülümsedim. Başım hep diktir benim. Laf altında hayatta kalmam. O sırada o da bana cevap verdi. " O zaman yanlış okuldasın papatya kafalı. Bu okul senin gibi burslulara zor gelir." dedi. Bunu demesindeki sebep eşarbımda papatyaların olmasıydı. Tekrar arkamı dönemden cevap verdim. " Zor diye bir şey yoktur. Onu öyle gören gereksiz insan kitleleri vardır".
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NASİP
Teen FictionEyvallah ne güzel sözdür. Bazen kabulleniş, bazen boş veriş, bazen yol veriş. Ama sonunda hep bir rahata eriş. O zaman her şeye, herkese 'eyvallah! ' " Tamam, hadi söyle Boran Kahran. Benden ne istiyorsun? " Gülümsedi. Gülümsedim. " Çocuklarımın...